Macar milleti, Don boylarında uzun bir etnik kaynaşma sürecinin sonucudur. Bu oluşumun merkezinde ise Onogurlar yer alır.
Macarların ataları, Fin-Ugor halklarının ana vatanı olan Ural Dağları ile Volga Nehri arasındaki bölgeden çıkmıştır. Fin-Ugor ailesinin doğu kolunu oluşturan Ugorlar, güneye inerek Türk kökenli Onogur boyu ile karışmıştır. Daha sonra batıya yönelen Hunların da bu birliğe katılmasıyla Volga havzasında “Macar” etnik grubu ortaya çıkmıştır. Sibirlerin baskısı üzerine yurtlarını terk eden bu halk, Kuban Irmağı civarına yerleşmiş, 460 yılında ise Hazar hâkimiyetini kabul etmiştir. Bu dönemde Hazarlardan ayrılan üç Kavar boyu da Macar birliğine katılmış ve böylece günümüz Macarları; Onogurlar, Ugorlar, Hunlar ve Kavar Hazarlarından oluşan dört ana Türk kökenli unsurun birleşmesiyle şekillenmiştir.
Don Havzasında 430 Yıllık Dönem
463 civarında Avrupa’ya ulaşan Oğur birliğinin bir kısmı batıya yönelirken, Don havzasında kalan Kara/On Oğurlar önce 558’de Avar, ardından 570’lerde Göktürk egemenliğini kabul etmiştir. 630’larda Göktürk hâkimiyetinden kurtulan Kafkas Bulgarlarının kurduğu Büyük Bulgar Devleti aslında bir Onogur-Bulgar ittifakıydı. Bu kısa ömürlü devletin ardından bölge 670’ten itibaren Hazar egemenliğine girmiş ve 9. yüzyıl sonuna kadar bu statüde kalmıştır. Savaşlardan uzak duran, ticaretle uğraşan Onogurların nüfusu bu uzun barış döneminde hızla artmış ve Don havzası Macarların ana nüfus merkezi haline gelmiştir.
9. yüzyılda artık yurtlarına sığmayan Macar boyları çevre bölgelere yayılmaya başlamıştır.
Karpat Havzasına Yerleşme ve Honfoglalás
895-896 yıllarında Árpád önderliğindeki Macar boyları Karpat Havzası’na girerek bugünkü Macaristan topraklarını yurt edinmiştir. Macar tarih yazımında bu olay “Honfoglalás” yani “Yurt Tutma” olarak anılır.
955’teki Lechfeld Savaşı’nda aldıkları ağır yenilgi, Macarların batıya doğru akınlarını durdurmuş ve Karpat Ovası’na kesin yerleşmelerini sağlamıştır. Yeni coğrafyada yerleşik düzene geçiş hızlanmış, Hristiyan Avrupa ile ilişkiler yoğunlaşmıştır.
Bizans İmparatoru VII. Konstantinos’un 950’lerde yazdığı “De Administrando Imperio” adlı eserinde Macarların kurduğu devlete “Türklerin 890’larda yerleştiği Türk ülkesi – TÜRKİYA” denilmiş, 1735 tarihli Latince çeviride ise haritada “TURCIA” olarak gösterilmiştir. Bizans kamuoyu da Macar devletini “Batı Türkiye” olarak adlandırmış, hükümdarlarına “Türk Prensi” diye hitap etmiştir. Çünkü Macar aristokrasisinde Hazar kökenli Kabar boyları ve liderleri ön plandaydı.
Macar Krallığının Kuruluşu ve Orta Çağ’daki Yükselişi
1000 yılında I. István (Aziz István) taç giyerek Macar Krallığı’nı resmen kurmuştur. Bu devlet, Orta Avrupa’nın kalıcı güçlerinden biri haline gelmiştir. Hem Doğu hem Batı arasında tampon bölge görevi üstlenmiş, Peçenekler, Kumanlar, Moğollar ve Osmanlılarla yoğun temas yaşamıştır.
1241 Moğol İstilası ülkeyi büyük ölçüde tahrip etmiş, Muhi Savaşı’ndaki yenilgi sonrası Kral IV. Béla kaçmış, nüfusun yaklaşık üçte biri yok olmuştur. Ancak kaleler ve manastırlarla korunan şehirler sayesinde krallık kısa sürede toparlanmayı başarmıştır.
14-15. yüzyıllarda Macaristan yeniden Orta Avrupa’nın önde gelen güçlerinden biri olmuş, Kral Matthias Corvinus (1458-1490) döneminde kültür, hukuk ve askeri alanda altın çağını yaşamıştır.
Osmanlı Dönemi ve Üçe Bölünme
1526 Mohaç Meydan Muharebesi’nin ardından Macaristan üçe bölünmüştür:
- Osmanlı’ya bağlı Budin Eyaleti
- Habsburg kontrolündeki Batı Macaristan
- Osmanlı’ya bağlı ancak iç işlerinde özerk Erdel Prensliği
1683-1699 Osmanlı-Habsburg savaşları sonucunda Macar topraklarının büyük bölümü Habsburg Avusturyası’nın eline geçmiş, 19. yüzyılda Macar ulusal bilinci yeniden uyanmıştır.
19. Yüzyıldan Günümüze Macaristan
Germen ve Slav halkları arasında sıkışan, Doğu kökenli bir dil konuşan Macarlar 19. yüzyılda kimlik arayışına girmiş, bu süreç Turancılık akımını ve Türkoloji çalışmalarını doğurmuştur. 1848-1849 Macar Devrimi Avrupa’nın en önemli milliyetçi hareketlerinden biri olmuştur. 1867’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içinde özerklik, 1918’de tam bağımsızlık kazanılmıştır.
1920 Trianon Antlaşması ile topraklarının %71’ini ve nüfusunun %63’ünü kaybeden Macaristan, I. Dünya Savaşı sonrası en ağır cezalandırılan ülkelerden biri olmuştur. Bu travma II. Dünya Savaşı’nda Mihver Devletleri safında yer almasına yol açmıştır.
1945’ten sonra Sovyet etkisine giren Macaristan, 1956’da Doğu Bloku’ndaki en büyük halk ayaklanmasını gerçekleştirmiştir. 1989’da sosyalist rejim çökmüş, 2004’te Avrupa Birliği’ne üye olunmuştur.
Günümüzde Macaristan, Orta Avrupa’da bağımsız politik çizgisi, güçlü kültürel mirası ve Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki gözlemci üyeliği ile dikkat çeken bir ülkedir.
Özetle: Macar tarihi; Ural bozkırlarından Karpatlar’a uzanan büyük göç, Hristiyan krallık kurma, Osmanlı ve Habsburg etkileri altında şekillenme, 20. yüzyılın iki büyük savaş ve totaliter rejim travmaları sonrasında modern Avrupa devleti olma sürecidir.



