Yaşam, ölüm, hastalık, tedavi yaşama dair ne varsa hepsi için o kadar çok şeyler söylenmiştir ve yaşamların bir parçası olmuştur ki, nereye dokunsanız neler kanar neler!…
Benim çalıştığım kurum, O’nun yaptığı işi gereği tanıştığımız, sonra da tanıdıklığın arkadaşlığa, arkadaşlığın da Dostluğa dönüştüğü bir kişi ve öyküden söz etmek istiyorum.
Beni hep huzur teper nedense, böyle bir dönemde yıllar önce bir kurumda işe başladım, henüz üç aylık aday memurum ve odalarımız yan yana olduğundan, Müdürümüz Öksel Göçmen’in odasına Kurumun Genel Müdürü Şahap Ar geldi.
Sonra da, gençler bu kuruma hep birlikte çok şeyler katacağız, o yüzden sizlerden yeni yeni projeler, fikirler bekliyorum deyince;
Ben de, Sayın Genel Müdürüm, büyük yurtlara Yabancı Dil Laboratuvarları ile Kütüphaneler açalım dedim.
Bunu duyunca ayağa fırlayan Genel Müdür bana dönerek, “hemen bunun bir projesini hazırla ve acilen bana gel” dedi ve gitti.
Kurumun tepesinde ki adam ile kurumun en çömezi bir proje yapacak, üstteki yöneticilerin kaprislerini es geçeyim.
Yabancı Dil Laboratuvarı ve öğretmenleri için hemen aklıma Hacettepe ve Ankara Endüstri Meslek Lisesi geldi.
Ankara Beşevlerdeki Meslek Lisesi atölyelerde hazırlık yaparken, ben de öğretmenler için Üniversiteden tanıdığım Prof Dr Emel Doğramacı’ya gittim ve İngilizce, Fransızca ve Almanca Dilleri Bölüm Başkanları ile de görüşerek bir program hazırladım.
Bu arada yine Emel Hocam ile konuşurken memleketten (Antalya-Korkuteli) getirdiğim bir el işi poşuyu ona hediye ettim. Nasıl mutlu oldu anlatamam. Ve el sanatları konusunda konuşurken oradan da bir proje. Bana dedi ki, “bak bu konularda proje yapacak bir kurum var ve Müsteşar Yardımcısı Aytuğ İ…, benim gönderdiğimi söyle ve görüş”.
Ve değerli Dostum Mustafa ile her şeyimiz o zaman başladı.
Mustafa Kayserili, DTCF Tiyatro Bölümü mezunu; Kayserili olarak ticarete, Tiyatro eğitimi ile de sanata açık bir kişlik idi.
Hem kişisel bilgi ve deneyim ile hem de Kurumda oluşturulan “El Sanatları Uzman Kurulu” ile bir çok üretici gibi Mustafa için de güzel ve ülke kültürü açısından değerli bilgiler paylaşıldı.
İnsanların ilişkileri çıkarsız, sevgi ve saygı ölçüsünde olunca, ilişkiler de derinleşiyor ve dostluğa dönüşüyor.
Ben başka kurumlara geçtim, sonra emekli oldum, bir çok sosyal istihdam içerikli proje yürüttüm öncekilere ek olarak en son “Strateji, Planlama ve Teori Düşünce Topluluğu” ile.
O, artık bir sektörün en önemli üreticileri arasına girdi, yurt içi ve yurt dışından ülke tanıtımı açısından önemli ödüller aldı.
Artık Cahit Sıtkı’nın dediği gibi “Zamanla nasıl değişiyor insan, hangi resme baksam ben değilim, yalandır kaygısız olduğum yalan!”
Ufak tefek sağlık sorunlarım olsa da, en son Mustafa ile bir aydan fazla bir zaman önce görüşmüştük.
Çevresi çok geniş ve ekonomik olanakları da iyiydi.
Başında ve gözlerinde bir sorundan söz ediyordu.
Bir arkadaşının önerisi ile gittiği hekim ona bir gözlük vermişti ama sorunu sürüyordu. Sonra başka bir arkadaşı başka bir hekim öneriyor, onun da verdiği gözlük ve tedavi önerisi sonuç vermemişti.
En son başka bir arkadaşı da bir hekim önermiş, ona gideceğini söylüyordu.
Hem Ankara’da olmam hem de sosyal çevrem gereği hastalık, hasta ve hastane muhabbetlerinin hep içindeydim.
O’na da, tamam çevren var, ekonomik sorunun yok, eyvallah ama yine de senin tüm süreçlerini takip edecek, bilecek bir hekim olsun, hatta kuzenim Prof Dr Mehmet Oral senin de arkadaşın, o tüm süreçleri takip etsin, desem de yakın çevresini kıramadı.
Son derece sağlıklı, hatta hiç tanımayan birileri 70 yaşın üstünde birisi için çok hiperaktif derdi.
İlk iki hekimin sorunu sadece “görme” ve “gözlük” boyutunda görüp tedavi uyguladığı sorununu, üçüncü hekim görmüş ve beyninde Anevrizma (kan damarlarının duvarında oluşan baloncuk şeklindeki patolojik genişlemeleri tarif eden genel tıbbi tanım) var demiş, o yüzden de Ankara’nın ünlü bir özel hastanesinde tedavi olmaya karar vermiş.
Ülkemizde de Aile Hekimliği, bu açıdan çok önemli ama özel sağlık sistemi, onu da içeriği tartışılır kılmıştır.
Mustafa çok özel şeylerini çok yakınları ile bile paylaşmayı sevmezdi.
Bir gün oğlu Sevgili Görken telefon ile aradı ve “Babam, ….. hastanesinde yoğun bakımda” deyince içim cız etti.
Kuzenim Dr Mehmet’i aradım, “abi Allahtan umut kesilmez ama durumu ciddi” dedi. Ki Mehmet’in görüş ve düşünceleri, hep dediği gibi çıkar.
Birkaç gün önce Sevgili Görkem’den yine bir telefon, açmaya elim varmasa da; Görkem “Abi, Babamı kaybettik!.. diyordu.
Ah be değerli Dostum, “bu yaz sana söz geleceğim” dediğinde nedense pek inanasım gelmemişti. Yeni aldığın yazlık siteye gidecektin ve yine de işlerin yoğun olurdu ama hiç de böyle bir görüşmemeyi, hele ayrılığı hiç aklıma getirmemiştim.
Artık seni Kolej’de işyerinde değil de, Cebeci Asri Mezarlığında ziyaret edecek olmak ne acı.
Toprağın bol, mekanın Cennet, yıldızlar yoldaşın olsun değerli Dostum. Mustafam, güzel Kardeşim!..
Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir
Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin
En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.