
Bugüne kadar şapka devrimiyle ilgili görüşler iki uçta incelenmiştir:
Birincisi, şapka devrimiyle Müslüman mahallesinde salyangoz satıldı. Bu devrim bize giydirilen deli gömleği idi. İngiliz-Yahudi şapkasıyla Müslüman Türk milletinin ne işi olur?
İkincisi ise bu şapka devrimi ile çağdaş medeniyetler arasında kendimize yer bulduk.
Şimdi hep birlikte bu durumu ele alarak bu tartışmalara karşı sadece ve sadece tarihin ne diyeceğine kulak verelim.
Aklı selim düşündüğümüzde ve tarihin küller altında kalan yönlerine mercek tuttuğunuzda ülkemizde şapka reformunun 1925’ten daha eskiye dayandığını görürüz.
Nasıl fötr şapka 1925’te bir kanunla mecburi kılındıysa feste de aynı prosedür uygulanmıştır.
Nasıl Atatürk döneminde Şapka İnkılâbı modernleşme adına yapıldıysa II. Mahmud devrinde de Fes Reformu da modernleşme adına yapılmıştır.

Daha detaylı ele alacak olursak fes Osmanlı Devleti’nin geleneksel şer’i yapısı değişmeye, devlet Batılılaşmaya başladığı bir dönemde 19. yüzyılın başında reformist (yenilikçi) Osmanlı Padişahı II. Mahmut tarafından bir reform, bir modernleşme adımı olarak kullandırılmaya başlanmıştır. II. Mahmut Kaptan Hüsrev Paşa’nın Kalyoncu askerlerine giydirdiği Tunus feslerini beğenerek devlet memurlarının da aynı başlığı kullanmasını istemiştir. II. Mahmut 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdıktan sonra kurduğu Asaker-i Mansure-i Muhammediye ordusuna da fes giydirmiştir. 1829’dan itibaren din adamları ve kadınlar dışındaki herkesin fes giymesini zorunlu kılmıştır. 1832’den itibaren neredeyse herkes fes giymeye başlamıştır. II.Mahmut, devlet memurlarına fes kullanımını zorunlu tuttuğunda dönemin ulema kesimi başta olmak üzere muhafazakar kesim “Sarığımızı çıkartmayız!”, “Bu ecnebi başlığını kabul etmeyiz!” “Kahrolsun fes!” diye bağırarak fesin gavur başlığı olduğunu belirterek, fes takmayı reddetmişlerdir. Bunun üzerine II. Mahmut fesin “dinen caiz olduğunu” belirten fetvalar yayınlatmak zorunda kalmıştır. Fes giymeyen memurlara hapis cezası verilirken II. Mahmud’a dönük “Gâvur padişah” söylemleri yaygınlaşmıştır.
Yani sonuç olarak Türkiye’deki Şapka İnkılâbı bir gecede çıkarılarak dayatılmadığı gibi, bir asır önceye kadar uzanan tarihsel bir perde gerisine dayanmaktadır.
Yani bu perde gerisini görmezden gelip peşin hükümlerle hareket etmek tarihin karşısında bilimsellikten ve aklı selim olmaktan uzak bir konumlanma içinde olmaktır. Böyle bir konumlanma içinde olmak tarihimize de ihanet olacaktır.
Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir