SavaşTarih

1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşı

93 Harbi

Osmanlı tarihinde Dokuzuncu Osmanlı-Rus Savaşı olarak da bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Doğu Avrupa ve Kafkasya’nın siyasi manzarasını yeniden şekillendiren çok önemli bir çatışmaydı. Balkan Hıristiyanlarının kaderi ve Osmanlı toprak bütünlüğü dengede dururken, gerilemekte olan Osmanlı İmparatorluğu ile yayılmacı Rus İmparatorluğu’nu karşı karşıya getirmiştir.

Çatışmanın Kökleri

Savaşın tohumları onlarca yıl önce atılmıştı. İç yolsuzluklar ve askeri başarısızlıklar nedeniyle zayıflayan Osmanlılar, Balkanlar’daki Hıristiyan tebaaları, özellikle de Bulgarlar ve Sırplar arasında artan milliyetçilikle karşı karşıya kaldı. Osmanlı’nın 1876’da Bulgar Korkusu olarak bilinen Bulgar ayaklanmasını acımasızca bastırması Avrupa’da öfkeye yol açtı ve Pan-Slavizm (Slav halklarının birliği) savunucusu Rusya’ya müdahale için bir bahane sağladı ([Wikipedia] Rus-Türk Savaşı (1877-1878)).

Savaş Alanı Açılıyor

30 Haziran 1876’da Sırbistan ve Karadağ, Rusya’nın desteğinden cesaret alarak Osmanlılara savaş ilan etti. İlk aşama Osmanlıların lehineydi, ancak Rusya’nın Nisan 1877’de savaşa resmen girmesi dengeleri kesin olarak değiştirdi. Büyük bir Rus ordusu Tuna Nehri’ni geçerek Osmanlı başkenti Konstantinopolis’i ele geçirmeyi hedefledi ([Wikipedia] Rus-Türk Savaşı (1877-1878)).

İlginizi Çekebilir

Savaş iki ana cephede gelişti: Balkanlar ve Kafkasya. Osmanlılar, şiddetli direniş ceplerine rağmen, daha iyi donanımlı ve stratejik olarak daha becerikli Ruslara karşı mücadele etti. Bulgaristan’daki acımasız Plevne Kuşatması bir dönüm noktası oldu. Beş ay süren kanlı bir çıkmazın ardından Osmanlılar teslim oldu ve Konstantinopolis’e giden yol açıldı (Quintin Barry, War in the East: 1877-78 Rus-Türk Savaşı’nın Askeri Tarihi).

Müdahale ve Berlin Antlaşması

Bölgedeki Rus hakimiyetinden korkan Büyük Britanya, Rusya’nın Konstantinopolis’i işgal etmesi halinde savaş tehdidinde bulunarak müdahale etti. Çatışma 1878’de Berlin Antlaşması ile sona erdi. Rusya Kafkasya’da toprak kazanırken, Osmanlılar başkentlerini korudu. Ancak antlaşma Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya’ya daha fazla özerklik vererek Balkanlar’daki Osmanlı kontrolünü etkin bir şekilde azalttı (M.S. Anderson, The Eastern Question, 1774-1923: A Study in International Relations).

Sonrası ve Miras

Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerilemesinde önemli bir adım oldu. Bağımsız Balkan devletlerinin yükselişi ve Osmanlı’nın zayıflığının ortaya çıkması milliyetçi hareketleri daha da körükledi. Rusya için zafer kısa ömürlü oldu. Berlin Antlaşması, Avusturya-Macaristan ve İngiltere’ye verdiği tavizlerle Pan-Slav emellerini boşa çıkarmış ve gelecekteki çatışmaların tohumlarını atmıştır.

Savaşın yıkıcı bir insani maliyeti de vardı. Her iki tarafta da binlerce asker hayatını kaybetti ve özellikle Osmanlı’nın Bulgar isyancıları acımasızca bastırması sırasında sivil kayıplar çok büyüktü. Çapraz ateş arasında kalan Ermeni Hıristiyanların durumu bölgedeki durumu daha da karmaşık hale getirmiştir (William Edward David Allen ve Paul Muratoff, Caucasian Battlefields, A History of Wars on the Turco-Caucasian Border, 1828-1921).

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Avrupa ve Balkan tarihinde çok önemli bir bölüm olmaya devam ediyor. Milliyetçiliğin yükselişine, imparatorlukların çöküşüne damgasını vurmuş ve nihayetinde 20. yüzyılda yaşanacak daha da acımasız çatışmalara zemin hazırlamıştır.

Bir Yorum Yazın

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu