Yazan: Necmi Gürsakal
Bursa-2025 Dora
Gürsakal, birbirinden farklı ve çarpıcı öykülerle dolu bir kitapla Karşımızda. Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümü yalnızlık. Yalnızlık bölümünde 19 öykü yer alıyor. İkinci bölüm Makine. Makine bölümünde ise 16 öykü yer alıyor.
“Bu kitap, insanın kendi içine gömülerek kaybolduğu bir sessizlikle, makinelerin insanın yerine düşünmeye başladığı bir gürültünün arasındaki dar eşiği anlatıyor.”
Gürsakal, kitaba bu girişle başlıyor. Bölüm girişi ise insanoğlu için çağımızın belki de en önemli problemlerinden birisine işaret ediyor: “Yalnızlık artık en bulaşıcı hastalıktı
İlk hikâye “Yalnızlığın Muzaffer Batı Cephesi Komutanı” bize yalnızlığını YALNIZLIK BAKANLIĞI makineleriyle paylaşmak zorunda olan ve insan kalmakta kararlı bir insanı anlatıyor.
Gürsakal, “Kül”, “Mahfelin Kedileri” ve “Mutaf Hilmi Beyin Rüyası” hikâyelerinde bize Bursa’yı gezdiriyor. Alemdar’dan Merinos’; oradan Tahtakale ve Kapalıçarşı’ya çıkarıyor. Geziyi Mahfel’de bitiriyor.
“Tuhaf Bir Cenaze Merasimi” ise, kelimelerin yok oluşa karşı mücadelesini anlatıyor.”
Gürsakal, bize hızla akıp giden zamanı ve değişimi “Zamanı hiç anlamıyorum, dereden akan sudan bile daha hızlı akıyor zaman.” Cümlesiyle anlatıyor.
Hikâyelerinde “Olumsuz baba” figürü yine karşımıza çıkıyor. Bu bölümün en çarpıcı hikâyesi yapay zekanın günlük hayatımıza girdiğinde bizi “uydurduğu haberlerle ve yasaklarla” nasıl evlerimize hapsedeceğini “Norveçli Avcılar”’da okuyoruz. Matematik dehalarının bile servetlerini gümüşe çevirip ormana gömdüğünü, ama yıllar sonra bulamayışının öyküsünü “Bebek Arabasında Gümüş Külçeler” de okuyoruz.
Sayfalar arasında gezinirken; Eric Satie’nin Gnossienne; Santana’nın “Dayanacak Kimse Yok” şarkıları satır aralarından çıkıyor.
“Son Romantik”’de ünlü Rus bestecisi Rahmaninov öyküsü anlatılıyor. Çok sayıda şarkıcıya esin vermiş.
John Lennon’un hüzünlü öyküsünü “Uzunlu ve Virajlı Yol”da okuyoruz. Her şeyi görüp, olayları önleme yetkisi olup da hiçbir şey yapmayanların ibret veren hikayesi “Hammerstein’ın Suskunluğu“nda okuyoruz.
1403-1408 yılları arasında Çin’de yazılan ve yaklaşık bir milyon sayfadan oluşan dünyanın en büyük ansiklopedisinin hazin sonunu “Lekeli Aklın Sonlu Güneş Işığı” hikâyesi bize anlatıyor.
Her öykü, insan kalbinin gizli çatlaklarını fısıldıyor.
İkinci bölüm, “Biz mi makineye hükmediyoruz, yoksa makine mi bizi yazıyor, kimse hatırlamıyordu.” Cümlesi ile başlıyor.
Önümüzdeki yıllarda sık duyacağımız robot ve insan aşklarının bir örneğini, tedavi olmak için androidleşmiş bir kızın evdeki robota aşık olmasını anlatan “Kızım ve Makine” öyküsünde görüyoruz.
Yapay zekanın işsiz bıraktığı ve çalışır görünmek için üste para veren insanları konu alan “Sahte İşler Mezarlığı” bu bölümün çarpıcı hikâyelerinden biri.
Bu kitap bir yandan ateş böceklerinin sustuğu bahçede melankolik bir şakı söylerken, diğer yandan makinelerin göz kırpan ışıklarıyla geceyi yarıyor. İnsanla makine arasındaki ince sınırda yürüyen bir düş yolculuğuna çıkarıyor.
Kitabın kapağı bir yapay zeka görüntüleme modeli olan nano Banana ile yapılmış.



