Türkiye’de birçok kişi, Osmanlı ordusunda Latin Amerika kökenli bir subayın görev yaptığını duyduğunda şaşkınlık yaşar. Hele ki bu subayın Türk milletine derin bir hayranlık beslediği için Osmanlı vatandaşlığına geçtiği ve cephelerde yiğitçe savaştığı söylendiğinde, “Bir Venezuelalı neden binlerce kilometre ötedeki bir ülkeye bu kadar bağlansın?” diye soranlar çıkar. Hatta Sina Çölü’nden çekilme sırasında bir Türk evladı gibi gözyaşı döktüğü anlatıldığında bazıları bunu hayal ürünü sanabilir.

Ama tüm bunlar gerçek.
Resmi tarihin pek az yer ayırdığı Venezuela asıllı Türk subayı Rafael de Nogales Méndez, Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlı bayrağı altında cepheden cepheye koşmuş, yüzbaşıdan generalliğe yükselmiş, defalarca ölümle burun buruna gelmiş ve bir kez de yaralanmıştır. Osmanlı Devleti’nin Sina’dan çekilişi sırasında yaşadığı derin üzüntü ise onun kalbinin ne kadar Türkleştiğini gözler önüne serer.
Erken Hayatı ve Osmanlı’ya Gelişi
14 Ekim 1877’de Venezuela’da doğan Rafael de Nogales Méndez, eğitimini Avrupa’da tamamladı ve İspanyol ordusunda göreve başladı. 1914’te savaş patlak verdiğinde Bulgaristan’da görevli Alman mareşal Colmar von der Goltz ile tanıştı. 1915’te Alman askeri uzmanlarla birlikte İstanbul’a geldi.
Türk insanının misafirperverliği ve karakteri Méndez’i derinden etkiledi. Fethi Okyar ile tanışması da bu bağı güçlendirdi. Kısa sürede Osmanlı tabiyetine geçerek 3. Ordu emrine atandı. 12 Şubat 1915’te Haydarpaşa Garı’ndan trene binerek Doğu Cephesi’ne hareket etti.
Doğu Cephesi’nde Ermeni İhaneti ve Kahramanlık
Doğu Anadolu’da görev yaptığı dönemde, imparatorluk vatandaşı bazı Ermenilerin Ruslarla işbirliği yaparak Türk köylerini bastığını, sivil halka ve orduya büyük zarar verdiğini bizzat gördü. 12 bin kişilik Türk birliğine komuta eden Méndez, 30 bin kişilik Rus destekli Ermeni kuvvetlerine karşı büyük başarılar elde etti. Rus ilerleyişini yavaşlatmadaki katkılarından dolayı Osmanlı ve Alman nişanları aldı.
Gazze ve Sina Cephelerinde Türk Askeriyle Omuz Omuza
1917’de Güney Cephesi’ne nakledilen Méndez, süvari tümeninde görev aldı. Burada Türkçe öğrendi, Türk askerinin cesaretini ve dayanıklılığını yakından tanıdı. Gazze muharebelerinde birçok kez ağır ateş altında kaldı, bir kez de yaralandı.
Savaştan sonra Arjantin’de yayımladığı “Hilalin Altında Dört Yıl” adlı hatıratında şunları yazar:
- Firar eden Ermeni askerlerin Türk köylerini yakıp yıktığını,
- Masum Müslüman halka yapılan katliamları,
- Sina Çölü’nde Osmanlı’nın son sancaktarı olarak görev yapmaktan duyduğu onuru,
- Filistin’den çekiliş sırasında yaşadığı derin acıyı…
Kitabında “Topraklarını kaybeden bir vatan evladı gibi üzüldüm” cümlesi, onun ruhunun tamamen Türkleştiğini kanıtlar.
Veda ve Sonsuzluk
1919’da gösterdiği üstün hizmetlerden dolayı teşekkür edilerek ülkesine uğurlandı. 10 Temmuz 1937’de, 60 yaşında Panama’da vefat etti. Naşı daha sonra Venezuela’ya nakledildi.
Rafael de Nogales Méndez, “Vatan doğduğun yer değil, doyduğun yerdir” sözünü hayatıyla ispatlamış ender insanlardan biridir. 38 yaşına kadar hiç görmediği bir ülkeye gönül vermiş, o ülke için kan dökmüş, madalyalar almış ve acısını kendi acısı bilmiştir.
Onu hatırlamak, anmak ve yeni nesillere anlatmak boynumuzun borcudur.
Işıklar içinde yatsın, ruhu şad, mekanı uçmağ olsun…



