Schengen Antlaşması, Avrupa’da sınır kontrolsüz bir alan yaratmayı hedefleyen, ülkeler arası önemli bir anlaşmadır. İlk olarak 1985 yılında Fransa, Batı Almanya ve Benelüks ülkeleri (Belçika, Hollanda, Lüksemburg) tarafından imzalanmıştır. Anlaşmanın temel amacı, imzacı ülkeler arasında kişilerin serbest dolaşımını sağlayarak sınır kapılarındaki polis ve gümrük kontrollerini kaldırmaktı.
Anlaşma, adını Lüksemburg’daki Schengen kasabasından almıştır. 1990 yılında imzalanan Uygulama Konvansiyonu ile yürürlüğe giren Schengen Antlaşması, 1995 yılında fiilen uygulanmaya başlamıştır. Zamanla daha fazla ülke anlaşmaya katılmış ve Schengen Bölgesi genişlemiştir.
Avrupa Birliği üyesi olmayan bazı ülkeler, örneğin İzlanda, Norveç ve İsviçre de Schengen Bölgesi’ne dahil olmuştur. Bu ülkeler, serbest dolaşımın avantajlarından yararlanmak için Schengen kurallarını uygulamayı kabul etmişlerdir.
Schengen Bölgesi, günümüzde 27 Avrupa ülkesini kapsayan ve yaklaşık 4.312.099 kilometrekarelik bir alanı kapsayan geniş bir alandır. Bu alan içinde kişiler, pasaport kontrolünden geçmeden serbestçe seyahat edebilirler.
Schengen Antlaşması, Avrupa’nın siyasi ve ekonomik entegrasyonunda önemli bir kilometre taşıdır. Anlaşma, kişilerin serbest dolaşımını kolaylaştırarak ticaretin, turizmin ve kültürel etkileşimin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Schengen Tarihçesi;
Schengen Bölgesi’nin tarihi, sınır ötesi seyahatlerin değişimini ve Avrupa içindeki iş birliğini gösteren büyüleyici bir konudur. Schengen Bölgesi’ne giden yol, modern sınır kontrollerinin uygulanmasından çok önce başlamıştır.
Özgür Hareketin İlk Dönemleri:
1914’ten önce Avrupa’da, özellikle de kıtada seyahat edenler için sınır kontrolleri büyük ölçüde rahattı. Bireyler Paris’ten St. Petersburg’a pasaport gerekmeden seyahat edebiliyordu. Ancak Birinci Dünya Savaşı, bu özgür hareket döneminden uzaklaşarak sınır kontrollerinin ve pasaport gerekliliklerinin yaygınlaşmasına yol açtı.
İkinci Dünya Savaşı Sonrası İş Birliği:
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, artan Avrupa iş birliği ve birliği arzusu, sınır ötesi seyahatin kolaylaştırılması çağrılarına yol açtı. 1944’te Belçika, Hollanda ve Lüksemburg (Benelüks), aralarındaki sınır kontrollerini kaldıran ve 1948’de yürürlüğe giren bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, Schengen Bölgesi’nin oluşumuna zemin hazırlayan ilk adımlardan biriydi.
Roma Antlaşması ve Avrupa Ekonomik Topluluğu:
1957’de imzalanan Roma Antlaşması, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) kurdu ve üye devletler arasında daha fazla entegrasyon ve iş birliği için bir temel oluşturdu. Kişilerin serbest dolaşımı, Roma Antlaşması’nın temel bir ilkesiydi. AET vatandaşları, pasaportlarını veya ulusal kimlik kartlarını ibraz ederek diğer üye devletlere serbestçe seyahat edebiliyorlardı. Ancak, üye devletler arasındaki sınır kontrollerinin kaldırılması konusunda fikir birliği eksikliği, bu hedefe ulaşmada önemli bir engel oluşturuyordu.
Schengen Anlaşması’nın Doğuşu:
1980’lerde, üye devletler arasında artan iş birliği ve sınır kontrollerinin kaldırılması ihtiyacını kabul ederek, Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg, ortak sınır kontrollerinin kademeli olarak kaldırılmasını öngören çığır açan bir anlaşma imzaladılar. 1985’te Lüksemburg’un Schengen kasabası yakınlarında imzalanan bu anlaşma, Schengen Bölgesi’nin temelini oluşturdu.
