Köşe Yazıları

Ben ve İçimdeki Ben

Beni bende deme, bende değilim.
Bir ben vardır bende benden içeri (Yunus Emre)

Demlenen çaylarla, demlenen dostluklarla bir araya gelmek, paylaşmak, ve konuşmak… Bu döngü yıllarca devam etse de birbirimizi anladığımızı sandığımız ve böyle geçen koca bir ömür… Gerçekten kendimizin farkında mıyız? Karşımızdaki beni ne kadar anlayabiliyoruz? Herkes gördüğünüz gibi midir? Çok yakınımızda olanı bile ne kadar tanıyoruz?

Yunus Emre’nin sözlerindeki gibi “Bir ben vardır bende, benden içeri.“

Kendimiz de öyle. Aslında ben de de iki “ben” olduğunu görüyorum zamanla…  Biri bendeki, diğeri sendeki ben. Bendeki ben işte burada duruyor. Ama sendeki ben gördüğünü sansan da göremediğin, duyduğunu sansan da duyamadığın ben; nasıl biriyim, neyim, farkında mısın ki?

Bendeki beni nasıl anlatayım bilemiyorum. Toplum baskısı hissetmesen de yine topluma göre şekillenmiş; toplumdan çekindiklerin, korkuların, baskıladığın duygular, kırmak istemediklerin ve görmezden geldiklerinle kat kat elbiseler giyilmiş birini ne kadar anlayabilirsin ki? Gerçek beni örtecek kadar örülmüş ve herkese görünen beni gerçekten anlayabiliyor musun?

Kaybettiklerimizin acısı, özleyen ve acıyan yanlarımız, karanlığa uyum sağlayarak uykuya bırakılmış ve kendi hikâyesini bile yaşamaktan çekindiğin, yıkılmalar karşısında bile güçlü görünen, bildiğin ben işte.

Dışarıya ne kadar kapatılmış, örülmüş, baskılanmış görünse de manevi boyutun burada güçlendiği ve zihnimle, hücrelerime kadar örülen ağda yaşayan içimizdeki ben…

Ben ve benden içeri olan beni ne kadar hissedebiliyoruz? İnsan bazen söylemediklerinde gizlidir. Bunun için künhüne varmak, özünü hissetmek ve derinliklerine inmek gerekir.

Demlenmiş yıllarda, demlenmiş çaylarla sandığımız demlenmiş dostluklar? Sadece yüzeysel okumak yeterli olmaz ki. Demim tadındadır insanın özüne inebilmek.

Söylemediklerini, sustuğunu duyabilmek, içinde esen fırtınanın soğuğunu hissedebilmek ve üşüyebilmek… Samimi göz temasıyla sadece sustuklarını anladığını anlatabilmek ve onun karanlıklarına inerek yakılan mumla hem ısıtmak hem aydınlatmak ve sessizliğini bozmadan anlayabilmektir marifet.

Eğer içindeki benin aydınlığında, kafasını sonsuz boşluğun maviliğine kaldırıp bakabilirse belki birçok şeyi; hem kendini, hem de içindeki beni anlayabilir insan.


Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir

Yazar


Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin

En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.

Bir Yorum Yazın

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu

Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen ücretsiz abone olun.

Okumaya Devam Edin

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.

Detaylı bilgi için Gizlilik ve Çerez Politikamız sayfasını inceleyebilirsiniz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Makale Arşivi olarak, sizlere değer katacak bilgileri sürekli araştırıyor ve en güncel makaleleri sizinle paylaşıyoruz.
Bu platformu ayakta tutan en önemli destek, reklamlardan elde edilen gelirlerdir. Reklamlarımızı, sizlere en iyi deneyimi sunmak adına, mümkün olan en az rahatsız edici şekilde yerleştirmeye özen gösteriyoruz. Sizden ricamız, bu değerli içeriği sürdürebilmemiz için reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olmanızdır. Desteğiniz, gelişmeleri size ulaştırmaya devam etmemize katkı sağlayacaktır.