Bugüne kadar hem özel gereksinimli/yetersizliği olan çocukların gelişim süreçlerini hem de ebeveynlerin bu süreçteki rollerinin eğitim bilimi perspektifinden ele alınması çok seyrek bir vaziyette olup, bu mesele üzerinde biraz daha hassas olunması gerekmektedir.
Yetersizliği olan çocuklardan aile ve aile eğitimi kavramlarına kadar bu hassas konu başlıkları ile ilgili bilimsel çalışmaların yapılması, göreli olarak kısa bir tarihsel perde gerisine sahip olmakla birlikte son 15-20 yılda, özellikle aile eğitimi yaklaşımları konusundaki tartışmalar büyük bir ivme kazanırken alan yazında yeni bakış açıları ve uygulama önerilerinin yer almaya başladığı görülmektedir.
Biz de bu yazımızda bu konuya kapsamlı bir çerçeve içerisinde değinmeye çalışacağız.
Bir kere pedagojik bakış açısından yetersiz bir çocuk ele alındığında hayati öneme sahip olan birinci husus, bireysel farklılıkların tanınması olacaktır.
Pedagoji, her çocuğun farklı öğrenme kapasitesine sahip olduğunu kabul eder. Yetersiz çocukların (fiziksel, zihinsel, duygusal, dilsel ya da sosyal alanlarda) öğrenme süreçleri bireysel farklılıkların tanınması anlayışıyla ele alınır.
Bir diğer önemli olan nokta ise eğitimdeki hak eşitliğidir. Eğitim biliminde her bireyin gelişim hakkı vardır. Yetersiz çocukların kaynaştırma, özel eğitim ya da bireyselleştirilmiş eğitim programları ile desteklenmesi pedagojik bir zorunluluktur.
Bir diğer önemli olan meseleye gelince o mesele de gelişim alanlarının desteklenmesidir. Pedagojik yaklaşım, yalnızca akademik değil; sosyal, duygusal ve davranışsal gelişim alanlarını da dikkate alır.
Yetersiz çocuğun eğitiminde ebeveynlerin ve ebeveynliğin üstlendiği role bakacak olursak bir kere çocuk açısından eğitimin okulda değil, evde ve ailede başladığını ve çocuğun ilk öğretmeninin aile olduğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle yetersiz çocukların desteklenmesinde pedagojik çalışmalar, ebeveynlere yönelik bilgilendirme ve rehberliği kapsar. Yani burada esas olan aile eğitiminin önemidir. Ayrıca çocuğun ailesinden alacağı duygusal destek de çocuğun gelişimi açısından hayati öneme sahip olup, ailelerin çocuklarına karşı sabırlı, kabul edici ve güven verici bir tutum içinde olmaları, çocuğun öğrenme motivasyonunu artırır.
Ama elbette ki eğitimle ilgili bir başka önemli maddenin eğitimde işbirliğinin faydaları olduğunu unutmamalıyız. Pedagojik bakış açısı, öğretmen-ebeveyn işbirliğinin zorunluluğunu vurgular. Ailenin okulla sürekli iletişim hâlinde olması, çocuğun gelişiminde süreklilik sağlar. Çocuğun gelişiminde süreklilik sağlayacak bir diğer önemli faktör ise ebeveynlerin çocuklarına model olmasıdır. Ebeveynlerin iletişim, problem çözme ve sosyal becerilerde çocuk için örnek olmaları pedagojik açıdan kritik görülür.
Şimdi bu bağlamda izlenmesi gereken pedagojik stratejilere göz atalım:
- Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı (BEP): Çocuğun ihtiyaçlarına uygun öğretim yöntemlerinin seçilmesi.
- Aile Katılım Programları: Atölyeler, seminerler ve ev destekli öğrenme etkinlikleri ile ebeveynlerin bilinçlendirilmesi.
- Erken Müdahale: Yetersizliğin erken fark edilmesi ve gelişimsel desteğin erken başlaması pedagojide önleyici yaklaşım olarak ele alınır.
- Kapsayıcı Eğitim: Çocuğun, akranlarıyla birlikte öğrenmesini destekleyen kaynaştırma eğitimi.
