Türkü

Türkülerde Mendil

Çeşitli vesilelerle türkülerimizin bizi anlattığını söylemiş, türküler bizi söyler demiştik. Çünkü türkülerde bizi anlatan özelliklerden birini bulmak mümkündür. Konu olarak da çok çeşitlidir. İşlediği temalardan biride mendildir. Mendil: Manilerimizde özellikle türkülerimizde çokça işlenen konulardan biridir… Fakat ne acı ki kızlarımızın işlediği o eski mendiller yok artık. Çağın yenilikleri mendili ve mendil işleme kültürünü yok etti. Zira kâğıt havlular, kâğıt mendiller aldı götürdü o kültürü. Eskiden kızlarımız yazma oyaları, mendil oyaları yapar, yapılan oyalar yazmaların ve mendillerin kenarına geçirildikten sonra kullanıma sunulurdu. Hazırlanan mendilleri genç kızlar düğünlerinde davetiye yerine kullanırlar. Davetiye yerine kullanılan mendillere de okuntu denirdi. Okuntu da bitti. Mendil işleme de bitti. Maalesef mendil kültürünü çağın yenilikleri aldı götürdü. Kısaca mendil modernleşmeye yenik düştü. Şimdi o kültürden geriye mendilli türküler kaldı. Mendil bağlarım yandan. /  Osman’ımın mendili. / Yârin mendilinin ucunu yaktım. / Mendilim allanıyor. / Çalıya mendil serdim. / Mendilimin ucuna sakız bağladım sakız. / Dala mendil bağladım. / Mendilim de tuz taşı. / Sarı mendil eldedir./ Mendili oyaladım. /  Mendili işle yolla. / Mendilim dolu yemiş./ Mendil verem mi? / İpekli mendil serdim. /  Mendilinde kar getir. /Mendilimin yeşili. / Mendilimin ucu pembe./ Mendilim de kişmiş ile badem var./ Mendilimin dört ucu. / Mendilim de kare var./ Mendilim allanıyor. / Mendil serdim sicime. / Mendil aldım bir deste./ İpek mendil dane dane. / Hayriye’ye mendil verdim almadı. / Üsküdar’a gider iken bir mendil buldum. Mendilli türkülerimiz olarak kayıtlara geçenlerden sadece birkaçı.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde: Mendil: Burun ve ter silmekte, kimi vakit el ve yüz kurulamakta kullanılan, küçük, kare biçiminde bez, ya da kâğıt. Giysinin yaka cebine konularak ucu dışarıda bırakılan mendil biçiminde süs. – İçine bazı şeyler konulan dokuma, yağlık. Sofra yaygısı, sofra bezi. Önlük, peştemal. Sığır gerdanı. Ankara Güdül civarında, semerin içindeki astarı tutturmağa yarayan çivi olarak açıklaması yapılmış. Türk Dil Kurumu sözlüğünde birkaç anlamı olan sözcüğü biz şimdiye kadar:  Burun ve ter silmekte, el ve yüz kurulamakta kullanılan küçük, kare biçiminde dokuma bezi olarak bildik. Bize göre geçmişten günümüze sözcük hep bu anlamı ifade ederek geldi.

Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci: Aşkın Gizli Dili – Mendil[1] adlı yazısında: “Çin köylüleri güneşten korumak için başlarına mendil bağlardı. Şark’ta yaygın olarak kullanılan mendilin Avrupa’ya geçişi Venedikli gemiciler yoluyla oldu. Shakes-peare’in meşhur piyesinde, Şark’tan gelen Othello’nun sevdiğine mendil hediye etmesi, mendilin Avrupa’da ki popülaritesini arttırdı. Fransa’da couvrec hef  [başörtüsü] adıyla pek moda oldu. Ama şık Fransız hanımları güneş olmasa da ellerinde taşırlardı.  Zaten güneş için şemsiyeleri vardı. Kerchief adıyla İngiltere’ye de geçti ve artık elde taşıdığı için handkerchief” dediler diyerek mendille ilgili düşüncelerini dile getirmiş. Sonra mendil sözcüğünü incelemiş.    

İlginizi Çekebilir
Makale Devam Ediyor

Aslında sözcük Arapça’dır. “Arapça mendil kelimesi, ‘bir şeyi başka bir yere taşımak’ manasına ‘nedl’ kökünden gelir. Aramca, mandila; Yunanca, mantile denmiş. Acaba Latince ‘el’ manasına gelen ‘manus’ ile bir irtibatı var mıdır? Nitekim Farsça’da mendile, ‘el silinen şey’ manasına destmâl denir. Türkler mendile elin yağının veya alnın terinin silinmesinden kinaye olarak yağlık adını da vermişler[2]. Osmanlıca Türkçe Sözlükte: Peçete, havlu, yağlık ve mendil şeklinde açıklanmış. Osmanlıca sözlükte ise mendil: Büyü duası okuyanların etraflarına çizdikleri daire olarak ifade edilmiş. Manadil ise mendilin çoğuludur. Türkçe sözlükte mendil: “Burun ve ter silmekte, bazen de el ve yüz kurulamakta kullanılan kare biçimindeki dokuma” olarak ifade edilse de… Bizce mendil, temizliktir. Çeşitli zamanlarda verilen armağandır. Düğün davetlerinde okuntu olarak gönderilen armağanların ilkidir. Çocukların oynadıkları bir oyunun adıdır. Kısaca mendil kültürümüzle iç içe olan, fakat şimdi unutulan, geçmişi günümüze taşıyan önemli bir köprüdür. 

Mendillerin süsleri oyaları, işlemeleri yörelerin kültürüne göre farklılıklar gösterir. İpek, gümüş, altın işlemeli mendillerin kenarına, verilecek kişilerin isminin baş harfleri yazılır. Sevenler bunları birbirine karşılıklı olarak armağan ederlerdi. Kadınlar mendili göğüslerinde, erkekler şapkalarında saklardı. Kadın ve erkek mendilleri ayrı olurdu. Mendiller iki kişi arasında bağlantı kurmayı sağlayan çok iyi bir iletişim aracı idi… İstek ve dilekler mendillerle dile getirilirdi. Günlük hayatın içine giren mendil halkın manilerinde, bilmecelerinde ve de türkülerinde kendini gösterir. Anadolu’da özellikle Çukurova’da kız istemede de mendilin bir başka önemli görevi vardı. Geleneğe göre kız istenecek eve, oğlan evi güvenilir bir kişi ile mendil gönderir. Kız evi mendili kabul etmez geri çevirirse, kızımızı istemeye gelmeyin. Mendil kabul edilmişse istemeye gelebilirsiniz demekti. Bu gelenek yakın zamana kadar Anadolu’da uygulanıyordu. Doğrusu şimdi hala Anadolu köylerinde uygulanıyor mu bilemiyoruz. Bildiğimiz çağın getirdiği yenilikler mendili de dokuma peşkirleri  de aldı götürdü. Artık ne mendil ne de dokuma peşkirler kaldı… 

Eskiden düğünlerde yazılı davetiye yerine okuntu gönderilirdi. Okuntu okumaktan gelir. Düğüne davet etmek demektir. Düğüne davet için gönderilen mendillere de okuntu mendili denirdi. Çukurova’da, Toroslarda, gelin indikten sonra oğlan evinin kapısına, ya da evin önünde müsait bir yere delikanlılar kama, bıçak ve kılıç, kısaca kesici aletler saplarlardı. Saplanan kesici aletlerin üstüne kızın işlediği mendiller konurdu. Konan mendiller kama sahiplerinin olurdu. Ben çok iyi hatırlıyorum. Yakın zamana kadar Toroslar’da Çukurova’da yeni gelinler büyükleriyle konuşmaz gelinlik ederlerdi. Hatta büyüklerin yanında çocuklarını bile sevmekten çekinirlerdi. İşte bu durumda mendiller devreye girer, iletişim aracı olarak kullanılırdı. İçine kısa notlar yazılarak gönderilir, böylece haberleşme sağlanırdı. Ayrıca: Düğünde oynaması istenilen kızların da önüne mendil atılarak oyuna kalkması istenirdi. Oynarken de evimin gelini olsun diye düşünen, aklından geçiren bir kadın varsa, oynayan kızın başına çember atarak isteğini dile getirirdi. Bu hareket aleni ortaya çıkınca başına çember atılan kız istemeye gidilirdi. 

Günlük hayatta kullandığımız mendillerin kendilerine göre adları ve görevleri vardı. Ağır işlerde çalışanların ter silmek için kuşaklarının arasına sıkıştırdıkları damalı mendillere ter, cenaze defin işlerinde tabutun üzerine örtmek için hazırlanmış, koyu renk mendiller ise yas mendili. Çıkın yapmak, içine öteberi koymak için kullanılan mendillere çıkın mendili. Kenarları işlemeli, oyalı, dantelli bazıları altın simli ebatları küçük olan mendillere süs, burun ve yüz silmede kullanılanlara ise silme mendil denilirdi. Ne yazık ki şimdi işlemeli ve oyalı mendiller kalmadı. Cebinde sevdiklerinin oyalı mendilini taşıyan, özledikçe çıkarıp bakan, koklayan erkekler kaldı mı bilemiyoruz. Kaldıysa, eşlerinin mendillerini kar gibi yıkayıp ütülemeyi sürdüren hanımları kutlamak gerek.

Mendilin hayatımızla iç içe olduğunu söylemiştik. Şimdi mendildeki renklerin ifade ettiği anlamlara bakalım. Kırmızı mendil: Seni bütün varlığımla, özden, gönülden seviyorum. Mor mendil: Ben hayatımı sana adadım, sana verdim. Mavi mendil:  Çok üzgünüm, kederliyim, sen vefasızsın. Ak mendil: Seni seviyorum. Yeşil mendil: Mektubuma acele cevap beklerim. Pembe mendil: Senden çok hoşlanıyorum. Eflatun mendil: Yarın bizim sokaktan geç, mektup vereceğim. Fıstıki yeşil: Dikkatli ol. Kimseye görünme. Bunlar mendildeki renklerin ifade ettiği anlamlardı. Şimdi de mendil tutuşun ifade ettiği anlamlara bakalım. Bir kişi mendilini eline alarak ağzını kapatırsa sır olsun, yalnızca Allah bilsin. Mendille gözlerini silerse: Senin için gece gündüz ağlıyorum. Mendili başına koyarsa: Her isteğin başım üstüne. Dizlerine koyarsa: Sıkıntı ve güçlüklerden korkma, sonunda sevindireceğim. Havada tutarak sallarsa: Dolaş gel buluşalım demekti. Göğsünün üstüne koyarsa: Seni yürekten seviyorum, canım sana kurban olsun. İki ucundan tutarsa: Bir sen, bir ben. Ortadan ikiye ayırarak tutarsa: Ayrılıyorum demekti. Toplumun ve çevrenin baskısı olduğu dönemlerde gençler işte böyle mendillerle haberleştiler. Kendileri kendi dertlerine çare oldular. Renklerle, mendillerle söz ve yazı olmadan, araya kimseyi koymadan anlaşmaya çalıştılar. Bu anlaşma sistemi 1980’li yıllara kadar devam etti. 

Geçmişte geleneksel kültürümüzle iç içe olan mendil, tüketim toplumu anlayışı içinde kaybolup giden değerlerimizden biri oldu. Yrd. Doç. Dr. Saadet Karaköse “Mendil ve Mendile İşlenen Zaman” adlı yazısında “Mendil kültüründeki değişim, toplum yaşantısında ki büyük değişimlerin göstergesi ve belgeseli olabilecek bir ölçektir” diyor. Gerçekten de öyle değerli dinleyenler. Eskiden herkesin bir değil iki mendili olurdu. Biri burun temizlemek için, diğerini de el, yüz ve ter silmek için kullanırdı. Buradan hareketle insanoğlunun mendili nerelerde kullandığına bir göz atalım. Süs unsuru olarak kullanılan, boyna bağlanan, başlıklara sarılan, gözyaşını silme, ağladığını, utandığını saklama ve ter silme aracı olarak kullanılan mendil. Oyun aracı, para kesesi,  vedalaşma aracı ve kişinin son yolculuğunda kullanılan mendiller olarak değerlendiriyoruz. Türkçe’de yağlık, Arapça’da mendil, Farsça’da dest mal sözcüklerinin yerine kullanılan mendil, geleneksel kültürümüz içinde çeşitli görevler yapmış olmasına rağmen, şimdi biz onu ancak türkülerde ve kullanıldığı dönemlerdeki hatıralarıyla anıyor ve yaşıyoruz.

Türk kültüründe, 16. yüzyıldan sonra kullanımı yaygınlaşan mendillerin en önemli özellikleri işlemeleriydi. Mendillerin kenarlarına ya da içlerine yapılan bu işlemeler, kimi zaman simetrik şekillerden, kimi zaman da çiçek motiflerinden oluşuyordu. Her genç kız, mendil işlemesini bilirdi. Artık mendil biz de hatıralarıyla yaşamakta. Eskinden sevgilinin işleyerek yavuklusuna gönderdiği veya verdiği işlemeli bir mendil, çok şeyler anlatırdı. Verilen mendil ölünceye kadar saklanırdı. Ama maalesef günümüzde ucuz zevkler o işlemeli mendilleri, işlemeli zarfları da yok etti. Fakat halk oyunlarında halay başının figürlerin değişmesinde önemli bir araç olarak kullandığı mendillerle, türkülerdeki mendilleri yok edemedi.

Mendilin yok edilemediği türkülerimizden bir Elazığ’ın o ünlü mendilli türküsü. Mendilim işle yolla. İşle gümüşle yolla. Bu türküdeki inceliği düşünebiliyor musunuz? Halk değimiz o müthiş usta, bakınız sevdiğine büyük bir incelikle demek istediğini nasıl anlatmış. “Mendilim işle yolla / İşle gümüşle yolla / İçine beş elma koy / Birini dişle yolla.” Türkünün sözlerine dikkat ederseniz mendili işlemek çok önemli. Hem işleyecek hem de gümüşleyecek. Aksi takdirde gönderilen mendil makbule geçmeyecektir. Hele sevdiğine gönderdiği beş elmadan birisinin dişlenip yollanması, sevgiye verilen değerin yüksek bir ifadesidir. Şimdi de işlemeli mendille gönderilen beş elmanın birisinin dişlenmesine bakalım. Türkümüz:  İçine beş elma koy / Birini dişle yolla” diyordu. İşlemeli bir mendile sarılı, beş elmadan birinin dişlenmiş olmasının ifade ettiği anlamı bugün dile getirmeye çalışsak her hâlde yeterli olamayız. Bu türküde mendil, sevgiyle dolu bir aşk mektubunun zarfıdır. Zarfın üzerine gönderen ve alıcı simle yazılmış. İçinde de masalların dilek motifi olan gökten düşmesi beklenen beş elma var. Dişlenmiş elma, gönderenin dişlerinin kalıbını ve dudaklarının izini taşımaktadır. Bu da kavuşma isteğini temsil eder. Duyguları doğrudan ifade edememek, duygu yoğunluğuna sebep olmaktadır. Kültürümüzde mendil, işte böyle enfes duyguların doğmasına vesile olan güzel bir araçtır. 

Bugün kullandığımız mendil “Divan-üLûgat-it-Türk” te de yer almakta. “Burun temizlemek için koyunda taşınan ipek kumaş parçası” olarak tarif edilmiş. Adına da “ulatu” denilmiş. Ulatu da mendilin karşılığı olarak kullanılmış. Ayrıca; “el ve yüz kurulamakta, burun ve ter silmekte kullanılan küçük kare biçiminde; içine bazı şeyler konulan dokuma parçası” olarak ikinci bir tarifi daha var.Şarkılarımızda, türkülerimizde tema olarak işlenen mendilin Klâsik Türk şiirindeki adı ise “destmâl”. Destmal Farsça bir sözcüktür. Farsça da dest “el” ve māl “silen” anlamında. Azeri türkülerimizde de mendil sözcüğü destmal olarak kullanılmış. Örnek: Özüne özüm gurban / Gözüne gözüm gurban. Destmal sözcüğü türkünün bağlantı bölümünde. Ve de şöyle: Elinde ipek destmal / Yar geldi gurbanı oldum / Çekmişem hasretini / Gemini möhletini / Bu odur yaksa hayal / Yar geldi yar geldi yar geldi şeklindedir. 

 Yrd. Doç. Dr: “Mendil ve Mendile İşlenen Zaman[3] adlı yazısında: “Sokaktaki çocuklar mendil kapmaca oynuyorlar. Birisi bir kolunu öne doğru uzatmış, parmaklarının arasında bir mendili köşesinden tutuyor. Diğerleri verilen komutla aynı anda koşmaya başlıyor. İlk gelen mendili kapıp kaçıyor. Pek kuralı olmayan basit bir oyun, ama çocukları bir araya toplayıp açık havada spor yapmalarını, rekabeti, bunun heyecanını paylaşmayı sağlıyor. Bugün kapalı mekânlarda gözlerinin rahatsız olması pahasına, bazen sigara içilen ortamlarda, internet kafelerde tek başlarına makinelere karşı yarışan, başarılarını tek başlarına kutlamak zorunda kalan, bu yüzden de anti sosyalleşen, bencilleşen çocuklar, kim bilir ne kadar gıpta edeceklerdi dünün mendil kapmaca oynayan çocuklarına” demekte. Bizde katılıyoruz.  

Sonuç: Sanayileşmeyle başlayıp, küreselleşmeyle son haddine ulaşan tüketim kültürü, geleneksel kültürü yok etti. Geleneksel kültürün önemli bir parçası olan, sevgi, ayrılık, hatıra, umut gibi birçok duyguyu ifade eden mendil kültürü de, maalesef zamana yenik düşmüş… Kendisini tüketim kültürünün etkisinden kurtaramayarak, tabir yerindeyse kara toprağa gelin oldu diyor mendilli birkaç mani örnekleriyle diyeceklerimizi noktalıyoruz.

Mendilim gelse dile - İlham olur bülbüle –
Değerimi bilseydi - İnsaf gelir gülüme

Mendiller bahar bahçe / Bu nasıl bir bilmece
Gündüz yasın tutarım - Bayram olur her gece

Mendil aldım on beşe -Yudum serdim güneşe –
Yârim gitti gelmedi -Beni aldı telaşe.

KAYNAKÇA

Yazar


Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir Yorum Yazın

Başa dön tuşu