Güvenli bağlanma, insan yaşamının temel yapı taşlarından biridir. Çocukluk döneminde gelişen bu derin bağ, bireyin yetişkinlik döneminde kurduğu ilişkilerin temelini oluşturur ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Şimdi güvenli bağlanmanın tam olarak ne olduğunu ve hayatımıza nasıl yansıdığını ele alalım:
A)Güvenli Bağlanmanın Tanımı
Güvenli bağlanma, çocuğun güvende ve iyi bakıldığını hissetmesi, ihtiyaçlarına karşı özenli ve duyarlı davranılması sonucu oluşur. Bu bağlanma türü, çocuğun kendini güvende ve sevgi dolu hissetmesini sağlar. Çocuğun ihtiyaçlarının zamanında ve tutarlı bir şekilde karşılanması, güvenli bağlanmanın temelidir. Ayrıca başarıların desteklenmesi ve başarısızlıklarla nasıl baş edileceğinin öğretilmesi, koşulsuz sevgi verilmesi, şefkat gibi unsurlar da güvenli bağlanmanın gelişebilmesi için önemlidir.
Güvenli bağlanma geliştiren çocuklar, kendilerini değerli ve sevgiye layık hissederler, benliklerini daha iyi algılarlar ve sosyal ilişkilerde daha yeterli tutuma sahip olurlar.
B)Güvenli Bağlanmalardan Etkilenen İnsan Yaşantısı
Güvenli bağlanma, bireyin yaşamının birçok alanında olumlu etkiler yaratır. Şimdi bu alanlara göz atalım:
1)Güvenli Bağlanmaların Duygusal Gelişime Katkısı
•Güvenli bağlanma, bireyin kendini değerli, sevilebilir ve kabul edilebilir hissetmesini sağlar.
•Çocuklukta kurulan güvenli bağ, ileriki yaşlarda bireyin stresle başa çıkma, empati kurma ve duyguları düzenleme becerisini güçlendirir.
2)Güvenli Bağlanmaların Sosyal İlişkilere Katkısı
Güvenli bağlanan bireyler, arkadaşlık ve romantik ilişkilerde daha sağlıklı iletişim kurabilirken o bireyin başkalarına güven duyabilme, yardımlaşma ve iş birliği gibi becerileri güçlüdür.
3)Güvenli Bağlanmaların Özsaygı ve Kimlik Gelişimine Katkısı
Çocuk, sevildiğini ve değer gördüğünü hissettiğinde benlik algısı olumlu gelişirken bu da ileride çocuk büyüdüğünde özgüvenli, kendi kararlarını alabilen ve sorumluluk sahibi bireye dönüşmesine katkı yapar.
4)Güvenli Bağlanmaların Akademik ve Mesleki Başarıya Katkısı
Güvenli bağlanma, çocukların öğrenme motivasyonunu ve keşfetme isteğini desteklerken bu çocuklar büyüdüğünde her türlü kaygıdan uzak olan ve kendine güvenen bireylerin ortaya çıkmasını sağlar. Bu tür bireyler ise okulda ve iş yaşamında daha üretken olur.
***
C)Güvenli Bağlanmalara Eğitimin Sunduğu Katkı
1)Farkındalık Kazandırma
Eğitim, ebeveynlere ve öğretmenlere güvenli bağlanmanın önemi hakkında bilinç kazandırırken çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı yaklaşım geliştirilmesine de katkı sunar.
2)Model Olma
Eğitimciler, sınıfta güvenli bağlanma ilişkilerini modelleyerek öğrencilere güven, saygı ve empati temelli davranışlar gösterir.
3)Duygusal Destek
Okul ortamı, çocuğun sadece bilişsel değil, duygusal gelişimine de katkı sağlarken öğretmenin sağlayacağı destek sayesinde çocuk, evde eksik kalan bağlanma deneyimlerini telafi edebilir.
4)Sosyal Beceri Gelişimi
İşbirliği, paylaşım, iletişim ve problem çözme etkinlikleri güvenli bağlanma temelli ilişkilerin gelişimini destekler.
5)Kuşaklararası Etki
Güvenli bağlanmayı öğrenen ve yaşayan çocuklar, ileride kendi çocuklarına da aynı güvenli ilişkiyi aktarır. Bu sayede sağlıklı bireyler ve sağlıklı toplum oluşur.
Yani sadede gelecek olursak güvenli bağlanma, bireyin hayatının her alanını olumlu etkileyen bir temel taştır. Eğitim, hem çocuklara hem de yetişkinlere bu bağlanma biçimlerini kazandırmada kritik bir rol üstlenir. Eğitim yoluyla güvenli bağlanmayı öğrenen bireyler, daha sağlıklı ilişkiler kurar, akademik ve mesleki başarı elde eder ve toplumun gelişimine katkıda bulunur.
Bütün bunların yanı sıra insan yaşantısını tüm şeffaflığıyla yansıtan şu hususlara da mercek tutalım:
İnsana çok uzunmuş gibi görünen yaşantısı, pratikte deyim yerindeyse göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyor. İnsanoğlu bu uzun gibi görünen ama kısa yaşantısı boyunca, eğitimi, bilgi birikimi ve kültürü ne olursa olsun kendi ölçeğinde koyacağı yaşamsal değerleri, bilimselliği tartışılan veya tartışılmayan değişik yöntemlerle belirliyor. Kimileri sorguluyor, kimileri araştırıyor, kimileri arkasına sığındığı tabulara sıkı sıkıya sarılıyor. Ama gerçek olan bir şey var ki; zaman içinde bir iğne deliğini bile dolduramayacak boyutu yaşıyor, insanoğlu(Kuter ve Öztürk, 1997).
Hayat bu denli kısa iken maalesef yaşadığımız boyutun çok kaliteli olduğu söylenemez. Maalesef insan hayatının amaçsız, yüzeysel, değerden ve üretkenlikten yoksun biçimde sürdürüldüğü günümüz dünyasının acı bir gerçeğidir. Burada eğitime düşen görev, insanı yalnızca meslek sahibi yapmak değil, daha nitelikli bir yaşam sürmesine öncülük etmektir.
Şimdi eğitimin bu noktadaki görevlerine bir göz atalım:
-Değer ve Anlam Eğitimi
İnsan yaşamına sadece bilgi değil, anlam da katması gereken eğitim; insanı etik değerlerle, adalet, merhamet, sorumluluk ve dürüstlük gibi ilkelerle buluşturmalıdır.
-Eleştirel Düşünme ve Feraset Kazandırma
Kaliteden yoksun bir hayatın nedeni çoğunlukla sorgulamadan, akışa kapılarak yaşamaktır. İşte bu bağlamda eğitimin bireye düşünmeyi, sorgulamayı, doğruyu yanlıştan ayırmayı öğretmesi gerekir.
-Üretken ve Yaratıcı Olmayı Teşvik
Sürdüğü yaşamın kalitesi, tüketmekten çok üretmekle artan insanın eğitim tarafından sadece hazır bilgiyle değil; üretken, sorun çözen ve yeni şeyler inşa eden bir kişi haline getirilmesi gerekmektedir.
-Bütüncül Gelişim
Sadece akademik değil; duygusal, sosyal, estetik ve manevi boyutlarda da bireyin gelişimine katkı sunması gereken eğitimin merkezinde sanat, spor, edebiyat ve felsefe gibi alanlar da mutlaka yer almalıdır.
-Hayat Boyu Öğrenme Kültürü
Kalitesiz hayat, öğrenmenin bittiği yerde başlar ve kaliteli bir hayat süren bir toplum neferi için öğrenme eylemi, doğumdan ölüme kadar süreklilik arz eder. Bireye her yaşta öğrenmenin değerini ve bunun yaşamı zenginleştiren yönünü kazandırmak da eğitimin görevidir.
-Toplumsal Sorumluluk Bilinci
Kaliteli hayat, sadece bireysel hazla sınırlı değildir ve herkesin hakkıdır. Bu bağlamda başkaları için de faydalı olmayı, toplumsal bağlarını güçlendirmeyi amaç edinmiş bir toplum neferinin yetiştirilmesi noktasında eğitime büyük görevler düşmektedir. Toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket eden ve toplumsal bağlarını güçlendirmeyi amaç edinen bir insan da üzerinde yaşadığı dünyayı tanımaya ve çevresindekileri anlamaya çalışır. Ama elbette ki Yakın Çağ insanı açısından meseleyi ele aldığımızda Yakın Çağ insanı üzerinde yaşadığı dünyayı tanımaya ve çevresindekileri anlamaya çalışma konusunda aynı çizgide olmayıp toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket etme ve toplumsal bağlarını güçlendirmeyi amaç edinme ile alakalı olarak da ikiye bölünmüş durumdadır.
İşte, bu süreçte insan öncelikle üzerinde yaşadığı dünyayı tanımaya ve çevresindekileri anlamaya çalışıyor veya çalışmıyor. Bu, insanın dünyaya bakış açısındaki doğal seçimi (Kuter ve Öztürk, 1997).