Schengen Anlaşması, özellikle AB’nin sınır kontrollerini kaldırma yetkisine sahip olup olmadığı konusunda fikir birliği eksikliği nedeniyle Avrupa Birliği’nden (AB) bağımsız olarak imzalandı. Ancak, anlaşmayı imzalayan ülkeler sınır ötesi seyahatin ve iş birliğinin önemini kabul ettiler ve bu hedefe doğru bağımsız olarak ilerlemeye karar verdiler.
Schengen Sözleşmesi ve Uygulama:
Schengen Anlaşması, 1990 yılında imzalanan ve iç sınır kontrollerinin kaldırılmasını ve ortak bir vize politikasının uygulanmasını öngören Schengen Sözleşmesi ile daha da güçlendirildi. Bu sözleşme, 26 Avrupa ülkesini kapsayan ve yaklaşık 400 milyon vatandaşa pasaport kontrolünden geçmeden sınırları geçme özgürlüğü sağlayan Schengen Bölgesi’ni resmen kurdu.
Schengen Sözleşmesi, Schengen ülkeleri arasında seyahat edenler için çok sayıda fayda sağlayarak sınır ötesi ticareti, turizmi ve kültürel değişimi kolaylaştırdı. Ancak bazı zorluklarla da karşılaştı.
Zorluklar ve Tartışmalar:
Schengen Bölgesi’nin tarihi boyunca, en önemlilerinden biri 2015 Avrupa göçmen krizi olmak üzere çeşitli zorluklarla karşı karşıya kaldı. Schengen ülkelerine gelen çok sayıda göçmen ve sığınmacı, bazı ülkelerin sınır kontrollerini geçici olarak yeniden uygulamaya koymasına ve Schengen Anlaşması’nın sürdürülebilirliği ve güvenliği hakkında tartışmalara yol açtı.
Schengen Bölgesi’ni etkileyen bir diğer tartışma konusu, yeni ülkelerin katılımıyla ilgilidir. Bir ülkenin Schengen Bölgesi’ne katılabilmesi için katılım için katı kriterleri karşılaması gerekir ve bu da bazı ülkelerin katılım sürecinde gecikmelere ve tartışmalara yol açmıştır.
Schengen Bölgesi’nin Genişlemesi ve Geleceği:
Başlangıçtaki beş üye devletten bu yana, Schengen Bölgesi 26 ülkeye genişledi ve İzlanda, Norveç, İsviçre ve Lihtenştayn gibi AB üyesi olmayan ülkeleri de kapsadı. Schengen Bölgesi’nin genişlemesi, Avrupa’daki artan iş birliği ve entegrasyonun bir kanıtıdır. Ancak, göç, güvenlik ve üye devletler arasındaki iş birliği gibi zorluklarla karşı karşıya kalmaya devam etmektedir.
Schengen Bölgesi’nin geleceği, AB’nin geleceğiyle yakından bağlantılıdır. AB, daha fazla entegrasyon için çaba sarf ederken, Schengen Bölgesi muhtemelen daha da genişleyecek ve sınır ötesi seyahati ve iş birliğini kolaylaştırmada hayati bir rol oynamaya devam edecektir. Ancak, Schengen Anlaşması’nın temel ilkelerini korumak ve tüm üye devletler arasında sürekli iş birliğini ve koordinasyonu sağlamak için zorluklara değinilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, Schengen Bölgesi’nin tarihi, sınır ötesi iş birliği ve entegrasyonun dönüştürücü gücünün bir kanıtıdır. Özgür hareketin ilk dönemlerinden Schengen Anlaşması’nın imzalanmasına ve sonraki genişlemesine kadar, Schengen Bölgesi, Avrupa’daki milyonlarca insanın hayatında önemli bir rol oynadı. Schengen Bölgesi, zorluklarla ve tartışmalarla karşı karşıya kalsa da, Avrupa’daki birlik, iş birliği ve refahın kalıcı bir sembolü olmaya devam etmektedir.
Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir