Köşe YazılarıUluslararası İlişkiler

ABD’nin Kıbrıs Planı

Son dönemde Avrupa basınından takip ettiğim kadarıyla Avrupa’da III. Dünya savaşı korkusu oluşmaya başladı.

AB üyesi 9 ülkede yapılan ve yaklaşık on bin kişi katıldığı bir ankete katılanların yarıdan fazlası birkaç yıl içinde Rusya’nın Avrupa’ya saldıracağı olasılığına inandığını söylüyor ve bu ülkelerinin, Rus saldırılarına karşı savunma sistemi ve yeterli bir ordusu olmadığına inanıyor. Bu inanç batı Avrupa ülkelerinde yüzde 85 seviyesinde, yani endişe çok yüksek seviyelerde.

AB’nin kendisini koruyabilecek tekil veya birleşik bir ordusu yok ve silah sanayisi de artık dünya klasmanında gerilemeye başlamış durumda. Türkiye’nin savunma sanayisindeki büyük yükseliş Avrupalıların dikkatini çekmiş olmalı ki, son senelerde çeşitli AB üyesi ülkelerin başkanları savunma ve askeri işbirliği konusunda Türkiye’yi yanlarında görmek istediklerini direkt veya endirekt olarak dile getirmeye başladılar.  Ki Avrupa gazetelerindeki Türkiye ile ilgili yer alan başlıklar bunu ortaya koymakta. Avrupalılara göre Türkiye:

  • Tüm meselelerin kavşağı.
  • Uluslararası alanda barış elçisi.
  • Küçümsenemez ülke.
  • Avrupa için vazgeçilmez.
  • Jeopolitik merkez.

Bu düşünce ve inanış, özellikle de “Güvenlik ve Savunma” boyutunda işin içine Türkiye’yi de sokmuş durumda. Avrupalı, Türkiye’nin ordusuna, silah ve savunma sanayisine imrenerek bakmakta ve yanında görmek istemekte. Dengeler belli ki son çeyrekte çok değişmiş.  

Anketler, Avrupalıların önemli bir kısmının 4 Aralıkta yayınlanan bu anket sonuçlarına göre, Türkçesi “Kuzey Atlantik Paktı” olan NATO’nun kurucusu ve NATO’ya üye ülkeler içinde en büyük askeri güce sahip ABD’yi, Avrupa için bir kurtarıcı değil tam tersine bir tehdit olarak algıladığını ortaya koymakta. Avrupalıların neredeyse yarısı ABD’yi güvenilmeyen müttefik veya tehdit olarak görmeye başlamış.   

ABD derin devleti ve Başkan Trump Avrupa kıtasının güvenliğini önem sırasında 2. sıraya koymuş, 1. sıraya da Karadeniz’in ve Boğazların önemi nedeni ile NATO’nun güney kanadını güçlendirmeyi almış. Bu nedenle stratejisini körü körüne Yunan ve Rum görüşünü desteklemek üzerine değil, bölgesel ittifakı güçlendirmek üzerine kurmuş.  Bu stratejiyi oluşturmanın ilk adımını da Türkiye ile Yunanistan arasındaki günümüzde gergin olan ilişkileri yumuşatmak ve dostluk çerçevesi içine yerleştirerek atmak istiyor.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluğun oluşturulmasının Kıbrıs’tan geçtiği kesin.  

ABD’ye göre Kıbrıs adası ile ilgili sorun ne denli adilane ve tarafları üzmeyecek bir şekil ve yöntem ile sonuçlanırsa, NATO’nun Güney kanadı o denli güçlü olacak. ABD’nin de Doğu Akdeniz’deki varlığı, ekonomik ve ticari etkinliği de paralel olarak artacak.

Bu doğrultuda yavaş yavaş adımlar atılmaya başlandı.

ABD işe Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunları tespit etmekle başladı.

Sorunların arasında Adalar Denizi (Ege) ve Kıbrıs en üst sıralarda yer alıyor.

Kıbrıs sorununun çözümü her iki tarafı ve anavatanları memnun etmekten geçtiği için Başkan Trump çok detaylı ve titiz çalışmalar yapmakta. Bulunacak olan çözüm ya da orta yol, Kıbrıs Türk ve Rum yönetimlerine ilaveten garantör devletleri ve de ABD’nin bölgesel ortağı İsrail’in Türkiye endişesi ve tedirginliğini de yok edecek şekilde olacak gibi. Buna ilaveten Doğu Akdeniz’de güvenlik, enerji ve ekonomi faaliyetlerinin ABD’nin görüş ve çıkarları doğrultusunda şekillenmesi hedefleniyor.

Özetle, perdelerin arkasında yapılan al-ver görüşmelerinin, Washington, Ankara ve Atina’da yapılan resmi görüşmelerin içinde hep “Kıbrıs Sorununun Türkiye ve Yunanistan’ı memnun edecek şekilde çözülmesi” konusu yer almakta. Bu nedenle de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, ABD’nin bu düşünce ve girişiminden çok kaygılanmakta. Kaygının ana nedeni Kıbrıs adasının tanınmış devleti olmanın ayrıcalığını kaybetmeleri ve Kıbrıs Türklerinin varlığının ortaya çıkması.

Bölgesel dengelerin daha da değişeceği, Gazze’de konuşlanacak Barış Birliğinin içinde Türk Askerinin de yer alacağı ve ABD’nin Türkiye’ye F-35 satışını onaylayacağı konusu Türkiye’nin olmazsa olmaz pozisyonunu ortaya koyarken, Kıbrıs Türkleri olarak bundan olumlu çıkarımlar yapabiliriz diye düşünüyorum.

Yazar

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu
×

Bültene Ücretsiz Abone Olun

Güncel yazıları e-posta adresinize ücretsiz göndermemiz için bültenimize abone olabilirsiniz.

Siz izin vermediğiniz sürece e-posta adresinizi asla paylaşmayacağız. Gizlilik politikamızı inceleyin

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.

Detaylı bilgi için Gizlilik ve Çerez Politikamız sayfasını inceleyebilirsiniz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Makale Arşivi olarak, sizlere değer katacak bilgileri sürekli araştırıyor ve en güncel makaleleri sizinle paylaşıyoruz.
Bu platformu ayakta tutan en önemli destek, reklamlardan elde edilen gelirlerdir. Reklamlarımızı, sizlere en iyi deneyimi sunmak adına, mümkün olan en az rahatsız edici şekilde yerleştirmeye özen gösteriyoruz. Sizden ricamız, bu değerli içeriği sürdürebilmemiz için reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olmanızdır. Desteğiniz, gelişmeleri size ulaştırmaya devam etmemize katkı sağlayacaktır.