Sevgili oğlum,
Şimdi sen sınavları verdin, yerleştirme telaşına girdin. Hangi bölüm, hangi şehir, hangi alan? Sabah akşam kafanda bunlar dönüp duruyor. Bilgisayar mühendisliği mi yazsam diyorsun, bir yandan “Yapay zekâ çok hızlı gelişiyor, o alana mı yönelsem?” diyorsun. Bir de arada gelip bana soruyorsun: “Baba, sen olsan ne yapardın?”
Evladım… Baban senin yaşındayken yapay zekâ neydi biliyor musun? Bilgisayar başında saatlerce oturup Microsoft Word’de “Arial mi, Times New Roman mı?” diye düşünüyorduk. Bir de Clippy vardı hatırlarsın belki, hani o zıplayan ataç; o zamanın yapay zekâsı oydu.
Ama şimdi?
Şimdi işler değişti. Sana biraz “zamanın ruhunu” anlatayım da sen de tercihini yaparken büyük resmi gör.
Demis Hassabis: Sen Kod Yazmayı Öğrenmeden Her Şeyi Çözdü
Bak, Demis Hassabis diye bir adam var. Bu arkadaş bilgisayar oyunlarından gelmiş, oyun tasarlamış, program yazmış, sonra da demiş ki:
“Yahu ben zekâyı çözeyim de sonra zaten her şeyi çözeriz.”
İlk başta “Hadi canım, abartma!” dedik. Meğerse abartmamış.
Oynadığı oyunları bırakmış, oyunların kurallarını yazan makinalar geliştirmiş. Yapay zekâyla Go oynamış, satranç oynamış, Atari’de şov yapmış. Sonra bir anda göz doktorlarından daha iyi retina taramaları yapmaya başlamış. Derken “proteinleri ben katlarım” demiş, “molekülleri ben çözerim” demiş. En son AlphaFold 3 ile artık DNA-RNA etkileşimlerini modelliyor. Bir bakarsın evdeki saksı çiçeğini analiz edip ona göre gübre önerecek.
Yani evladım… Bu adam geleceği yazıyor. Sen daha C dilinde “for döngüsü” ezberliyorsun, bu adam atomları katlıyor.
Kodlama mı? Kodlama Yakında Sadece Bir Şeyin Adı Olacak: “Kod’du”
Bak oğlum, kod yazmak elbette güzeldir. Beyni çalıştırır, sabır ister, disiplin kazandırır. Ama artık yapay zekâya “şöyle bir oyun yap, şu düğmeye basınca uçak düşsün” dediğinde, sana Unreal Engine’le oyun yapıyor. Hem de sen daha kahveni karıştırmadan.
Kodlama artık bir dil değil, bir davranış halini alıyor. Asıl mesele “hangi sorunu çözmek istiyorum?” ve “bunu çözmek için nasıl bir yaklaşım seçmeliyim?” soruları olacak. Yani yazılımcı olmanın yolu kod ezberlemekten değil, kodu yazdırmayı bilmekten geçecek.
Eskiden “Ben yazılımcıyım” demek marifetti. Şimdi “Ben iyi soru sorarım” demek yeni meziyet. Çünkü kodu yapay zekâ yazıyor ama doğru soruyu hâlâ sen soruyorsun.
Oğlum, Yapay Zekâyla Çalışmayı Öğren; Ona Karşı Değil
Yapay zekâdan korkanlar, onu ya hiç tanımamış ya da hiç anlamamış insanlar. Oysa yapay zekâ, doğru kullanıldığında seni yükselten bir araç. Tıpkı otomobilin yürümenin yerini alması gibi… Araba icat oldu diye yürümeyi mi unuttuk? Hayır, sadece daha uzağa gitmeyi öğrendik.
Sen de yapay zekâdan korkma. Onunla çalışmayı öğren. Onu bir rakip değil, bir yoldaş gibi gör. Hatta bazen biraz hınzır bir dost gibi düşün: Elinden her şey gelir ama sen sormazsan asla konuşmaz. Tembel de biraz. “Şu kodu yaz” dersen, yazar ama ne yazacağını sen de bilmiyorsan ortaya dandik bir şey çıkar. Yani, aklın çalışmazsa zekânın yapay olanı da çalışmaz.
2040’tan Bir Mektup: “Baba, Bizim Zamanımızda Kod Yazılmazdı”
Hayal et oğlum: 2040 yılında, sen çocuğuna “Ben zamanında Python yazardım” diyorsun. Çocuk sana şaşkın gözlerle bakıyor:
“Nasıl yani baba? Kod mu yazıyordunuz? Elle mi yazıyordunuz onu? Klavyeyle mi yani? Yapay zekâya yazdırmıyor muydunuz?”
Sen de kafanı kaşıyıp cevap veriyorsun:
“Yazdırıyorduk tabii ama önce nasıl yazdıracağımızı bizim öğrenmemiz gerekiyordu!”
Şimdiden o zamanı gör ve buna göre hazırlan. Kendine sadece bir meslek değil, bir yön seç. Bugünün meslekleri yarının tarih kitaplarında olabilir. Ama yönünü doğru seçersen, değişimden korkmazsın.
Oğlum, Hayal Kurmayı ve Soru Sormayı Bırakma
Bak Demis Hassabis’e. O da dört yaşında satranç oynamayı öğrenmek istemiş. Sadece merak etmiş. Sorular sormuş. Merakla gitmiş. Sonra o merak dünyayı değiştirmiş. Senin de en güçlü silahın bu olacak: Sorgulayan bir kafa.
Dünyayı değiştiren insanlar, “Bu böyle mi olmalı?” diye soranlardır. Kodlar değil, sorular dünyayı inşa eder.
Yani oğlum, hangi bölümü yazarsan yaz, ne okursan oku… En iyi yazılımcı, en iyi mühendis, en iyi bilim insanı olma derdine düşme. En iyi düşünenlerden biri olmaya çalış.
Çünkü gelecekte her şeyi makine yapacak ama düşünmenin yükü yine insanda kalacak.
Kapanış: Baba Yorgun ama Umutlu
Şimdi sen bu yazıyı okuyunca “Baba yine coşmuş” diyeceksin. Belki biraz da “Bu kadar yapay zekâ iyi mi ya?” diye düşüneceksin. Haklısın. Kafanı karıştırmak istemem ama şunu da unutma: Kafa karışıklığı, fikirlerin filizlendiği yerdir. Kafası karışmayan adam ya çok şey biliyordur (ki öyle birini tanımıyorum) ya da hiçbir şeyi umursamıyordur.
Senin kafan karışsın, yeter ki aklın açık olsun. Gerisini birlikte çözeriz.
Şimdi git, biraz uzan. Sonra gel bana. ChatGPT’ye birlikte “Matrix’i neden mavi hapla değil de menemenle çözseydik nasıl olurdu?” diye sorarız.
Sevgilerle,
Baban (Yapay zekâya hâlâ ‘o robot’ diyenlerden)
Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir
Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin
En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.