Avrupa’da akıl hastalarının zincire vurulduğu o karanlık dönemde, Kayseri’de ruhsal hastalıklar müzikle ve suyun sesiyle tedavi edilmekteydi.
Evet, okuduğunuz kesinlikle doğru. Avrupa’da akıl hastalarına neredeyse hiçbir kıymet verilmediği Orta Çağ’ın karmaşık ortamında, Anadolu’nun merkezindeki Kayseri’de ruhsal tedaviler uygulanıyor, hastalar şifa buluyordu.
Elbette ki şifa dağıtan bir mekan olmasına Kayseri, meşhur bir darüşşifaya sahip olmasını borçluydu: Gevher Nesibe Sultan Dârüşşifâsı…
Ve bu darüşşifanın inşa süreci, oldukça dramatik bir perde arkasına dayanmaktadır…
Gevher Nesibe genç bir kızken, Selçuklu Süvari Birliği Komutanı’na (kendisi sarayın baş sipahisiydi) gönlünü kaptırır. Fakat, bu duruma karşı çıkan ağabeyi Gıyaseddin Keyhüsrev, Gevher Nesibe’yi saraydaki pervâne ile evlendirmek istemektedir. Bu vesileyle pervânenin o çağda üstlendiği göreve de kısaca değinmiş olalım:
Anadolu Selçukluları’nda pervâne, mülk, iktâ ve arazi işleriyle meşgul olurdu; bunlarla ilgili tayin, temlik ve tahrir işlemlerini yapar, menşur ve beraatları hazırlar, defterleri tutar, ihsan edilen bağışları dağıtırdı ve ek olarak Sultan adına istihbarat faaliyetlerini yürütürdü. Pervâne, divanın saltanatı üyeleri arasında yer alır, Sultan, vezir, atabeg ve beylerbeyinden sonra sıralanırdı.
Durum böyle olunca, Gıyaseddin Keyhüsrev’in niyetini Gevher Nesibe, aşık olduğu kişiye açıklayınca, aşık süvari komutanı derhal Keyhüsrev’in huzuruna çıkarak prensesi talep eder.
Bunun üzerine Sultan Keyhüsrev, kız kardeşiyle evlenmesi için bir şart öne sürer; bu şart da ölüm tehlikesi içeren zorlu bir görevin başarıyla tamamlanmasıdır. Hemen yola çıkan aşık süvari komutanı, görevi yerine getirmiş olarak geri döner ancak ağır yaralar almıştır. Yaralarını, aşık olduğu Gevher Nesibe bizzat sarar. Sultan, kendisine verilen görevi yerine getiren komutana daha çetin bir sorumluluk yükler. Aşık süvari kumandanı, bu sorumluluğun da altından başarıyla kalkar ve bu görevi layığıyla yerine getirerek “Avengers” unvanıyla geri döner. Ancak yine yaralı dönmüştür ve bu kez yaraları daha ağırdır. Yaralarını yine sevgilisi Gevher Nesibe sarmaktadır. Sultan, bunun üzerine son bir görev daha vereceğini ve bu görevi de başarırsa kardeşini ona vereceğini söyler. Ne var ki, bu son görevden sonra aşık süvari kumandanı bir daha geri dönemez, şehit olduğu haberi gelir.

Selçuklu prensesi Gevher Nesibe Sultan, kavuşamadığı sevgilisinin acısıyla büyük bir hastalığa yakalanıp yatağa düştüğünde, ağabeyi Sultan Gıyaseddin’e son bir vasiyet bıraktı: “Benim mirasımı kullanarak öyle bir şifahane inşa et ki, hem bedensel hem de ruhsal dertlilere şifa dağıtsın.” Bu vasiyet, 1206 senesinde dünyanın ilk tıp fakültesi ve hastane kompleksine dönüşmüştür. Akustik havuzlar, makamla tedavi yöntemi ve insana verilen büyük değer… Bu son derece hüzünlü hikaye, medeniyetimizin ne denli ileri seviyede olduğunun en belirgin kanıtıdır…



