Tarih boyunca Türklerin Gök Tanrı inancından farklı inanç sistemlerine geçişi konusunda sıkça duyduğumuz iki temel görüş vardır: Birincisi, Türklerin İslam’la onurlandığı ve İslam’a geçmeyenlerin asimile olup Türklüklerini yitirdiği; ikincisi ise İslam’a geçişle birlikte kimliklerini kaybedip köleleştiği iddiası. Bu yazı, tarihsel olayları inceleyerek bu görüşlere alternatif bir bakış açısı sunmayı amaçlıyor. Türklerin, İbrahimi dinlerin evrenselleşmesinde oynadığı kritik rolü ele alacağız.
İbrahimi Dinlerin Kökeni ve Akrabalık Bağları
Teoloji tarihine göre, Hz. Adem döneminden kalan Kâbe, zamanla harap olmuş ve Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail tarafından yeniden inşa edilmiştir. Soy ağaçları incelendiğinde, Hz. Muhammed ve Arapların Hz. İsmail’in soyundan geldiği görülür. Öte yandan, bugün Filistin, Lübnan ve Suriye gibi bölgelerde yayılmacı politikalar izleyen Siyonist İsrail’in resmi dini Yahudilik, Hz. Musa’ya indirilen bir inançtır. Hz. Musa ve Yahudiler ise Hz. İbrahim’in diğer oğlu Hz. İshak’ın torunlarıdır. Bu bağlamda, Araplar ve Yahudiler, düşman gibi görünseler de uzak akrabalardır; adeta amca çocukları gibidirler.
Bu iki grup arasındaki gerçek çatışma, görünürdeki “düşman kardeşler” durumundan öte, Yahudilerin son peygamberin kendilerinden çıkacağını umarken, bunun Araplardan gerçekleşmesinden kaynaklanan kıskançlık ve acıdır. Hz. Muhammed’in hoşgörüsüz bir figür olduğu iddiası yanlıştır; aksine, kendini seçilmiş gören Yahudilerin fitnelerine karşı verdiği mücadele ön plandadır. Hayber Savaşı da bu bağlamda gerçekleşmiştir. Yahudilerin İslam’a karşı tutumu, müşriklerden farksız şekilde kıskançlık kaynaklıdır.
Bu noktada, Türklerin akrabalık bağlarını da hatırlatalım: Türkler, Koreliler, Finler, Japonlar, Moğollar ve Estonlar gibi Altay kökenli halklarla uzak akrabadır. Benzer şekilde, Araplar, Süryaniler, Aramiler ve Yahudiler Sami ırkındandır. Hz. İsa da bu kökendendir. Dolayısıyla, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam, Hz. Adem’den başlayıp Hz. İbrahim’le tevhid anlayışına evrilen tek tanrılı dinlerin somutlaşmış halleridir. Bu dinler, Sami olmayan milyarlarca insan tarafından benimsenmeseydi, Mısır, Filistin ve Hicaz gibi yerel bölgelerle sınırlı kalırdı. Ancak, kıtalar arası hakimiyet kuran Türklerin katkıları, bu evrenselleşmede vazgeçilmezdir.
Yahudilik ve Türklerin Katkısı: Hazar Devleti Örneği
Yahudiler, dinlerini milli bir inanç olarak görüp yayma çabası göstermemişlerdir. Diğer milletlere tebliğ etmemişlerdir. Buna rağmen, Hazar Devleti Yahudiliği resmi din ilan ederek bu inancı yaymıştır. Bugün dünya genelinde 14-15 milyon Yahudi varsa, bunun nedeni Yahudi olmayan Türklerin –özellikle Hazarların– bu dini benimsemesidir. Hazar Türkleri, Sami Yahudilerle hiçbir ticari, askeri veya tebliğ teması kurmadan, siyasi nedenlerle Yahudiliği seçmiştir.
7. ve 8. yüzyıllarda Hazarlar, kuzeyden Ortodoks Slav saldırıları ve güneyden Emevi fetihleriyle iki ateş arasındaydı. Bu direnişle Orta Asya’nın Slavlaşması veya Araplaşmasını engellediler. Siyasi denge için, Hristiyanlık ve İslam’a alternatif olarak Yahudiliği tercih ettiler. Böylece Yahudilik, Ortadoğu’nun yerel bir dini olmaktan çıkıp uzak coğrafyalara yayıldı. Tarihte, Semitik olmayan tek Yahudi devleti Hazarlardır; bu, Türklerin eseridir.
Eğer Yahudilik bugünkü yaygınlığına ulaştıysa, bu Sami Yahudilerin değil, Türklerin sayesindedir.
Hristiyanlık ve Türklerin Etkisi
Hristiyanlığı benimseyen Türkler arasında Peçenek ve Uzlar, Bizans’ta paralı asker olarak hizmet vermiştir. Tuna Bulgarları Hristiyanlaşarak Slavlaşmış, benliklerini yitirmiştir. Macarlar, Hun kökenlerini fark ederek Katolik olmuşlardır. Gökoğuz, Sekelistan ve Çuvaşistan gibi bölgeler Hristiyan Türk cumhuriyetleridir.
Türklerin Hristiyanlığa geçişi, misyonerlikten değil, siyasi ve ekonomik nedenlerden kaynaklanır. Peçenek ve Uzlar, ekonomik iyileşme için Bizans ordusunda Hristiyanlaşmıştır. Ancak Malazgirt’te soydaş Selçuklulara katılmaları dengeleri değiştirmiştir.
Hristiyanlık, Filistin’in yerel bir dini olmaktan çıkıp evrensel hale geldiyse, Türkler ve Romalıların rolü büyüktür. Haçlı Seferleri’nde Hristiyan Türk paralı askerler, başarılarında kilit faktördür. Bu askerler olmasa, Haçlılar İslam topraklarını işgal edemezdi. Türkler, Hristiyanlığın yayılmasında vazgeçilmezdir.
İslamiyet ve Türklerin Dönüştürücü Gücü
Türkler olmasa, İslam Hicaz’ı aşamaz, dünyanın ikinci büyük dini olamazdı. Ayrıca, bugünkü tarikat ve cemaat yapıları oluşmazdı. Arapların kabilecilik ve kan davası gibi alışkanlıkları, İslam’ın birliğini engellemiştir. İlk tarikatlar, Türk ve İranlıların İslam’a geçişiyle doğmuştur.
Haçlı Seferleri’nde başlangıç başarıları Hristiyan Türk askerlere bağlıyken, sonraki zaferler Müslüman Türk komutanlar –Kılıçarslan, Nureddin Zengi– sayesinde kazanılmıştır. Emevi, Abbasi ve Eyyubi ordularındaki Memlükler de Türk kökenlidir. Türkler, Ortadoğu’yu Haçlılardan korumuş, Moğollara İslam’ı yaymıştır.
Emevi ve Abbasi fetihlerinde Türk paralı askerler vazgeçilmez görülmüştür.
Sonuç: Türkler Olmadan Din Tarihi Yazılamaz
Bugün milyarlarca inananı olan İslam ve Hristiyanlık, 14-15 milyon takipçili Yahudilik, Türklerin katkılarıyla evrenselleşmiştir. Türkler olmasa, İbrahimi dinler yerel kalırdı. Bu nedenle, din tarihi Türkler olmadan anlaşılamaz.