Teknoloji

Siber Teknolojisinin Geldiği Son Aşama

Yaşadığımız bu dijital dönüşüm dönemi, işletmelerin, devletlerin ve bireylerin hayatlarını tamamen veriye dayalı bir düzlemde sürdürdüğünü açıkça gözler önüne seriyor.

Tüm dünyanın ulaştığı son nokta bu iken, siber güvenlik alanında hiçbir yeni gelişme yaşanmayacağını, küresel çapta bu sahanın bambaşka bir yörüngeye kaymayacağını düşünmemiz elbette mümkün değildir.

İşte tam da bu ortamda, siber güvenlik, dijital evrenin görünmez kalkanı ve çağdaş yaşamın sigorta mekanizması olarak büyük önem kazanmaktadır.

Siber teknolojinin ulaştığı seviye, artık saldırıların yalnızca teknik uzmanlık gerektiren eylemler olmaktan çıktığını; yapay zekâ destekli, otonom, devlet tarafından desteklenen ve kendi ekonomik ekosistemlerini kurmuş yapılar haline geldiğini gösteriyor. Bu gelişmiş seviye, askeri istihbarat dünyasından kritik altyapılara, bireysel cihazlardan uzay sistemlerine kadar son derece geniş bir etki alanına sahiptir.

Öyle ki, günümüz siber teknolojisinin saldırganlık kapasitesi, önceki dönemlere kıyasla radikal bir farklılık göstermeye başlamış durumdadır.

Saldırganlar artık sadece sistemlerdeki güvenlik açıklarını değil, aynı zamanda insan davranışlarını da hedef alıyor. Bu durum, siber güvenlik stratejilerinin klasik yaklaşımların ötesine geçmesini, yapay zekâ (AI) ve makine öğrenimi gibi ileri teknolojilerle desteklenmesini bir zorunluluk haline getiriyor. Her geçen gün daha karmaşıklaşan siber saldırılar, şirketlerin itibarını, kullanıcı verilerini ve ekonomik dengelerini tehlikeye atmaktadır. Bu nedenle, güvenlik artık yalnızca bir tedbir olmaktan çıkıp, sürdürülebilir bir strateji kimliği kazanmıştır.

Ulaşılan bu saldırganlık düzeyini somut bir şekilde kanıtlamak amacıyla bir örnek verecek olursak, yapay zekâ destekli saldırılar bu durumu kanıtlar nitelikte öne çıkmaktadır.

Bu durumu biraz detaylandıracak olursak, kötü amaçlı yazılımlar (malware) artık hedef sisteme göre kendini uyarlayabilen, imza değiştirebilen ve böylece tespit sistemlerini aşabilen yapay zekâ modülleri içermektedir.

Örneğin, tamamen gerçek kişilerin konuşma dilini taklit eden AI klonlar kullanılarak üretilen oltalama (phishing) e-postaları artık günlük hayatımızın köşe taşlarından biri haline gelmiştir.

Yine, Botnet’lerin kendi kendini yönetebilen otonom yapılara dönüştüğü, insansız operasyonların konuşulduğu bir dünyada yaşadığımız gerçeğini de kimsenin göz ardı etmemesi gerekmektedir.

Bu modüllere eklenebilecek diğer örneklere bakacak olursak, 0-Day Ekonomisi ve Gelişmiş Sürekli Tehditler (APT), inceleyeceğimiz örneklerin en başında yer almaktadır.

Öyle ki, devlet destekli APT grupları, henüz keşfedilmemiş güvenlik açıklarını (0-day) milyon dolarlık bir karaborsa piyasasından satın almaktadır. Bu yaptıkları işlemler ve gerçekleştirdikleri saldırılar, günümüzde aylarca veya yıllarca fark edilmeden sistemlerin içinde kalabilecek kadar profesyonel operasyonlara dönüşmüş olup, bu durum artık göz ardı edilemeyecek bir hakikat olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yine, tedarik zinciri saldırıları da küçümsenemeyecek hususlardır; zira SolarWinds örneğinden sonra saldırganlar artık doğrudan hedef kurumu değil, hedefin kullandığı yazılım ve güncelleme kanallarını hedef almaktadır.

Bu kullanılan yöntem, tek bir saldırı eylemiyle on binlerce kuruma sızma imkânını sağlamaktadır.

IoT (Nesnelerin İnterneti) ve endüstriyel kontrol sistemlerine yönelik saldırılar da yine ayrı bir makale konusu olacak kadar derinliklidir.

Fabrikalar, enerji santralleri, su sistemleri gibi SCADA/ICS altyapılarına yapılan saldırılarda teknik seviye o kadar yükselmiştir ki, artık fiziksel sonuçlar doğurabilen (elektrik kesintileri, üretimi durdurma, altyapı manipülasyonu) dijital saldırılar gerçekleştirilebilir hale gelmiştir.

Yani, tüm bu gerçekler ışığında şunu net bir şekilde ifade edebiliriz ki, geleceğin dijital ekosistemi; yapay zekâ, nesnelerin interneti (IoT), 5G ve kuantum bilişim gibi devrim niteliğindeki teknolojilerle şekillenmektedir. Bu gelişmeler, siber güvenlik kavramını sadece bilgi teknolojileri (IT) alanından çıkararak, ekonomiden ulusal güvenliğe, bireysel gizlilikten etik yapay zekâ kullanımına kadar her alanın merkezine taşımaktadır. Güvenlik, artık dijital inovasyonun ön koşulu haline gelmiş durumdadır.

Bu kapsamda, teknoloji açısından savunma başlığına da özel bir parantez açmak gerekecektir.

Zira savunma kapasitesi de adeta teknolojinin tamamen yeni bir boyutu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öte yandan, “Hiç kimseye, hiçbir cihaza varsayılan güven yok” ilkesi artık dünya genelinde standart bir yaklaşım haline gelmeye başlamıştır; bu bağlamda bugün ağlar, kullanıcılar ve uygulamalar mikro-segmentlere ayrılarak saldırı yüzeyi en aza indirilmektedir (Zero Trust).

Günümüzde, tıpkı ekmek-su gibi hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş olan artificial intelligence (AI), yani yapay zekânın, ön planda olacağı yapay zekâ destekli savunma ve davranışsal analiz bağlamında da kullanıldığı artık su götürmez bir gerçektir.

Çünkü tespit sistemleri artık sadece bilinen imza kalıplarına göre değil, aynı zamanda davranışsal anomalilere bakarak tehditleri tanımaktadır.

AI, yani yapay zekâ; trilyonlarca olası saldırı örüntüsünü gerçek zamanlı olarak analiz ederek koruma sağlamaktadır.

Öte yandan, kuantum bilgisayarların klasik şifreleme yöntemlerini kıracağı öngörüsüyle yeni kriptografi standartları geliştirilmeye başlanmıştır. Bu durum, özellikle devlet kurumlarında stratejik bir geçiş dönemini resmen başlatmıştır. Yani aslında bir “Post-Kuantum Kriptografi Hazırlıkları” yapılıyor demek mümkündür.

Yine siber alandaki gelişmeler öyle bir noktaya gelmiştir ki, siber istihbarat son derece profesyonel bir yapıya kavuşmuştur.

Günümüzde ülkeler artık siber savunmayı, tıpkı askeri istihbarat birimi gibi yönetmektedir.

Tehdit avcılığı (threat hunting) ekipleri, dark web analizleri, dijital diplomasi ve saldırı atfetme mekanizmaları bu gerçeği kanıtlar niteliktedir.

Siber istihbaratta son gelişmeler böyle seyrederken, siber saldırılar artık “savaşın” da ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Teknoloji hızla ilerlerken, siber tehditler de aynı hızla çeşitlenmektedir.

Öyle ki bugün siber saldırılar, diplomatik krizlerin, ekonomik baskının ve askeri operasyonların ön cephesi haline gelmiş durumdadır.

Birkaç örnek verecek olursak; enerji şebekelerinin devre dışı bırakılması, havaalanı, banka ve hastane altyapılarının çökertilmesi, seçimlere müdahale ve kamuoyu manipülasyonu ile uydu iletişim sistemlerinin hedef alınması gibi faktörler, askeri doktrinlerin resmi maddeleri arasına girmiştir.

Yine günümüzün bir gerçeği olarak adeta bir siber suç ekonomisi ortaya çıkmıştır. Zira siber suç dünyası; hizmet olarak saldırı (RaaS, Malware-as-a-Service), fidye yazılımı kartelleri, kripto para aklama ekosistemleri ve çok katmanlı saldırgan tedarik zincirleri ile milyarlarca dolarlık küresel bir ekonomik sektöre dönüşmüştür.

Daha da önemlisi, geçmişte genellikle bireysel hacker’lar tarafından gerçekleştirilen saldırılar, artık organize suç grupları, devlet destekli aktörler ve yapay zekâ tabanlı sistemler tarafından icra edilmektedir.

Yani kısacası bugün siber teknoloji; yapay zekâ destekli, otonom bir şekilde saldırı üretebilen, devlet destekli profesyonel grupların hakim olduğu, kritik altyapıları hedefleyebilen, iktisadî bir ekosisteme dönüşmüş ve fiziksel dünyaya doğrudan etki edebilen bir boyuta erişmiştir.

Bu, tarihte ilk kez dijital saldırıların bir ülkenin enerji, iletişim, finans ve savunma sistemlerini doğrudan etkileyebildiği bir vaziyete insanlık olarak ulaşmamız açısından kritik bir önem arz eden durumdur.

Dahası gelecekte dünyayı, özellikle de teknoloji dünyasını ileri seviye siber saldırılar ve sabotajlar beklemektedir.

Öyle çünkü artık dünya tam anlamıyla dijital bağımlı bir hale gelmiştir.

Altyapılar, üretim, ulaşım, enerji, bankacılık… her şey yazılıma sıkı sıkıya bağlı durumdadır. Bu bağımlılık arttıkça, saldırıların potansiyel etkisi de büyümektedir.

Saldırganların hedefi artık sadece veri çalmakla sınırlı değildir; amaçları sistemleri manipüle etmek, finansal zarar vermek ve toplumsal güven kaybı oluşturmaktır. Bu durum, kurumların siber güvenlik politikalarını köklü bir şekilde yeniden şekillendirmesini zorunlu kılmaktadır.

Çünkü yapay zekâ, günümüzde siber saldırıları hem kolaylaştırıyor hem de güçlendiriyor.

Yani bugün yapay zekâ, hem savunma hem de saldırı cephesinde önemli bir araç konumuna gelmiştir. Siber suçlular, yapay zekâ algoritmalarını kullanarak sistem açıklarını otomatik olarak tespit ediyor, sahte e-postaları (phishing) daha ikna edici hale getiriyor ve hatta kullanıcı davranışlarını taklit edebiliyor.

Bu duruma bir örnek verirsek, AI tabanlı kötü amaçlı yazılımların tespit sistemlerinden saklanabildiği gibi, kendini çoğaltıp yeniden yazabildiğini, dahası hedef seçip saldırı yöntemini bile değiştirebildiğini görmek mümkündür.

Daha da önemlisi, AI destekli kötü amaçlı yazılımların insan müdahalesine gerek duymadan sistemlere sızabilme, şifreleri kırabilme, kendi saldırı planını anlık olarak oluşturabilme ve güvenlik yazılımlarını kör noktaya itebilme potansiyelleri mevcuttur.

Yine yapay zekânın geldiği noktaya başka bir örnek verirsek, yapay zekâ destekli bir saldırı, sosyal medya analizlerinden toplanan verileri kullanarak kişiye özel oltalama e-postaları oluşturabilir. Bu tür saldırılar, geleneksel filtreleme sistemlerini aşarak kullanıcıları aldatmakta oldukça başarılı sonuçlar vermektedir.

