Köşe Yazıları

Tenis Topu

Çok uzun zamandır bu kadar kötü yaş günüm olmamıştı. Sessiz, kimsesiz. Telefonla iki kişi aradı. Biri kadim kardeşim, diğeri kayınpederim. Lise arkadaş grubu dışında iki de telefon mesajı… Hepsi bu. Ne hediye, ne pasta, ne sürpriz. Ne gelen, ne beklenen. Bütün gün kapıyı gözledim. Telefonu dinledim. Mesajlarımı kontrol ettim. Yok. Kimseler yok…

Hırsla karşı duvara atılan, oradan sekip aynı hızla, yönü hedefi amacı belirsiz, başıboş serseri tehlikeli ilerleyen bir tenis topu gibi hissediyorum kendimi. İlkesiz, rotasız, niyetsiz, meçhule doğru gidiyorum. Gözü kapalı, kulağı sağır, burnunun dikine bilinmeze varmaya çalışıyorum. Sevgisiz, kimsesiz, ağır yaralı vuslata koşuyorum.

Yaş günü konusunda fazla hassasım herhalde. Kendi kendime kutladığım 15-18 yaşlarında değilim artık. Elli dört… Babamın öldüğü yaştan on dört fazla… Yani haddi aşmışım…

İlginizi Çekebilir

İnsan istediği zaman ve mekanda doğamadığı gibi, istediği zaman ölemiyor da. İntihar meselesi ayrı… Uygulama aşamasında duyulan pişmanlığın büyüklüğü, hayatın hiçbir evresindeki yanlış verilen kararlar ile ölçülemez. Hayatına son vermek için kendini suya atan bir kişinin, kurtulmak için çırpınışları, hiç yaşamadığı kadar istekli ve kararlıdır. Allah böyle bir karar verecek kadar çaresiz bırakmasın kimseyi.

Annem seksen altı yaşında. Bazen bana şöyle der: “Neden bu kadar uzun yaşadım, nasıl bir yürek var bende. Anne, baba, kardeş, eş… Hepsi öldüler… Son olarak evlat acısı da yaşadım… Hepsinin acısını yaşadı bu yürek. Nasıl dayanıyor bunca acıya..”

Bir şekilde bize biçilen ömrü tamamlamak, yazılan yazgıyı çekmek, verilen sınavı geçmek, tayin edilen rolü oynamak, verilen talimatlara uymak, çizilen çizgilerin içinde kalmak, tembih ve tavsiyeleri gözardı etmemek, kendi istediğimiz gibi değil, kaderimizin verdiği rolü oynamak durumundayız.

Sonra da buna “hayat” mı diyelim… Komik olmayın… Ne size, ne de bize yakışmıyor…

Yazar Hakkında

_________________________________________

Bir Yorum Yazın

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu