Köşe Yazıları

Sorun Düşünce Sisteminde Başlar

Konuyu çok farklı şekilde ele alıp iki kelam etmek olası da, son zamanlarda sosyal medya ya da kişisel konuşmalarda da değinildiği gibi artık insanların uzun yazı ve öykülere sabrı kalmamış.

Yaygın beslenme yöntemi fast food (hazır yemek ya da ayaküstü yemek) gibi, bilgilere ilgi de şimdi “fast information” (hazır, ayak üstü bilgi).

Dünyada her gün bir şeyler olur da, 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinin son günlerine Suriye, Beşar Esat, İsrail, Amerika ve tabi ki Türkiye ve Başkanı R.Tayyip Erdoğan’lı günler düştü.

Gerek bilimsel bakış, gerekse de geleneksel bakış açısından ortak nokta, insanların gördüklerini, yaşadıklarını sorgulamaları ve bundan da yaşamsal bir ders çıkarmaları gerekir idi.

İnsanların geleneksel öğrenme yolları ailesi, çevresi, okullar, eğitim kurumları, iş yaşam alanları ve sosyal etkileşim alanlarıdır.

İşte bu temel sarsıldı.

Aile!..

Artık, aile kurumu bile tartışmalı hale geldi. Her doğan çocuğun bir ailesinin olduğunu söylemek artık mümkün değil. Sokaklar, sığınma evleri, yetiştirme yurtları (en ehveni şerdir) ve tarikat ve cemaatlerin güdümündeki yurt ve evler, çocuk yuvası değil, barınma, sığınma yerleri haline geldi.

Oysa Devlet, “Sosyal Devlet” olsaydı, ki Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi olurdu.

O yıllar Allahın dağının başındaki köyden getirilen bir çocuk okutulur ülkesine, ailesine yararlı bir yurttaş haline getirilir; hem kişisel bir mesleği olur, hem de devletine, milletine, halkına yararlı, öğretmen, doktor, mühendis, yönetici ve de siyasi devlet adamı olurdu!..

Ya şimdi?

Emperyalist-Kapitalist Dünyanın lider ülkelerinden olan İNGİLTERE’DE bile yasalara göre zorunlu eğitim 5 yaşından başlayarak 16 yaşına kadar devam etmekte; İlkokul, ortaokul, kolej eğitimini kapsayan ZORUNLU EĞİTİM DÖNEMİ DEVLET TARAFINDAN ÜCRETSİZ desteklenmektedir.

Bir zamanlar DEVLETİN tukaka yapılmaya başlandığı yıllar, “devlet don mu üretir” diyenlerin bu gün kıçları çıplak, “devlet, o’nu mu yapar, bunu mu yapar” diyenler ve çocukları bu gün işsiz.

Bütün bunlar son derece bilinçli bir politikanın sonucu ve görevlendirilmiş politikacıların başarıları idi.

Bugün şikayet edilen eğitim sisteminin sebebi de budur. Önce tarikat, cemaat okullarında eğitilen öğrenciler, sonra da bunun kamuya yansıması sonucunda, yepyeni bir nesil ortaya çıktı.

Kurumlar birer birer yozlaştırılıp, hakim sınıfların istedikleri düzeye ve duruma getirilince, ortaya bugün yaşananlar çıkmıştır.

Elbette ki özel sektörü, özel eğitim kurumlarını tukaka yapacak değiliz ama bir millet, bir devlet isek, bunu geleceği ile de başka planlar yapanlar gibi, bu ülkeyi sevenlerin de bir plan yapması gerekmez mi?

Bu ve sayılacak bir çok konuda sorunlar gittikçe artmakta, yediğimiz ekmekten, içtiğimiz sudan ve haberlerini dinlediğimiz, okuduğumuz kanallarda bile gün geçtikçe ülke ve yurttaşları lehine bir şeyler bulmakta güçlük çekeceğiz.

Sorun geliyor eğitim sistemine ve bunun yarattığı sonuçlara.

Eğitim, bireyler için olmazsa olmazdır.

İşte buradan uzaklaştıkça, üretkenlik azalacak; üretkenlik azalınca bağımlılık artacak ve sonunda da günlük gereksinimleri karşılayan kişi ve kuruluşların denetim ve hegemonyası altına girilecektir. Burada amaç ve süreç önemlidir.

Cumhuriyetin ilk yılları iktidarlarının amaç ve hedefleri ile yaratılan bir nesil ile;

Mehmet Ali Birand, Viyana’da katıldığı bir toplantı ile ilgili 13.1.2000 tarihinde Posta gazetesinde kaleme aldığı yazısında:

Türkiye’siz Balkanlar rahat nefes alamaz. Ankara ile belirli bir uzlaşıya varmadan, Irak-İran-Suriye üçgeninde barış kurulamaz. Ege ve Akdeniz, Türkiye’nin net katkısı sağlanmadan sükûnete kavuşamaz. İşte bunlardan dolayı da, bize her kafamıza eseni artık yaptırmayacaklar. Avrupa Birliği, Uluslararası Para Fonu kuralları ortaya koyacak. Bizler de bu kurallar çerçevesinde oynayacağız. Bir konuşmacının dediği gibi, ‘Türkiye, sadece Türklere bırakılmayacak kadar önemli ve değerli bir ülke’ durumuna girdi.”!.. der.

Bu sürece ve bu süreçte yaratılan nesil ile ilgili bir şeyler söylemek yerine azıcık düşünüp, çevrenize bir bakarsanız, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır diye düşünürüm.

Önce Kamu bir çok alandan çekilmeye başlandı, sonra sanki yenilenmeyen, güncelleştirilmeyen fabrikaların suçu bu tesislerin imiş gibi tukaka yapılan tüm fabrika ve tesisler özelleştirildi. Gerçekten de bunların yerine çok güzel REZİDANSLAR yapılırmış, kanıtlandı.

Sonuç olarak bir çok şeyde olduğu gibi, eğitim sisteminde başlanan bozulma ile, aile düzeni, toplumsal düzen ve ekonomik düzen bozuldu ve uluslararası emperyalist sermaye de yerli işbirlikçileri ile ülkenin öz kaynaklarına ve insanlarının kişiliklerine çöktü ve yepyeni bir toplum ve ülke yaratıldı.

Konu yine geliyor eğitim ve düşünce sistemine dayanıyor. Yapay zeka bile işlemlerinde rasyonel yöntemleri kullanırken, neden yapay zekaya hayran insanlar, rasyonel düşünmeyi tercih etmezler ki!…


Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir

Yazar


Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin

En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.

Bir Yorum

  1. Türklere bırakılmadı. 1961’den bu yana önce tarikatçılar çember sakallılar olarak toparlandı. 1969’dan sonra komando kampları kuruldu. Sonrasında cinayet mangaları faaliyete başladı.
    MTTB yurtseverlerin elinden alındı ve bugün Türkiye’yi yetiştiren kadrolar yetiştirildi.

Bir Yorum Yazın

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Makale Arşivi olarak, sizlere değer katacak bilgileri sürekli araştırıyor ve en güncel makaleleri sizinle paylaşıyoruz.
Bu platformu ayakta tutan en önemli destek, reklamlardan elde edilen gelirlerdir. Reklamlarımızı, sizlere en iyi deneyimi sunmak adına, mümkün olan en az rahatsız edici şekilde yerleştirmeye özen gösteriyoruz. Sizden ricamız, bu değerli içeriği sürdürebilmemiz için reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olmanızdır. Desteğiniz, gelişmeleri size ulaştırmaya devam etmemize katkı sağlayacaktır.