Dolayısıyla, bu yazılımların gelecekteki en büyük sabotaj kapasitesini oluşturacağını artık kesin bir dille söyleyebiliriz.

Günümüzde bile yaşanan SolarWinds benzeri saldırılar, gelecekte işletim sistemlerinin, donanım sürücülerinin, çiplerin ve büyük bulut (cloud) şirketlerinin güncellemelerinin içine gizlenen arka kapılar şeklinde kendini gösterebilir.

Tek bir sabotaj eylemi, milyonlarca cihazı aynı anda etkileyebilir.

Mesela enerji santrallerinin durdurulması, şebekelerin çökertilmesi, fabrika robotlarının bozulmasıyla üretimin sabote edilmesi, trafik ışıklarının aynı anda devre dışı kalması ve hastane cihazlarının hedef alınması gibi gelişmeler, fiziksel zararlara davetiye çıkaracak dijital sabotajlar olarak ortaya çıkacaktır.

Kuantum bilgisayarlar yeterli güce ulaştığı takdirde:

  • Mevcut kriptografiyi saniyeler içinde çözebilir.
  • Bankacılık, savunma ve devlet sistemlerinin şifrelerini açabilir.
  • Diplomatik iletişim tamamen çöker.
  • Kimlik doğrulama sistemleri tamamen geçersiz hale gelir.Bu durum da hiç şüphe yok ki, tarihte görülmemiş ölçekte bir sabotaja yol açma potansiyeli taşımaktadır.

Özellikle İsraillilerin çalıştığı firmalarda bu saldırılar kendini daha belirgin bir şekilde gösterebilecektir.

Ama bu açıdan bakacak olursak, dünya genelinde bir iyi gelişme de yaşanmaktadır; o da geleceğin savunma teknolojilerinin AI tabanlı savunma sistemleri, Zero Trust mimarisi, kuantum şifreleme, otonom tehdit avcılığı ve donanım seviyesinde güvenlik katmanları sayesinde siber saldırıların ve sabotajların bir kısmını durdurabilme imkânına sahip olacağıdır.

Daha da önemli bir hususa dikkat çekecek olursak, siber güvenlik uzmanları, tehdit algılama, davranış analizi ve otomatik müdahale sistemlerinde yapay zekâyı kullanarak saldırılara karşı proaktif savunma mekanizmaları oluşturuyor. Gelecekte yapay zekâ destekli güvenlik sistemleri, insan müdahalesine gerek kalmadan tehditleri analiz edip önleyebilecek seviyeye ulaşacaktır.

Zaten daha şimdiden bu duruma karşılık olarak devlet destekli siber ordular hızla büyütülürken, ülkelerin savunma doktrinlerinde de artık resmi olarak “siber taarruz birlikleri” bulunmakta olan bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır.

Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu
×

Bültene Ücretsiz Abone Olun

Güncel yazıları e-posta adresinize ücretsiz göndermemiz için bültenimize abone olabilirsiniz.

Siz izin vermediğiniz sürece e-posta adresinizi asla paylaşmayacağız. Gizlilik politikamızı inceleyin

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.

Detaylı bilgi için Gizlilik ve Çerez Politikamız sayfasını inceleyebilirsiniz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Makale Arşivi olarak, sizlere değer katacak bilgileri sürekli araştırıyor ve en güncel makaleleri sizinle paylaşıyoruz.
Bu platformu ayakta tutan en önemli destek, reklamlardan elde edilen gelirlerdir. Reklamlarımızı, sizlere en iyi deneyimi sunmak adına, mümkün olan en az rahatsız edici şekilde yerleştirmeye özen gösteriyoruz. Sizden ricamız, bu değerli içeriği sürdürebilmemiz için reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olmanızdır. Desteğiniz, gelişmeleri size ulaştırmaya devam etmemize katkı sağlayacaktır.