Atatürk’ün duygusal bir anısını size aktarıyorum:
“Türk Milleti! Ebediyete akıp giden her on senede bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne Mutlu Türküm diyene!” sözleriyle bitiyordu. Bu son cümleden önce, Atatürk’ün sesinden duymadığımız, ancak kâğıda yazdığı şu sözler duygu yüklü, hüzünlü bir veda gibiydi: “Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden (Türk Milleti’nden) ve bütün medeni beşeriyetten (uygar insanlık âleminden) dileğim şudur: Beni hatırlayınız!”
Atatürk Nutuk metnini el yazısıyla yazmıştı. Bir gün, o sırada Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olan tarihçi Hikmet Bayur’a okuttu.
Hikmet Bayur metni okuyor ama sıra o “Beni hatırlayınız” cümlesine gelince içi burkuluyor…
Ve metnin tamamını okuyup bitirince şöyle diyor:
“Gazi Hazretleri, eğer izin verirseniz bir şey söylemek istiyorum. Bu cümle bir vedayı hatırlatıyor. İnsanlar elbette fanidir ama böyle mutlu bir günde, Cumhuriyet’in Onuncu yılında, milletin kalbini bir veda acısıyla yakmayınız.”
Hikmet Bayur işin sonrasını da Cemal Kutay’a kendi anlatmış:
“Benim bu sözlerimden sonra düşündü… Yüzüme uzun uzun baktı ve aynen şöyle dedi:
‘Bu söylediğin doğrudur. Ben bu cümleyi kaldıracağım. Ama bunu bana kaldırttığın için ileride, ben öldükten sonra inşallah pişmanlık duymazsın.”
Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin
En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.