Ama elbette ki üzerinde yaşadığı dünyayı tanımaya ve çevresindekileri anlamaya çalışan, toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket eden ve toplumsal bağlarını güçlendirmeyi amaç edinen bir insanın oluşmasında elbette ki çocukluk yıllarında gelişen güvenli bağlanmanın da etkisi çok büyüktür.
Bir toplum neferi, yani sadece kendi bireysel çıkarını değil, toplumun bütününü düşünen, toplumsal bilinci ve hassasiyetleri gözeten birey; çocukluk yıllarında oluşan güvenli bağlanmanın temelleri üzerinde şekillenir. Bunu birkaç boyutta ele alabiliriz:
-Güvenli bağlanma ve temel güven duygusu
Çocuklukta sevgi, ilgi ve güven veren bir bakım ortamı bulan çocuk, dünyayı tehdit değil güven kaynağı olarak algılarken bu güven duygusu ilerleyen yaşlarda başkalarına karşı empati geliştirme, farklılıkları kabul etme ve toplumsal sorunlara duyarlı olma becerisinin zeminini oluşturur.
-Empati ve aidiyet gelişimi
Empati, toplum hassasiyetlerini dikkate almanın en önemli dayanağıdır. İşte empati yapma yönü gelişmiş ve başkasının ihtiyaç duyduğu noktaları anlayabilme yetisi güçlenmiş bir toplum neferi, “ben” merkezli değil, “biz” merkezli düşünebilmektedir.
-Sorumluluk bilinci
Güvenli bağlanan çocuk, yetişkinlikte kendi davranışlarının sonuçlarını üstlenmeyi öğrenirken bu durum bireyin sadece kendisine değil, içinde yaşadığı topluma karşı da sorumluluk bilinci geliştirmesini sağlar. Böylelikle toplumsal kurallara saygı, ortak yaşam alanlarını koruma, yardımlaşma gibi değerler daha içselleştirilmiş olur.
-Toplumsal çatışmalara karşı yapıcı yaklaşım
Güvensiz bağlanma yaşayan bireyler çoğu zaman ya aşırı içe kapanır ya da yıkıcı bir şekilde dışa yönelirken güvenli bağlanan bireyler ise güvensiz bağlananların tam tersine anlaşmazlıklarda uzlaşmacı, çözüm odaklı tavırlar sergileyebilir. Bu da toplum içinde barışçıl ilişkilerin kurulmasına katkı sağlar.
-Toplumsal bilinç ve değer aktarımı
Güvenli bağlanma, bireyin sağlıklı kimlik geliştirmesine ve değerleri benimseyerek içselleştirmesine imkân verir. Böylece birey, toplumun tarihine, kültürüne ve ortak değerlerine saygı duyan, aynı zamanda evrensel insanî değerlere açık bir toplum neferi haline gelir.
Ezcümle çocuklukta kurulan güvenli bağlanma, bireyin sadece psikolojik sağlığını değil, toplumsal bilincini, sorumluluk anlayışını ve empati kapasitesini de doğrudan etkiler. Güvenli bağlanma sayesinde yetişen birey, toplumun hassasiyetlerini dikkate alan, toplumsal bilinçle hareket eden bir toplum neferi olma yolunda sağlam bir temele sahip olur.
Ama elbette ki güvenli bağlanma noktasında tıpkı eğitim gibi aile de etken faktördür:
Araştırmalar ebeveynlerin yaklaşık %60’ının çocuklarıyla güvenli bağlanma oluşturabildiğini gösterir. Kesin biçimde ölçülemeyeceğinden, güvenlik derecesi zaman zaman “büyük oranda güvenli” ya da “kısmen güvenli” gibi nitelemelerle değerlendirilir. Ayrıca araştırmalarımızda ortaya çıkardığımız gibi, güvenlik öğrenilebilir niteliktedir. Şunu bilmek de önemli: Güvenli bağlanmalar bile her zaman tam değildir. Her şey yolunda gitse bile, çocuklarıyla güvenli bağlanma içindeki ebeveynler de hata yapar; çocuğun ihtiyaçlarına ancak çoğu zaman hassas biçimde karşılık verir, her zaman değil (Hoffman, Cooper, Powell, Çev: Doğangün, 2021, s.5).
