
Ahiliğin Doğuşu

Ahilik, 13.yy’da Âhi Evran’ın Moğol istilası yüzünden Horasan’dan kaçıp hicret etmek suretiyle Anadolu’ya gelerek Kırşehir’de kurduğu teşkilatla temelini attığı ve esnafın gerek meslekî gerekse ahlâkî yönden eğitim aldığı bir teşkilat örgütlenmesidir.

Kökenleri Türkistan’daki fütüvvet teşkilatlarına ve İslâm hassasiyetli bir ahlâk anlayışına dayanan sosyal, ekonomik ve kültürel bir örgütlenme olan Ahilik, ahlâkî değerleri meslekî eğitimden hiç ayırmayan bir yapıya sahipti.

Fütüvvetnamelerden ve tasavvuf geleneğinden beslenen Ahiler için âdeta bir anayasa işlevini gören Fütüvvetname, 23 Mayıs 1040’taki Dandanakan Savaşı münasebetiyle Tuğrul Gazi’nin devlet başkanlığındaki ve Çağrı Gazi’nin ordu kumandanlığındaki Selçuklularca kurulan Türkiye Devleti’nin Vezir Nizamülmülk tarafından kaleme alınan Siyasetname’den sonraki ikinci anayasası sayılabilir. Yani Orhun Yazıtları’ndan biri olan Bilge Kağan Yazıtı’nda bulunan ve “Tengri Tektir” maddesiyle başlayan Töre nasıl Türk tarihinin ilk anayasası sayılabilecekse, Türkiye tarihine baktığımızda Selçuklu iktidarının veziri Nizamülmülk’ün Siyasetname’si ve Ahilerin Fütüvvetname’si de Türkiye Devleti’nin ilk anayasaları sayılabilir. Yani Türk anayasa tarihi de, Türkiye anayasa tarihi de Osmanlı dönemindeki yazılı metinler ile değil Osmanlı’dan önceki dönemlerdeki yazılı vesikalar ile başlar. Bu hususun altını da bu münasebetle çizmiş bulunalım.
Ahiliğin İlkeleri

Ahiliğin temelleri dört ilkeye dayanmaktadır:
•Dürüstlük ilkesi
•Adalet ilkesi
•Yardımlaşma ilkesi
•Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî’den vasiyet gibi alınıp uygulanan “Eline, beline, diline sahip ol” ilkesi
Ahiliğin Katkısı

Ahilik, Anadolu’da ticareti düzenleyip toplumsal dayanışmayı güçlendirerek modern meslek birliklerine zemin hazırlamıştır.

Ahilik, Selçuklu döneminde askerî ve toplumsal güç kazanırken Selçuklulardan sonraki dönemlere mührünü vurmuştur.
Hem 1290’da Ankara’da kurdukları ve seçimle yönetici belirleyen, model olarak da Roma ve Yunan site cumhuriyetlerine benzeyen derviş-esnaf yönetimi sayesinde hem Anadolu tarihinin, hem de Türk tarihinin ilk cumhuriyet idaresini kurmuş bulunan Ahiler, Osmanlı’nın kuruluşunda da önemli rol üstlenmişlerdir. Eğer Ahiler olmasaydı Osmanlılar çok kısa bir sürede beylikten devlete geçişi sağlayan kurumsallaşma seviyesini yakalayamazlar ve 6 asır boyunca dünyanın dizlerinin bağını çözen, âdeta dünyanın jandarmalığını üstlenen Osmanlı İmparatorluğu asla olmazdı. 1354’te Orhan Gazi’nin yönetimindeki Osmanlı idaresinin himayesine giren Ahiler, 1362’de yönettikleri cumhuriyet yönetimini feshetmişlerdir.

Ahi Cumhuriyeti’nin seçimle iş başına getirdiği üç tane cumhur reisi vardır:
1.Ahi Hüsameddin I.Hüseyin Efendi (1290-1296)
2.Ahi Şerafeddin Mehmed Efendi (1296-1332)
3.Ahi II.Hüseyin Efendi (1332-1354)
Osmanlı iktidarlarındaki fetihler ve kurumsallaşma faaliyetleriyle Türkiye Devleti dünyanın süper gücü olurken 13.yüzyıldan 16.yüzyıla doğru Ahiler zayıflama sürecine girse de kültürel mirası yaşamaya devam etmiş, XVI. yy’da lonca teşkilatlarına dönüşmüştür.
Gazeteci Yunus Nadi ile yaptığı röportaj sayesinde Atatürk’e Türkiye Devleti’nin yönetim şekli olarak Cumhuriyet’i uygun görmede ve başkent olarak Ankara’yı seçmede ilham kaynağı olduğu artık sağır sultanın dahi malumu olan Ahilerin Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923’ten sonraki süreçteki uzantısı olan örgütler ise esnaf odaları, ticaret birlikleri ve meslek örgütleridir.
Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir