Filistin’de yaşanan insanlık trajedisi, masum sivillerin ve çocukların hayatını kaybetmesiyle tüm dünyanın gündeminde yer alırken, birçok ülke bu vahşete karşı sessizliğini koruyor. Bu duyarsızlığın yanı sıra, Filistinliler bir de “topraklarını İsraillilere sattılar” gibi temelsiz suçlamalarla karşı karşıya kalıyor. Bu tür yanlış bilgiler, Filistin davası hakkında yanıltıcı algılar oluşturarak, sorumlu tutumların önüne geçiyor.
Filistinlilerin Sesinden Gerçekler
Filistinli bir aktivist olan Ayşe Maksudi, bu iddialara karşı güçlü bir şekilde itiraz ediyor: “Topraklarımızı satmadık; bu, küresel çapta yayılan büyük bir yalan. İngiliz işgali sırasında ağır vergiler getirildi ve bunlar sürekli artırıldı. Vergilerini ödeyemeyen çiftçilerin arazilerine el konuldu ve bu topraklar Yahudilere devredildi. İşte ‘Araplar topraklarını sattı’ denilen olayın aslı bu.”
Eğer bu tanıklık yeterli gelmiyorsa, konuyu daha detaylı incelemek gerekiyor. Araştırmacı yazar M. Ahmet Varol, Filistin’de kapsamlı çalışmalar yaparak şu açıklamalarda bulunuyor:
Siyonist liderler, Batı’ya “Filistin boş bir çöldü, biz geliştirdik ve hakkımız” derken, İslam dünyasına “Filistinliler topraklarını bize sattı” mesajı veriyorlardı. Eğer gerçekten satış olsaydı, Filistinliler zorla göç ettirilmezdi. Nüfusun yarısından fazlası yurt dışına sürülmüş ve sefalete mahkum edilmiş durumda. Satış yapanlar rahat yaşardı, ancak yaşanan yoksulluk, işgalin sonucu olan tehciri kanıtlıyor.
1948 savaşı sırasında göç başladı; şiddet ve baskı nedeniyle insanlar kaçmak zorunda kaldı. İsrail yönetimi, “terk edilmiş araziler kanunu” ile Filistinlilerin topraklarını Yahudi yerleşimcilere dağıttı. Eğer satış iddiası doğruysa, neden bu arazilere “sahipsiz” diyorlardı?
Bugün mülteci Filistinlilerin dönüşü engelleniyor. Eğer belgeli satış varsa, neden göstermiyorlar? Savaşta canını kurtaran halk, geri dönerse hak sahipliği ortaya çıkar ve bu kanun geçersiz kalır. Bu yüzden “yol haritası” planlarında mültecilerin dönüşü yasaklandı.
Rakamlarla Gerçekler: Toprak Satışı Oranı Ne Kadar?
Filistin toprakları toplam 28 milyon dönüm. 1948’de İsrail kontrolündeki kısım 2 milyon dönümdü. Bunun dağılımı şöyle:
- 650 bin dönüm: Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yusuf Nassi’ye bağışlanmış.
- 300 bin dönüm: İngilizler tarafından ağır vergilerle el konulup Yahudilere verilen.
- 200 bin dönüm: İngilizler tarafından sembolik fiyatlarla satılan.
- 600 bin dönüm: Filistin dışındaki Arap toprak sahiplerinden alınan.
- 250 bin dönüm: Filistinlilerden satın alınan (toplamın binde 9’u).
Bu verilere göre, Filistinlilerden alınan kısım yüzde 1’den az. Halkın yüzde 99’u topraklarını satmayı reddetti ve büyük direnç gösterdi. Her toplumda azınlık çıkar grupları olur, ancak yargı yüzde 99’a göre yapılmalı. Toprak satan azınlık bile Filistin’de kalmadı; bugün birçok ülkede yabancı yatırımlar yüzde 1’i aşıyor, ama bu propaganda Filistin’e desteği zayıflatmak için kullanılıyor.
Filistin Davası: Topraktan Öte Bir Mücadele
Siyonistler, kendilerini “topraksız halk” olarak tanımlarken, Filistin’i “halksız toprak” görüyor ve Müslümanları yok sayıyordu. Bu gasp, sadece Filistinlilerin değil, tüm İslam ümmetinin meselesi. Üç yaşındaki bir Filistinli çocuğun gözlerindeki öfke, bu davanın bırakılmayacağını gösteriyor.
Uzman Görüşleri: Tarih ve Vicdan Ne Diyor?
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, “Filistinliler toprak satmadı; Yahudiler işgalci olarak girdiğinde, fetvalar çıkarılarak Yahudilere arazi satışı haram ilan edildi. Bu iddia Siyonist propagandası ve vicdansızlık. Tarih, vicdan ve rakamlar bunu reddediyor” diyor.
Ortadoğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Emin Dağ ise, 5 milyondan fazla Filistinli mültecinin topraklarını ne satarak ne de isteyerek terk ettiğini belirtiyor: “Bu ‘toprak satma’ efsanesi, İsrail’in en büyük iftirası. BM’nin 194 sayılı kararı gibi hükümler, ‘geri dönüş hakkı’ tanıyor. Satış olsa böyle bir hak olmaz.”
Dağ, İngilizlerin kamu arazilerini yüzde 4’ün biraz üzerinde sattığını, Filistinlilerin şahsi arazilerinin binde 9’dan az olduğunu ekliyor. Tehditlerle az miktarda satış oldu, ancak liderler satışı yasakladı ve cezası idamdı. Satış yapan aileler ülkeyi terk etti. Toprakların çoğu işgal veya İngiliz politikalarıyla el değiştirdi.
Sonuç: Vicdan ve Gerçeklik Işığında Değerlendirme
Filistinliler topraklarını gönüllü satmadı; ağır vergiler, İngiliz hileleri ve zorla el koymalarla gasp edildi. Bu süreci bütünsel ele almadan yapılan yorumlar, vicdana ve bilime aykırı. Filistin davası, adalet arayışının simgesi olarak devam ediyor.