Evrenin derinliklerine ve beynimizin gizemlerine inildiğinde, iki ayrı dünyada gözlemlenen yapılar arasındaki benzerlikler, hem bilim insanlarını hem de meraklı zihinleri büyülemektedir. Bu benzerlikler rastlantısal mı, yoksa bizi daha büyük bir yapının parçası olarak mı konumlandırıyor? Beyin hücrelerinin yapısı ile evrendeki galaksi kümelerinin düzeni arasında ilginç paralellikler gören bilim insanları, bu olguyu anlamak için giderek daha fazla araştırma yapmaktadır.
Beyin Hücrelerinin ve Evrenin Benzerliği: Rastlantı mı, Evrensel Bir Bağlantı mı?
Beyin hücrelerinin yapısını inceleyen nörologlar, nöronlar arasındaki etkileşimin ve bağların, evrende galaksilerin arasındaki ilişkiye çok benzer olduğunu gözlemlemektedir. Nöronların etkileşim içinde olduğu bir sinir ağı fotoğrafı, NASA’nın James Webb Uzay Teleskobu’nun çektiği uzay fotoğraflarını andırır şekilde göze çarpmaktadır. Bu benzerlik, bir tesadüf gibi görünse de birçok bilim insanını kozmik ve biyolojik yapıların derin bağlarını araştırmaya itmiştir [1].
Kozmik ve Sinirsel Ağlar: Yapısal Paralelliklerin Keşfi
İtalyan fizikçi Franco Vazza ve beyin cerrahı Alberto Feletti, 2020 yılında yaptıkları bir çalışmada, kozmik ve sinirsel ağlar arasındaki paralellikleri matematiksel olarak inceledi. Elde ettikleri sonuçlar, bu iki yapının benzer yoğunluk ve bağlantı oranlarına sahip olduğunu gösterdi. Kozmik ağlarda galaksiler arasındaki bağlantıların ortalaması ile nöronlar arasındaki bağlantılar arasındaki fark oldukça küçüktü; bu da evrenin de beynimiz gibi bir ağ oluşturabileceği düşüncesini doğurmuştur [2].
Kozmik Ağı Canlı Bir Yapı Olarak Düşünmek
Minnesota Üniversitesi’nden fizik profesörü Vitaly Vanchurin, evreni nöral bir ağ olarak değerlendirmek, fizik dünyasının en temel sorunlarını çözebilir demiştir. Bu yaklaşım, evrendeki parçacıkların düzenli ve karmaşık bir yapı oluşturduğu varsayımına dayanır. Ancak, kozmik ağın ışık hızı gibi sınırlamalar nedeniyle beyin ağından farklı olarak çok daha yavaş etkileşime girdiği belirtilmektedir [3].
Kozmik Yapılar ve Termodinamik Yasaları: Evrenin Düzeni Nasıl Sağlanıyor?
19. yüzyılın önde gelen fizikçilerinden Ludwig Boltzmann’ın termodinamiğin ikinci yasasına dayalı çalışmaları, evrendeki düzenin kaotik etkileşimler ve rastlantılarla sürdüğünü ileri sürmüştür. Ancak evrenin genişleme hızının gittikçe artmasıyla birlikte bu yapıların belirli bir noktada birbirinden kopacağı, dolayısıyla evrendeki mevcut düzenin kalıcı olmadığı ortaya konmuştur [4].
Boltzmann Beyni ve Bilinçli Evren Varsayımı
Boltzmann Beyni kavramına göre, evrendeki enerjinin rastlantısal bir şekilde birleşmesi sonucu, geçici ve kendiliğinden oluşmuş bir bilinç ortaya çıkabilir. Bu teoriye göre, evrende sonsuz sayıda varyasyon gerçekleşirse, bir noktada bir insan beynine benzeyen ve düşüncelere sahip bir yapı oluşabilir. Ancak, bu yapı, kısa süre sonra yok olacak ve anılarını kaybedecektir [5].
Evrenin Yaşayan Bir Organizma Olma İhtimali: Yeni Bir Perspektif
Son yıllarda evrenin genişleyen yapısı, bir canlı organizmanın özelliklerini taşıdığı düşüncesini gündeme getirmiştir. Evrenin bilinçli veya canlı olarak kabul edilmesi, kozmolojinin sınırlarını zorlayan bir düşüncedir. Ancak, bu yapıların bir sinir ağı gibi çalıştığını varsaymak, evrenin canlı bir yapı olduğu anlamına gelmez. Bununla birlikte, evrendeki düzen ve yapıların karmaşıklığı, bu konuda daha fazla araştırma yapılmasını gerektiriyor [6].
Sonuç
Kozmik ağlar ile beynimizdeki sinir ağları arasındaki benzerlikler, evrenin derin sırlarına dair yeni ipuçları sunmaktadır. Bu benzerlikler rastlantısal olabilir; fakat evreni anlamamızı sağlayacak farklı bir bakış açısı getirmektedir. Belki de evrende her şey bağlantılı ve belirli bir düzen içinde hareket etmektedir.
Kaynakça
- NASA James Webb Uzay Teleskobu verileri, 2021.
- Vazza, F., Feletti, A., “Comparison of the Cosmic Web and Neural Network Structure,” Frontiers in Physics, 2020.
- Vanchurin, V., “The Universe as a Neural Network,” Minnesota Üniversitesi Yayınları, 2021.
- Boltzmann, L., “Thermodynamic Theory and the Foundations of Statistical Mechanics,” 19. yüzyıl.
- Tryan, E., “Quantum Fluctuations in the Early Universe,” American Physical Society, 1973.
- Hubble, E., “The Expanding Universe,” 1929.
Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin
En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.
İlginç bir yazı. Evrenin genişlediği keşfedildikten sonra araştırmalar farklı yöne ilerledi.