Hepimiz birçok nimetlere sahibiz ve zamanla bunlara o kadar alışıyoruz ki sanki bizden hiç ayrılmayacak bir parçamız gibi hissederiz ve kıymetinin farkına bile varamayız.
Bense farkına varamadığım yanı başımızdaki güzellikleri, ta ki başka ülkeleri görünce daha çok anladım. Ülkemiz doğal güzellikleri, nehirleri, denizi, gölleri, tarihi ve turistik yerleri, peri bacaları gibi saymakla bitmeyen harika güzelliklerle taçlanmıştır.
Ne demiştik? ”İnsan, elindeki nimetleri hep varmış gibi hisseder ve bunun farkına bile varamaz çoğu zaman.“
Bir gezi programında küçük bir çayda yapılan tekne turunda rehberin övgüleri ve abartılı anlatımları beni Manavgat ırmağının derinliklerine ve küllenmiş anılarıma götürdü. Yıllardır yöre halkının bel kemiği, can damarı olan bu nehre karşı yazmakla bile ödenmeyecek bir vefa borcum olduğunu düşünerek anmak ve hasret gidermek istedim.
Toroslardan doğan Manavgat Irmağı 93 km uzunluğu ve kalkerli arazilerden geçen yer altı sularıyla çeşitli kollardan beslenir. Dar ve dik yamaçlı kanyonlardan geçer ve kükreyen ve harika görüntüsü olan Manavgat Şelalesini meydana getirir. Akım rejimi düzenlidir ve üzerindeki iki barajla önemli enerji üretimi sağlar. Manavgat ilçesinin ortasından geçen ırmak Manavgat’ı ”Karşı yaka, bu yaka” diye ikiye ayırır.
Manavgat Irmağı turkuaz ve yeşilin tonları arasında, kenarlarında kavak, söğüt, hayıt, dut gibi birçok ağaçla birlikte böğürtlen, zakkum gibi maki bitki gruplarıyla süslenmiştir ve aynı zamanda kuşlar için de bir durak haline gelmiştir.
Üzerinde tekne turlarıyla turizme çok katkısı olmuş, balıkçılığa da katkı yaparak içindeki alabalık ve birçok balık çiftlikleri birçok ailenin geçim kapısı haline gelmiştir.
Manavgat’ın içinden süzülerek geçen ve çok uzaklardan koşup gelen Manavgat Irmağı, ilçenin doğusunda vuslata erer gibi kendini Akdeniz’e bırakmış. Halk dilinde ”Boğaz” olarak bilinen bu manzara adete insanı büyülüyor ve huzurun adı oluyor. Bir tarafta mavi Akdeniz’in ılık suları, bir tarafta yeşil ve soğuk ırmağın sahilde buluşup oynaşan ahenkli dalgalarıyla insanın ruhunda unutulmaz duygular çağrıştırıyor. Diğer yandan mavi ve yeşil iki suyun buluşmasıyla ruhumuzu dinlendiren dalgalar, güneş ışıklarının kumlara yansımasıyla adeta arkadaki ormanla tabiat ana masalının hikayesi tamamlanmış oluyor.
Denize dökülen Manavgat Irmağının bir kolu da köyümün altına yorgunca uzanırken en son durak olup etrafında sazlıklar, su kaplumbağaları ve zaman zaman derin ve sığ bölgeleriyle dikkat çekicidir. Yakınlarında pamuk, susam, yer fıstığı, kavun, karpuz tarlalarında bu sularla sulama yapan çitçiler de bu hikayenin vazgeçilmez parçalarıdır.
Eğer bir gün yolunuz düşerse Manavgat ırmağının soğuk suyunu, yazın sıcağında bile hissedin ve mutlaka bu serin sularda yüzün, bir tekne turu ya da rafting yapın ki sizin de asla unutamayacağınız anılarını olsun.
Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir
Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin
En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.