Bu konudaki hususlar üzerine pek çok bilim insanı ve uzman kişiler eğilmekte olup bu bilim insanlarından ve uzman kişilerden biri olan duayen isimlerden Prof. Dr. Mark Innocenti’nin belirttiği hususları da incelemekte büyük fayda vardır. Buyursunlar efendim:
Prof. Dr. Mark INNOCENTI Araştırma ve Değerlendirme Bölümü Direktörü, Utah Bölge Üniversitesi http://www.cpdusu.org/people/markinnocenti/
SAYGI, VURGULAMA VE GÜÇLENDİRME:YETERSİZLİĞİ OLAN ÇOCUKLAR İÇİN ERKEN EBEVEYNLİK
Erken çocukluk gelişimini destekleyen olumlu ebeveynlik davranışlarından tüm çocuklar yarar sağlamaktadır. Yetersizliği olan bir çocuk için bu gelişimsel destekleyici etkileşimler daha önemli bir durumdadır. Yetersizliği olan çocuğun özellikleri ve olası sınırlılıkları bu etkileşimleri çocuğun ebeveyni için zor bir duruma sokabilmektedir. Ebeveyn-çocuk etkileşimlerini destekleme ve güçlendirmede erken çocuklukta müdahale programları aslında aile merkezli uygulamaları yansıtmaktadır ki bu durum erken çocukluk müdahale alanında uzman ve politikacıların da desteklediği bir durumdur. Bu bağlamda, aile ve çocuk gelişimini maksimum düzeyde destekleme açısından ebeveyn-çocuk etkileşiminin erken çocuklukta müdahale hizmetlerinde odak noktası olması gerekmektedir. Erken çocuklukta müdahale programları aile merkezli uygulamaların bir parçası olarak ebeveyn-çocuk etkileşimini göz önüne alırken, çoğu erken çocuklukta müdahale programında bu etkileşimleri destekleyen etkili yaklaşımlara vurgu tam olarak yapılamamıştır. Erken ebeveynliğin önemi yapılan çalışmalardan birinde ortaya konmuştur. Innocenti, Roggmand, & Cook, (2013) tarafından gerçekleştirilen çalışma ile erken gelişimsel destekleyici ebeveynliğin 10 yıl sonra bilişsel ve dil gelişimi çıktılarını yordadığı görülmüştür. Aslında, erken ebeveynlik yetersizliği olmayan çocuklara nazaran yetersizliği olan çocuklar için daha önemlidir. Olumlu ebeveynlik davranışları sadece spesifik öğretimsel davranışları içermez. Aynı zamanda ebeveynin sıcaklığı, duyarlılığı ve destekleyiciliğini de içermektedir. Erken müdahalede ebeveynlik, yetersizliği olan bir çocuk için gelişimsel bir çıktıya ulaşmada göz önüne alınan bir süreç olarak görülmektedir. Erken çocuklukta müdahale programlarında ebeveynlik davranışlarını sadece destekleyen programları sınırlı sayıdadır. Erken çocuklukta müdahale programlarında ebeveynliği sınırlı becerilere odaklanma ile kısıtlamak, uzun dönemli çocuk ve aile çıktıları açısından da sınırlılık yaratmaktadır (ICECI2014 Kongresi, Özet Kitapçığı, Antalya, 2014, s.29).
Şimdi hep birlikte erken çocuklukta müdahale programlarında ebeveynliğe düşen görev ve sorumluluklara göz atalım:
Bir kere şunu söylemeliyiz ki, erken çocukluk döneminde müdahale programları (erken müdahale hizmetleri), gelişimsel gecikme, özel gereksinim ya da risk altındaki çocuklara yönelik destekleyici uygulamalardır. Bu programlarda ebeveynler en önemli paydaşlardan biridir çünkü çocuğun gelişiminde sürekli rol oynayan, günlük yaşamın doğal ortamını sağlayan ve öğrenmenin sürekliliğini mümkün kılan kişilerdir.
Erken Çocukluk Müdahale Programlarında Ebeveynliğe Düşen Görev ve Sorumluluklar
- Çocuğun Gelişim Sürecini Takip Etme
- Çocuğun fiziksel, sosyal, duygusal, dil ve bilişsel gelişimini gözlemlemek.
- Öğretmen ve uzmanlarla düzenli iletişim kurarak gelişimsel ilerlemeyi raporlamak.
- Gelişimde sapma ya da sorun görüldüğünde erken bildirimde bulunmak.
- Eğitim ve Terapi Sürecine Aktif Katılım
- Uzmanlar tarafından önerilen etkinlik ve programları evde uygulamak.
- Ev ortamını öğrenmeyi destekleyici hale getirmek.
- Elbette ki eğitim ve terapi sürecine aktif katılım bağlamında en hayati öneme sahip olan husus çocuğun öğrendiklerini günlük yaşam pratikleriyle pekiştirmektir. Zaten okul da hayatın içinde, hayat için ve hayatla beraber teşkilâtlanmak ve faaliyette bulunmak zorunda olan bir müessese değil midir?
- Destekleyici ve Teşvik Edici Ortam Sağlamak
- Çocuğun özgüvenini artıracak sevgi dolu, güvenli ve düzenli bir çevre sunmak.
- Kendi ebeveynlik tarzını gözden geçirip çocuğun bireysel ihtiyaçlarına göre uyarlamak.
- Olumlu pekiştirme, sabır ve hoşgörü ile çocuğun gelişimini desteklemek.
- Uzmanlarla İş Birliği Yapmak
- Öğretmenler, psikolojik danışmanlar, özel eğitim uzmanları ve sağlık profesyonelleri ile iş birliği içinde olmak.
- Müdahale programı sürecinde alınan kararların bir parçası olmak.
- Gerekli durumlarda çocuğun haklarını savunmak ve ihtiyaçlarını dile getirmek.
- Kendi Ebeveynlik Becerilerini Geliştirmek
- Eğitim seminerlerine, rehberlik çalışmalarına katılmak.
- Stresle baş etme, sabırlı olma, problem çözme gibi ebeveynlik becerilerini güçlendirmek.
- Aile içi iletişimi sağlıklı kılmak. Zaten aile içi iletişimin