İsrail yıllardır ve günümüzde acımasızca sürdürdüğü hiç bir savaşı kazanamamıştır. Öncelikle İnsanlık adına kendi tarihine bir utanç vesikası daha eklemiştir. Binlerce bebek binlerce kadın, yaşlı, genç sivilin kanı bu vesika’nın mürekkebi olmuştur. Asla ve asla kazanamayacak ve kaybedecektir. Tarih boyunca hiçbir soykırımcı ülke kendi çocukları dâhil hiçbir ülkenin yüzüne bakamamıştır. İsrail çok değil bundan kısa bir süre sonra yeryüzünde bütün insanlık ailesi tarafından daima bu suçları yüzüne haykırılan terörist bir ülke ilan edilecektir. Katletmiş olduğu Filistinlilerin acıları Filistin halkı tarafından asla unutulmayacak çekilen acılar nesiller boyu “Özgür Filistin Devleti” kurulana kadar Filistin direnişini canlı tutacaktır.
İsrail, “Batı Uygarlığının” çöküşünün son halkasını tamamlamıştır. Ahlakî değerlerin olmadığı hiçbir uygarlık ayakta kalmamış ve haklı nedenlere dayanmayan hiçbir savaş başarıyla sonuçlanmamıştır.
Sakarya Savaşı sırasında “Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” diyerek vatan toprağının önemini vurgulayan Atatürk şu önemli gerçeğinde altını çizmiştir: “Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir”.
Atatürk’ün anlatmak istediği ancak vatan müdafaası için savaşın meşruiyetidir. İsrail’in yayılmacı politikası ve binlerce yıl öncesinin insanlıktan hesabını sorması; bir cinnet halinin kendi halkına ve diğer devletlere kabul ettirme çılgınlığıdır. Elindeki teknolojik imkânlar ABD ve Avrupa’nın desteği ile kurulduğu günden beri onu Orta Doğu’nun şımarık çocuğu haline getirmiş bu şımarıklık masum insanların kanıyla beslenmeye başlamış ve devam etmiştir.
İsrail’in tüm vahşiliğine ve şımarıklığına 7-8 yaşlarında Filistinli bir kız çocuğu şu cevabı vermektedir. Bu cevap yeryüzünün tüm silahlarından daha güçlüdür ve İsrail yenilmiş ve ebediyen savaşı kaybetmiştir:
“Ruhumun son damlasına kadar topraklarımızda kalacağım/ Son nefesime kadar/ Son nefesimi verip boğulup ölünceye kadar/ Sonra kendi toprağıma gömüleceğim/ Topraklarımızın bitkilerinin altına gömülmek/ Kendi topraklarıma dikilmek istiyorum”.
Gazeteci soruyor “yani vatanı terk etmeyeceksin?”
“Asla”
Gazeteci: “Üşüdüğünüz ve belki de aç olduğunuza ayrıca ilaç olmadığı ve durum gerçekten zor olduğu halde ayrılmak istemiyor musunuz?”
“Evet ayrılmayacağız. Biz burada kalacağız”
Gazeteci: “Filistin’i bu kadar seviyor musun?”
“Evet bu kadar” Filistinli çocuklar burayı terk etmeyecek”
Marş’ta dediği gibi “benim kanım Filistin kanıdır” ve “ben” benim kanım Filistin kanı”
YERYÜZÜNDE BU CÜMLELERİ YENEBİLECEK BİR TEK NÜKLEER SİLAH YOKTUR. BİR KELAM MASUMLARIN, ÇOCUKLARIN VE ANNELERİN AĞZINDAN HAYKIRILIYORSA ONUN SEMİ (İŞİTEN, DUYAN), BASAR (GÖREN) VE KELAM (SÖYLEYEN)’I ALLAH’TIR.
“Filistinli bir anne savaş uçaklarının sesleri arasında çocuklarla şarkı söylüyor” “sağlık personeli yaralı kurtarılan bebeği güldürmeye çalışırken gözyaşlarını tutamıyor”. Bunlar beşeri davranış ve sıfatların Yaradan’la buluştuğu “Sidre-i Müntehâ”dır. Son noktadır. Son çizgidir.
İsrail’in Filistin’de, Lübnan’da insanları yok edici savaşın en ağır bedelini çocuklar ve anneler ödüyor. Bununla birlikte babasının omzunda üç yaşında bir çocuk “FİLİSTİN’E ÖZGÜRLÜK” diyorsa İsrail her zaman kaybetmeye mahkûm demektir.
Makaleye Yorum Yaz
Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin
En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.
Sadece medeniyet değil, insanlıkta çöküyor.