Kısacası her zaman güvenli bağlanmada her şey dört dörtlük olacak, her şey sorunsuz biçimde ilerleyecek diye bir kural yoktur. Bir defa güvenli bağlanma, bireyin çocuklukta bakım verenleriyle kurduğu ilişkinin temelde güven, sevgi ve tutarlılık üzerine kurulmasıdır. Bu bağ, kişinin ileriki yaşamında daha sağlıklı ilişkiler kurmasına, zorluklarla başa çıkabilmesine ve kendine güven duymasına yardımcı olur. Ancak hayatın doğası gereği herkes sorunlar, çatışmalar, hayal kırıklıkları ve stresli durumlarla karşılaşır. Güvenli bağlanma, bu zorlukların hiç yaşanmayacağı anlamına gelmez; aksine bireyin bu zorlukları daha sağlıklı yollarla çözme kapasitesini artırır. Yani güvenli bağlanmış bireyler sorunlardan muaf değildir; fakat sorunlarla karşılaştıklarında daha yapıcı, sabırlı ve esnek tepkiler verme ihtimalleri yüksektir.
Yani kısaca güvenli bağlanma, “sorunsuz bir hayat” değil; “sorunlarla daha sağlıklı başa çıkabilme gücü” kazandırır. Ama bunların yanında çocukluğunda güvenli bağlanma yaşaması sayesinde yetişkin olduğunda “sorunlarla daha sağlıklı başa çıkabilme gücü”nü kazanmış bir toplum neferi haline gelecektir. Yani çocuklukta gelişen güvenli bağlanma, bireyin hem kişilik yapılanmasında hem de sosyal, duygusal ve mesleki seçimlerinde güçlü bir temel oluşturur. Yetişkinlikte ortaya çıkan birçok olumlu sonuç, bu erken dönemde atılan temellerle yakından ilişkilidir.
Şimdi bu olumlu neticelere bir göz atalım:
I)Yetişkinlik Yaşamındaki Olumlu Etkileri
- Sağlıklı ilişkiler kurabilme: Güvenli bağlanan bireyler, yetişkinlikte romantik, ailevi ve arkadaşlık ilişkilerinde daha dengeli, güvenilir ve açık iletişim kurabilen kişiler olurlar.
- Stresle başa çıkma becerisi: Zorluklar karşısında duygularını düzenleyebilir, krizleri daha yapıcı bir şekilde yönetebilirler.
- Benlik saygısı ve öz güven: Çocuklukta koşulsuz kabul ve güven gören bireyler, ileriki yaşamda kendine güvenen, kararlarını rahatlıkla alabilen bir kişilik sergiler.
- Empati ve toplumsal uyum: Başkalarının duygularını anlamaya yatkındırlar, bu da onları sosyal ortamlarda daha uyumlu kılar.
II)İş Tercihlerine ve Kariyerine Olumlu Etkileri
- İş seçiminde özgünlük: Güvenli bağlanan bireyler, başkalarının beklentilerinden ziyade kendi ilgi ve değerlerine uygun meslekleri tercih etme eğilimindedir.
- Risk alma ve yenilikçilik: Özgüvenleri sayesinde yeni şeyler denemekten çekinmez, iş hayatında girişimcilik ve yenilikçilik yönleri öne çıkar.
- Takım çalışmasına yatkınlık: İş yerinde işbirliğine açık, güven ilişkilerini kolay kurabilen bireyler olduklarından ekip çalışmalarında verimli olurlar.
- Liderlik potansiyeli: İnsan ilişkilerinde kurdukları güven, liderlik vasıflarını destekler; çalışanlarla sağlıklı bağlar kurabilen yöneticiler haline gelebilirler.
- İş doyumu: Güvenli bağlanma geçmişi, bireyin mesleki hedefleriyle kişisel değerleri arasında daha yüksek uyum sağlamasına yardımcı olur, bu da iş tatminini artırır.
Ezcümle çocukluktaki güvenli bağlanma, yetişkinlikte bireyin hem özel yaşamında hem de mesleki tercihlerinde özgüvenli, uyumlu, üretken ve tatmin düzeyi yüksek bir hayat sürmesine katkı sağlar.
Yani bilimsel araştırmaların da gösterdiği gibi, güvenli bağlanma geliştiren çocukların ilerideki yetişkinlik çağında iş tercihlerinde kararlı, özgüvenli ve bilinçli olma ihtimalleri, rastlantısal seçimler yapma ihtimalinden çok daha yüksektir. Bunun sebeplerini birkaç maddede inceleyebiliriz:
- Özgüven ve benlik algısı: Güvenli bağlanma, bireyin “değerli ve yeterli” olduğuna dair içsel bir inanç oluşturur. Bu, iş tercihinde rastlantısallığı azaltıp planlı seçimleri destekler.
- Karar verme becerisi: Güvenli bağlanan birey, seçenekleri daha sağlıklı analiz eder; başkalarının baskısıyla değil, kendi ilgileri ve yetenekleri doğrultusunda karar verir.
