Değerli okuyucular, geçen günlerde medya organlarında , Türkiye’de iş gücünün yaklaşık üçte birinin üniversite mezunu olduğu yazıldı , söylendi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2025’in ikinci çeyreğinde Türkiye’de çalışanların sayısı 32 435 000 kişidir. Üniversite mezunu çalışan sayısı ise 10 027 000 kişiye ulaşmış durumdadır. Bu sayı, toplam istihdam edilen kişi sayısının %30,9’unu oluşturmaktadır. Yani söylendiği gibi her üç çalışandan biri üniversite mezunudur. Buna rağmen yine 2025 yılı verilerine göre 866.000 üniversite mezunu da halen işsiz durumdadır.
TÜİK ‘in 2023 yılı verilerinde ise , mesleki veya teknik lise mezunu olan çalışan sayısı
3 748 000 kişi olarak belirtilmektedir. Bu da yaklaşık toplam çalışanların %11,5 ine tekabül ediyor. Aynı verilerde çalışanların %11,7 ‘ sinin ise normal lise mezunu olduğu belirtiliyor.
Lise altı eğitimliler ise istihdam edilenler arasında en büyük paya sahip olup TÜİK verilerine göre çalışanların %45,7’sini oluşturmaktadır. Aşağıdaki tablo, 2023 ve 2025 yılları arasındaki değişimi İhmal etmek şartıyla yaklaşık değerleri gösterse de çalışan profilimiz hakkında genel olarak bir fikir verebilmektedir.
Eğitim Düzeyi | Yaklaşık Sayı | Pay (%) |
Üniversite / Yükseköğretim Mezunları | ~10 027 000 kişi | %30,9 (2025) |
Meslekî/Teknik Lise Mezunları | ~3 748 000 kişi | %11,5 (2025) |
Lise Altı Eğitimli (İlk-ortaokul vs.) | ~14 836 000 kişi | %45,7 (2023) |
Genel Lise Mezunları | ~3 795 000 kişi | %11,7 (2023) |
Toplam | ~32 453 000 kişi | %98 |
MAVİ YAKALILAR
Öncelikle lise altı eğitime sahip olan çalışan sayısının neredeyse tüm çalışanların yarısına yakın olması düşünülmesi gereken bir durumdur. Bu insanların sadece bilek gücünden yararlanılması günümüz şartlarında kesinlikle yanlış ve yetersizdir. Çünkü “ mavi yakalı” denilen bu çalışanlar aynı zamanda “ beyinlerini de işin içine katarak , düşüncelerini , fikirlerini de ortaya koyarak, çalıştıkları iş yerlerine daha yararlı olabilmektedirler. Bu durum işletmeye verimlilik ve rekabet avantajı sağlamakla birlikte aynı zamanda çalışanların da motivasyonunu artırmakta ve kişisel gelişimlerine katkı sağlamaktadır. Bu nedenle bu çalışanların eğitim düzeylerinin en az lise mezunu seviyesinde olması çok büyük yararlar sağlayacaktır.
Ancak bu konu başka bir yazıda ele alınabilir.Biz bu yazımızda meslek lisesi mezunlarının istihdamı konusunu ele alacağız.
SANAYİNİN TEKNİSYEN İHTİYACI
TÜİK verilerine göre, üniversitelerin lisans bölümünden mezun olanların istihdam edilme oranları , 2023’te %75,6, 2024’te ise %75,0 olmuştur.İlk bakışta bu oranlar nicelik bakımından iyi görünse de nitelik bakımından aynı şeyleri söylemek mümkün değildir.Ne yazık ki bir kaç üniversite dışında , bir çok yüksek öğrenim kurumuzdaki eğitim , iş dünyamızın gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Özellikle mühendislik gibi teknik eğitimlerde bir çok üniversitemiz yeteri kadar donanıma sahip değildir. Bununla birlikte on binlerce gencimiz düşük puanlarla bu üniversiteleri kazanmaktadırlar. Hem üniversite özelliklerinin yetersiz olması , hem de bu üniversiteye giren öğrencilerin diğer iyi üniversitelere girebilen öğrencilere nazaran daha düşük puan alabilecek özellikte olmaları bu üniversitelerden mezun olacak gençlerin daha en baştan yeterli düzeyde olmayabileceğini göstermektedir. Ancak mezun olduklarında onlar da aynı diplomayı alarak işyerlerine başvurmaktadırlar. Bu durum hem o gençler için hem de işyerleri için bir çok sorun yaratabilmektedir.Çünkü gençlerimiz iş hayatı için gerekli olan donanımlardan uzak bir şekilde iş dünyasının önüne gelmektedirler. Ellerinde bir diplomaya sahip olan bu gençler yeterli özelliklere sahip olmadıkları için işyerlerinde istihdam edilmekte zorluklar veya hayal kırıklıkları yaşamaktadırlar. Bir kısmı kendi branşların dışındaki işlerde çalışmakta, bir kısmı mühendis olduğu halde mühendis gibi değil de bir ara eleman veya teknisyen gibi çalışmakta, yeteri kadar donanım ve deneyime sahip olmadıkları için bu konumlarda bile çoğu zaman başarılı olamamaktadırlar. Çünkü bu gençler ne iyi bir mühendis ne de iyi bir teknisyen olarak yetiştirilmişlerdir.
Oysa mühendis olacak gençler hem pratik , hem teorik olarak yüksek kalitede eğitim veren üniversitelere girmeli , oralardaki kaliteli eğitim sonucunda gerçek bir mühendis olarak iş dünyası için hazırlanmalıdırlar. Bu kaliteli üniversitelere giremeyen öğrenciler ise belki daha ilköğretim sürecinden itibaren meslek liselerine yönlendirilmelidirler.Çünkü sanayimizin orta kademe teknik insanlara yani teknisyenlere , yani meslek lisesi mezunu olan insanlara çok daha fazla ihtiyacı vardır.Meslek liselerindeki eğitimler de öncelikle akademik eğitimlerdir. Bu eğitimler de yüksek öğretimdeki gibi , bir meslek grubunda insanlara unvan kazandırmaktadırlar.
Meslek liselerinde öğrenci sayılarına göre yeterli miktarda bulunan makina ve ekipmanlarla öğrencilere iş ortamları uygulamalı olarak yaşatılır. Böylelikle öğrenciye işyerleri için istenilen temel davranışlar da uygulamalı olarak gösterilir. Ayrıca iş ahlakı ve milletimize ait ahilik kültürünün gerekleri konusunda da gençler eğitilirler.
GENÇLER MESLEKİ EĞİTİME İLKÖĞRETİMDEN YÖNLENDİRİLMELİDİR
Meslek liselerine de gençler gelişi güzel alınmamalıdır. Günümüzde gençlerin yeteneklerini , kişilik özelliklerini ölçen ve değerlendiren bir çok bilimsel yöntem geliştirilmiş durumdadır.
Yukarıda belirtildiği gibi daha ilköğretim sınıflarında , değişik evrelerde öğrenciye herhangi bir stres yaşatmadan tekrar tekrar yapılabilecek bu bilimsel ölçümlerle öğrencinin yetenekleri ve özellikleri belirlenebilir. Böylelikle öğrenciler daha çocuk yaşlarında iken gelecekte başarılı olabilecekleri doğru hedeflere yönlendirilebilirler. Bu ölçümlerde örneğin mühendis olabilecek, doktor olabilecek, pilot olabilecek teknisyen olabilecek, ara eleman olabilecek öğrenciler belirlenebilir ve bu yönde gençler teşvik edilebilirler. Böylelikle kendi haline bırakılıp örneğin diplomasi olan yetersiz bir mühendis olmak yerine gencin yeterli bir teknisyen olarak hayata atılması sağlanabilir. Bu konuda gençlerimizin anne babalarına ya da velilerine de önemli görevler düşmektedir. Bu gençlerin hayatta başarılı olabilmeleri için mutlaka bir üniversiteye gitmelerinin gerekmediği onlara anlatılmalıdır. Bir meslek sahibi olmanın tek yolunun üniversite olmadığına hem anne-babalar , hem de öğrenciler inanmalıdırlar.
Bu konuda iş yerlerine ve iş adamlarına da önemli görevler düşmektedir. Meslek liselerinde okumakta olan öğrencilerin pratik uygulamaları görmeleri ve pratik deneyimler kazanmaları çok önemlidir. İşadamları çevrelerinde bulunan meslek liselerindeki bu gençlerle yakından ilgilenmeli, onlara staj imkanları ve başka pratik yapma imkanları tanımalıdırlar. Örneğin Almanya’da meslek lisesi öğrencileri “Dual Sistem” dedikleri mesleki eğitim sisteminde , teorik bilgileri okullarında , pratik bilgileri ise gerçek işyerlerinde edinerek yetişmektedirler.
Öte yandan işadamları meslek lisesinden mezun olarak işyerlerine gelen bu gençlere hiçbir özelliğe sahip olmayan insanlara önerdikleri gibi asgari ücret önermemelidirler. Bu gençler teknisyen olarak kabul edilmeli ve aldıkları ücretler ona göre ayarlanmalıdır. Böylelikle hem işyerlerinin ara eleman ve teknisyen ihtiyaçları karşılanmış olur hem de bu genç insanlar başarılı olabilecekleri doğru işlerde çalışarak mutlu olurlar.
Meslek lisesi yöneticileri ve öğretmenleri de iş dünyası ile iletişim içinde olmalı ve bu gençlerin istihdam edilmesinde rehberlik etmelidirler.
Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir
Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin
En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.