- Stabil kişilik: Güvensiz bağlanan bireylerde kararsızlık, aşırı riskten kaçma ya da tam tersine düzensiz denemeler görülürken; güvenli bağlananlarda daha dengeli ve tutarlı bir yol izlenir.
- Uzun vadeli bakış: Güvenli bağlanma, bireyin geleceğe dair plan yapma ve bu planlara bağlı kalma eğilimini güçlendirir.
Kısaca güvenli bağlanan bir çocuğun yetişkinlikte iş tercihlerinde kararlı, özgüvenli ve amaç odaklı olması daha olasıdır. Rastlantısal bir çizgide ilerleme ihtimali ise görece daha düşüktür; çünkü güvenli bağlanma, kişiye “tutarlı kimlik ve hedef bilinci” kazandırır. Ama “tutarlı kimlik ve hedef bilinci” kazanma noktasında başka istisnalardan da hayatımızda bolca bulunmaktadır. Zira rastlantısal bir çizgide ilerleme kaydeden meslek seçimleriyle bir yerlere varmaya çalışanlar da bulunmaktadır. Zaten insanlığın da geneli böyle değil midir? E tabi insanlığın geneli böyle olunca çocukken güvenli bağlanma yaşayan insanların içinden de güçlü istisnalar çıkacaktır.
Yani rastlantısal seçimler olsa bile, güvenli bağlanan birey bu seçimleri lehine çevirme ve başarıya dönüştürme ihtimaline sahiptir. Bunun yanında insanoğlu da genel olarak rastlantısal meslek seçimleriyle iyi yerlere ulaşmaya çalışır ki bu eski dönemlerden beri böyledir.
Genel bağlamda rastlantısal meslek seçimleriyle, insanoğlu bir yerlere varmaya çalışıyor. Kimileri mesleki yaşantısının içinde, birkaç adım daha ileriye atmaya çalışırken, kimileri durmayı yeğliyor. Hiç kuşkusuz insanı mesleki yaşantısında en mutlu eden olaylardan biri de “bilgi aktarımı”(Kuter ve Öztürk, 1997).
Bu arada insanı mesleki yaşantısında en mutlu eden olaylardan birinin de “bilgi aktarımı” olduğundan bahsetmişken çocukluğunda güvenli bağlanma yaşamış bir insanın, yetişkinlikte mesleki yaşantısında bilgi aktarımı yoluyla ilerleme sağlama potansiyeline sahip olduğunu da belirtmiş olalım. Bunun nedeni güvenli bağlanmanın kişiye kazandırdığı birtakım temel özelliklerdir:
- Güvenli Bağlanmanın Kazandırdıkları
- Özgüven ve ifade becerisi: Kendi bilgisini paylaşmaktan çekinmez, eleştirilere karşı yapıcıdır.
- Empati ve iletişim: Karşısındaki kişinin bilgi düzeyini dikkate alarak aktarım yapar, öğretici olur.
- Açıklık ve işbirliği: Bilgi paylaşımını bir tehdit değil, gelişim fırsatı olarak görür.
- Motivasyon: Öğrendiklerini paylaşma isteği, hem kendisinin hem de çevresinin ilerlemesine katkı sağlar.
2. Mesleki İlerlemeye Katkısı
- Uzmanlık geliştirme: Öğrettikçe bilgiyi pekiştirir ve kendi uzmanlığını derinleştirir.
- Saygınlık kazanma: Bilgiyi aktaran kişi, iş ortamında güvenilir ve lider konumuna yükselir.
- Mentorluk ve liderlik: Yeni gelenlere rehberlik ederek mesleki çevresinde güçlü bir konum elde eder.
- Sürdürülebilir kariyer: Bilgi paylaşımı, kişinin sadece bireysel değil, ekip başarısına da katkıda bulunmasını sağlar; bu da uzun vadede terfi, prestij ve ilerleme getirir.
Netice olarak çocuklukta güvenli bağlanan birey, mesleki yaşamında bilgi aktarımını doğal bir davranış olarak benimser. Bu sayede hem kendi gelişimini hızlandırır hem de çevresine katkıda bulunarak mesleğinde ilerleme sağlar.
Kaynakça:
- Antrenör ve Sporcu El Kitabı-Dr.Murat Kuter ve Doç.Dr.Füsun Öztürk, 2.Basım, 1997, Bağırgan Yayınevi
- Güvenli Çocuklar Yetiştirmek D. J. Siegel’in Önsözüyle-Kent Hoffman, Glen Cooper, Bert Powell, 1. Basım, 2021, Çeviren: Işık Doğangün, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları