Dünya

Çin’in Bilim ve Teknoloji Alanındaki Büyük Yükselişi Beklenenden de İleride Gelişmiş

Özet:

Çin’de düzenlenen 50. CIEC Uluslararası Gübre Konferansı’nda açılış konuşması yapmak üzere Linyi üniversitesine davet edildim. Ayrıca Çin Bilim Akademisi Üniversitesi (UCAS) rektörlüğü “International Workshop on Soil Health in Arid Regions” (Arid Koşullarda Uluslararası Toprak Sağlığı) çalıştayına katılmam ve ardından lisansüstü öğrencilerle bir dizi seminer ve ders vermem için Pekine davet etti. Bu sırada Linyi den Pekin’e kadar gezip gördüklerimden ve kara yolu üzerindeki yerleşim yerlerinden edindiğim izlenimleri; Çin, son yıllarda bilim, teknoloji ve altyapı alanında kayda değer gelişmeler kaydetmiştir ve hızla dünyaya açılmaktadır. 2005 ve 2018 yıllarındaki ziyaretlerimle karşılaştırıldığında, Çin’in başta elektrik, elektronik ve gıda güvencesi olmak üzere birçok alanda büyük ilerleme sağladığı dikkat çekmektedir.

Çin’in “Yol ve Kuşak Girişimi” ile dünya ile entegre olma çabaları, uluslararası işbirliklerini artırmaktadır. Yol ve Kuşak girişimi ülkelerinin tarımsal potansiyelleri ve gübre kullanımı konusundaki kongre konuşmada derlediğim veriler Çin tarımda ise kimyasal gübre kullanımı ve teknolojik yenilikler tarım teknikleri ve yapay zekâda ön plandadır; bu durum, çevre ülkelerin gıda güvencesine bağımlı hale gelmesine yol açmaktadır. 1.5 milyar nüfusa sahip ülkede gıda sorunları önemli ölçüde çözülmüş; işsizlik ve enflasyon düşük seviyelerde kalmıştır.

Makale Devam Ediyor

Eğitim alanında Asya’da lider konumda olan Çin, PISA sonuçlarında önde yer almakta ve akademik etkinlikler düzenlemektedir. Çin Bilim Akademisi Üniversitesi, nitelikli araştırmacı yetiştirme amacıyla modern tesislerle donatılmıştır. Doktora merkezleri, öğrencilere destek sunarak akademik başarıyı teşvik etmektedir. Altyapı olarak, karayolu, demiryolu ve hava yolu ulaşımı büyük ölçüde geliştirilmiş, elektrikli araçlar yaygınlaşmıştır.

Sonuç olarak, Çin, bilimsel ve teknolojik alanda dünya genelinde kendini kanıtlamış bir ülke olarak, uluslararası işbirliklerine açık bir şekilde ilerlemekte ve gelişmelerini sürdürmektedir. Türkiye’nin Çin ile olan ilişkilerini güçlendirmesi, bilimsel alanda fayda sağlayabilir.


İLGİ DUYANLAR İÇİN YAZININ GENİŞLETİLMİŞİ AŞAĞIDADIR!

Çin Bilime Önem Vererek Gelişmiş

Çin’de üç kez bulundum. İlk kez 2005 yılında, başkent Pekin’deki Beijing Conference Center’da yapılan Uluslararası 15. Bitki Besleme Kongresi’ne katıldım (Ortaş, 2005 a ve b). İkincisi, Kasım 2018 tarihinde, bu kez Wuhan’daki Huazhong Tarım Üniversitesi’nde düzenlenen Turunçgil Beslenmesi Sempozyumu’nda iki gün ders vermek üzere davet edilmiştim (Ortaş 2029). Son gidişim ise 4-7 Eylül 2024 tarihleri arasında Linyi kentinde düzenlenen 50. CIEC Uluslararası Gübre Konferansı’nda açılış konuşması yapmak üzere davet edilmemle gerçekleşti. Bu arada, kongre düzenleme komitesindeki Çin Bilim Akademisi Üniversitesi (UCAS) Başkan Yardımcısı, bitki besleme uzmanı Prof. Yanfen Wang, kongreye katılacağımı görünce şahsıma yazdı ve 9-11 Eylül 2024 tarihleri arasında UCAS tarafından organize edilecek International Workshop on Soil Health in Arid Regions (Arid Koşullarda Uluslararası Toprak Sağlığı) toplantısına katılmam ve ardından lisansüstü öğrencilerle bir dizi seminer ve ders vermem için davet etti. Dünya 50. Gübre Kongresi’ne davet edilen bilim insanları arasında benimle birlikte Kamerunlu, Cezayirli ve iki Alman bilim insanı daha vardı.

Önceki iki ziyaret sonrası gördüğüm gelişmeleri geniş bir şekilde yazarak kamuoyuyla paylaştım. Linyi Üniversitesi ve Dünya Gübre Organizasyonu tarafından düzenlenen CIFC50’den sonra, UCAS kampüsünde öğrencilere ders anlatmak için davet edildiğim Pekin’deki gözlemlerim ve aldığım notlardan, Çin’in beklediğimizden daha ileriye gittiği anlaşılıyor. Genel olarak basından öğrendiğimiz, Çin’in başta batılı ülkeler tarafından hızla büyüyen bir tehdit olarak görülmesidir. Türkiye’deki Çin algısı ise çoğunlukla kalitesi düşük ve ucuz ürün üretip dünyaya satarak fiyat istikrarsızlığına neden olmaları yönündedir. Uygur Türklerinin durumu ise dışarıdan pek bilinmez ve bizi de çok ilgilendirmez. Ayrıca, Çin’in serbest piyasaya açılmasına rağmen kapalı bir yönetim anlayışına sahip olması da dikkat çekici. Ancak son yıllarda ABD ve diğer gelişmiş batılı ülkelerle Çin arasında yaşanan ticaret temelli savaşlar, Çin’in kendi içinde başlattığı bilimsel gelişme ve teknoloji üretimi ile sorunlarını hızla çözerek yükselişe geçmesine yol açmıştır.

Gübre kongresi sonrası Pekin’e davet edilen dört bilim insanı, Linyi’den Pekin’e bize tahsis edilen iki araç ile 10 saatlik bir kara yolu yolculuğu esnasında altyapı, çevre ve tarımsal gelişimi yakından izleme şansım oldu. Kongre ve çalıştay ziyareti, yaklaşık 14 gün süresince Linyi ve Pekin’de edindiğim izlenimleri günlüğüme yazabildiklerim ve zihnimde oluşan duygu birikimiyle, Çin’in hızla gelişerek ABD’nin de önüne geçtiğini göstermektedir. Daha önceki ziyaretlerimle karşılaştırdığımda, Çin’in istikrarlı ve planlı bir şekilde geliştiği görülüyor.

2005 ve 2018 yıllarında ziyaret ettiğim ve izlemeye çalıştığım Çin’deki gelişmeler zaman içinde oldukça ilerlemiş:

  1. Temel karayolu, demir ve hava yolu altyapısını sağlamlaştırmış.
  2. Konut sorunu önemli ölçüde çözülmüş.
  3. Gıda güvencesi önemli ölçüde sağlanmış.
  4. İşsizlik ve enflasyonu kontrol altına alabilmiş.
  5. Bilimsel altyapısını geliştirmiş.
  6. Elektronik, elektrifikasyonu ve yapay zekâ konularında batının önüne geçirmiş.

Daha önce Japonya, Çin, Hindistan ve Orta Asya ülkelerine yaptığım ziyaretler, Asya’ya ilişkin tarih bilgimizin yetersiz olduğunu veya bildiğimizin ötesinde bir Asya geçmişi ve kadim kültürlerin varlığını hissettirmiştir. Çin Seti bile başlı başına incelenmesi gereken bir tarihtir. Önceki iki ziyaretimde üniversite ve araştırma konularına ilişkin tuttuğum notları paylaşmıştım. 2005 yılına kıyasla bu ziyaretimde Çin’in çok hızlı bir gelişme gösterdiği gözlemlenmiştir. Güneydeki Guangzhou ve doğudaki Linyi kentlerinin gelişmişliği, kentin gelişimi, müzeleri ve ticaret altyapıları beynimde birçok çağrışım ve çıkarım yaratmaktadır. Türkiye’den doğrudan Linyi’ye uçuş olmadığı için, güneydeki uluslararası Guangzhou havaalanına indik. Guangzhou’dan Linyi’ye geçmek için 10 saatim olduğu için, Guangzhou kentinin merkezine yeraltı treni ile geçerek kenti gezme şansım oldu. Kentin altyapısı ve çevre düzenlemesi, gelişmiş bir ortam görünümü sunuyordu. Yalnızca yüksek binalar ve geniş yollar değil, sokakların temizliği ve insanların günlük işleyişi de dikkatimi çekti. Çin’de geçmişte günlük ulaşımın vazgeçilmezi bisikletin yerini bugün elektrikli araçlar almış.

Daha önce Pekin’de gördüğüm geniş caddelerde ve sokaklardaki kalabalık bisikletli insanların yerini elektrikli motosikletler, bisikletler ve birçok farklı elektrikli araba markası almış durumda. Benzer şekilde, Linyi ve Pekin’de de çok çeşitli araç markaları dikkat çekiyor. Linyi kent müzesi, bambu üzerine işlenmiş savaş sanatı müzesi, kayıp kent, Pekin İmparatorluk Sarayı ve Çin Seddi’nin turizme açılan yapıları göz kamaştırıyor. İlk defa 2005 yılında götürüldüğümüz Çin Seddi, o zamanlar yeni yeni turizme açılmıştı. Setin etrafındaki eski yapılar ve hediyelik eşya satılan yerler, bu defa modern yollar ve altyapıyla yeniden organize edilmiş. Sete ulaşım yolları modernize edilmiş ve birkaç yeni kapı açılmış. Çoğunluğu batılı turistlerin rehberler eşliğinde bilgi aldığı görülüyor. Çinlilerin geliştirdiği GPS tabanlı elektronik yaka kartları ile bulunduğunuz yer hakkında kulaktan bilgi aktaran elektronik tur desteği de alabilirsiniz. Sete çıkmak ve inmek için yeni ve modern teleferik sistemleri kurulmuş.

Kentlerin çeperlerinde çok sayıda çok katlı bina inşa edilmekte ve yenileri de gece gündüz yapılmaya devam etmektedir. Yollar, çok katlı üst geçitler ve köprüler trafiği akışkan hale getirmiş. Geçmişte gördüklerime kıyasla, kullandığım dört havaalanının fiziksel yapıları ve iç mimarileri göz kamaştırıyor. Bütün büyük kentlerde metrolar hâkim. Taşımacılığını demir yoluna tamamlamışlar ve çok önemli bir hızlı tren ulaşımı sağlamışlar. Daha önceki ziyaretimin dönüşünü Şanghay’da yapmak ve orayı da görmek için hızlı treni kullanmıştım. Çok seri ve hızlı bir sistemleri var. Yollarda ve havaalanlarında elektronik sistemler en üst düzeyde kullanılmakta. Yüz tanıma sistemi ile havaalanının içinde doğrudan uçağa geçebiliyorsunuz. Çin’de kaldığım Linyi ve Pekin Üniversiteleri’nde bana rehberlik eden iki doktora öğrencisi, harcamalarını kare kod ile otomatik olarak ödüyorlardı. Hemen her yerde iletişim, ticaret ve ulaşım otomasyona girmiş durumda.

Bilim Akademisi UCAS’ın sınıfları tamamen elektronik olarak donatılmış. Sınıflar, öğrencilerin grup halinde tartışma ve ders çalışmasına uygun hale getirilmiş. Sınıfların her duvarında geniş ekranlar bulunmakta. Derslerin anlatılması ve elektronik tahtalara yazılanlar, dersin sonunda ders notuna dönüştürülmekte. Dersliklerde tam donanımlı bilgisayar ve sistem düzeneği kurulmuş. Muhtemelen dersler uzaktan eğitim içinde de kullanılmaktadır.

Gıda Sorunu Kendi Yöntemleri ile Çözmüşler.

Çin, gıda güvencesini sağlamış durumda. 1.5 milyar insanın gıda sorunu önemli ölçüde çözülmüş. Hatta çevre ülkelerine gıda ihracatı yaptığı belirtiliyor. Geçmişe göre yiyecek çeşitliliği artmış. Her türlü gıdanın tüketildiği söylenebilir. Gıda ihtiyacı, öncelik sırasına göre domuz, tavuk, balık ve ardından sığır eti tüketimi ile karşılanıyor. Sebze, meyve, çeltik ve mısır üretiminin yaygın olduğunu kara yolu yolculuğunda gözlemledim. Bu arada yurtdışından önemli ölçüde gıda ithalatı da yapıldığı anlaşılıyor. Üniversite kafeteryasında yemek çeşitleri ve sofralar oldukça zengin. Üniversite misafirhanesinde kalan öğretim üyeleri ve isteyen hocalar, kahvaltılarını ve diğer öğünlerini uygun fiyata yiyebiliyorlar. Sofralarında baklagiller önemli ölçüde tüketiliyor. Az pişirilmiş, buharda pişirme ve az kızartılmış yemekler tercih ediliyor. Sebze ağırlıklı bir beslenme hâkim. Yoğun bir yeşil çay tüketimi var; kahve kültürü ise çok yaygın değil.

Dünyanın en kalabalık ülkesinde işsizlik ve enflasyon durumu en çok merak ettiğim konulardan biri. Anlatıldığına göre, Çin’de enflasyon %1 düzeyinde ve işsizlik neredeyse yok gibi. Çünkü ihtiyaç ve sorunların çözümünde kar ve piyasa ekonomisi dikkate alınmadan hizmet önceliği sağlandığı için herkese bir iş sağlanmış durumda. Sokakların çok kalabalık olmaması da ilgimi çekti. Muhtemelen insanlar çalıştıkları için bizdeki gibi ortalıkta gezinen ve köşede oturan çok kimse yok; sürekli bir koşuşturma içinde, karınca gibi hareket ettikleri görülüyor.

Eğitim’de Asya’da Öncü Konumda

Eğitimde Asya’da öncü konumda olan Çin, eğitim ve bilimsel gelişmeyi ciddiyetle organize ediyor. Uzun zamandır PISA sonuçlarında Çin, okuma, matematik ve fen alanlarında önde ve ilk sıralarda yüksek başarı gösteriyor (PISA, 2023; Ortaş 2014, 2017). 2018 ve 2022 yılı sonuçlarında, Çin, Hong Kong, Finlandiya ve diğer Avrupa ülkelerinin önünde ilk sırada yer alıyor. Daha önceki bilimsel ziyaretlerimde ve kongrelerde de gözlemlediğim gibi, ülkede ciddi bir kongre kültürü gelişmiş. Çok disiplinli ve planlı bir yaklaşımla üniversiteler kendi kongrelerini organize ediyorlar. Ellerinde çok sayıda yüksek lisans ve doktora öğrencisi ile toplantılara canlılık kazandırarak bilimsel kültürün yaygınlaşmasını sağlıyorlar. Öğrencilerin bir kısmı iyi düzeyde İngilizce biliyor; İngilizce, orta öğretimde öğretiliyor. Kongre süresince öğrenciler adeta kongre merkezinde kamp kurmuş gibi, orada yatıp kalkıyor ve biz davetli misafirlerin her sorusuyla ilgileniyorlardı. İki öğrenci, havaalanından karşılayıp misafirhaneye ve çarşı-pazar gezilerine kadar eşlik ettiler.

Araştırma Üniversitesinde Doktora Merkezi Kurulmuş.

Çin Bilim Akademisi Üniversitesi, Doğu Bloku ülkelerinin bilim akademileri anlayışındaki devletin bilimsel ve teknik çalışmalarını yürütme konusunda, çoğu zaman üniversitelerden daha önde olan gözde bir üniversite. Ülkenin nitelikli araştırma ve bilim insanı yetiştirmek için kurulmuş. Öğretim üyeleri, seçkin kişiler arasından birkaç aşamalı değerlendirme sonucunda, iyi bir CV, araştırmaya kuruma yapacağı katkılar ve mülakata dayalı başarı ile seçiliyor. Çin Bilim Akademisi, bilim insanı kadrolarını genellikle ulusal ve uluslararası araştırma yeteneklerine, yayın geçmişine ve akademik katkılara göre değerlendiriyor. Başvurular akademik nitelikler, proje deneyimleri ve önerilen araştırma alanları üzerinden inceleniyor. Genel olarak, Çin Bilim Akademisi’nde bilim belirli bir pozisyon için yapılan ilana başvuruda bulunuluyor. Çin’in akademik disiplininin gereksinimlerine ve ulusal önceliklere göre kadro ilan ediliyor. Akademinin değişik enstitülerinden gelen araştırıcılar ile görüşmelerde ülkenin stratejik hedeflerinin belirleyici rol oynadığı belirtiliyor. Her bir bilim alanı için uzmanlardan oluşan komiteler, adayları değerlendiriyor ve en uygun olanları seçiyorlar. Adam kayırma olup olmadığını sorduğumda, ciddi bir değerlendirme yapıldığını söylediler. Adayların başvuru aşamasında akademik geçmiş, araştırma deneyimi ve yayınlar gibi belgeler sunuluyor. Değerlendirme yapılırken adayların akademik başarıları, araştırma projeleri ve uluslararası iş birlikleri açısından dikkate alınıyor. Ön elemeyi geçen adaylar mülakata çağrılıyor. Mülakatta adayın araştırma vizyonu, projeleri ve olası katkıları hakkında daha fazla bilgi ediniliyor. Pozisyona seçilen adaylarla sözleşmeler yapılıyor ve kadroya atanıyor. Anladığım kadarıyla her kez bilimsel olarak çalışıyor ve katkılar izleniyor. Son yıllarda Çin, beyin göçünü önlemek için akademik kadroların maaşlarını yükseltmiş. Kadrolarına göre 3-5 bin dolar eşdeğerinde maaş alıyorlar. Üniversitenin prestiji ve kentin yaşam standardına göre maaşlar değişiyor. Ancak yine de insanların gözü dışarıda ve işbirlikleri arıyorlar. Hocaların çoğu yurtdışında kısa ve uzun süre bulunmuş. Fakat yurtdışına giden her araştırıcı, gördüklerini ülkelerine taşımış. Öğrenciler de aynı şekilde dışarıda gördüklerini ülkelerine taşımaktadır. Çin Bilim Akademisi’nin yaklaşık 10 bin öğrencisinin 6 bini yüksek lisans ve doktora öğrencisi olduğu belirtiliyor. Lisansüstü öğrenciler, bizim ALES gibi merkezi sınavla alınıyor; ardından ciddi sözlü sınav ve çalışacağı alana bağlı olarak seçiliyorlar. Çin Bilim Akademisi, doğrudan devlet konseyinin en üst liderliği altında 1978’de ilk yüksek lisans okulunu kurmuş. UCAS, 2014 yılından itibaren lisans öğrencilerini de almaya başlamış. UCAS, Pekin Üniversitesi ve Tsinghua Üniversitesi’nden sonra 3. oldu ve 2020-2021 CWUR Dünya Üniversite Sıralamasında 84. sırada yer almakta. Akademi Üniversitesinin ülke genelinde güdümlü proje üreten 100 araştırma enstitüsü bulunmaktadır. UCAS’de misafir edildiğim bir hafta boyunca en üst düzeyde ağırlandık. Öğrenciler ve daveti yapan rektör yardımcısı ve Ekoloji Fakültesi Dekanı ile üniversite ve işleyişi hakkında bilgi toplamaya başladım. Öğrencilere yıllık 8 bin yuan (1 yuan = 4.8 TL) başlangıç ihtiyaç desteği veriliyor. Yüksek lisans için 2750 yuan, doktora eğitimi için 4000 yuan aylık ödeme yapılıyor. Öğrenciler 105 yuan aylık yurt parası ödüyor (iki öğrenci bir odada kalıyor). Günlük öğün (üç kap yemek) için 7 yuan ödüyorlar.

Çin Alt yapısını ve Gıda Güvencesini Önemli Ölçüde Tamamlamış ve Dünyaya Açılmaya Başlamış

Çin, altyapısını ve gıda güvencesini önemli ölçüde tamamlamış ve dünyaya açılmaya başlamış. Çin’in dünyaya açılmak için başlattığı “Yol ve Kuşak Girişimi” ile Asya ve Afrika’daki 143 ülke ile demiryolu, karayolu ve deniz yolu ile ulaşım ve iletişim gerçekleştirmek istiyor. Dünya Gübre Kongresi’nde sunduğum çalışmada, İpek Yolu ülkelerinin bugünkü tarımsal potansiyelleri ve gübre kullanımını zamana bağlı değişimlerini inceledim. Daha önce duyduğum ancak çok ilgilenmediğim “The Belt and Road Initiative” konusunda eski İpek Yolu hattının batısındaki Türkiye’den doğudaki Çin’e kadar uzanan coğrafyadaki 21 ülkenin tarım verilerini inceledim. Türkiye-Çin hattındaki 21 ülke içinde, Çin, Hindistan, Türkiye ve diğer Orta Asya devletlerinin verileri karşılaştırıldığında, Çin’in birim alanda üretimi, kimyasal gübre kullanımı ve tarım teknolojileri kullanımında açık ara önde olduğu görülüyor. Başta Orta Asya Türk Devletleri olmak üzere, çoğu ülke gıda güvencesi yönünden Çin’e bağımlı durumda. Çin, geldiği bilimsel gelişmişlik ve teknolojik üstünlük ile dünyaya açılmak için işbirliklerine açık olduklarını belirtiyorlar. Bu bir devlet politikası gibi görünüyor. Katıldığım kongre ve Bilim Akademisi Üniversitesi’nde bütçe ya da tasarruf tedbirleri konusu söz konusu değil; üniversitenin parasal sorunu olmadığı belirtiliyor. Araştırma öğrencilerinin tamamı burslu olduğu için sabahlara kadar çalışıyorlar. Çin, Hindistan ve diğer Güney Asya ülkelerinin geleneksel kültürleri gereği, ülkelerine sadakatleri nedeniyle mesaiden fazlasını çalışıyorlar. İşten kaytarma, çalma, çırpma gibi durumlar, batılı ülkelere kıyasla daha az yaşanıyor. Öğrencilerle yaptığımız seminer ve anlatımlarda, yeni yaklaşımlara açık oldukları görülüyor; seminerler sonrası soru sormaları ise sevindirici.

Danimarka Hükümeti ile Yapılan İki Anlaşma Gereği, Çin Bilim Akademisi Üniversitesi İçinde Kurulan Doktora Merkezi Tam Anlamıyla Bir Bilim Üstü. Her yönüyle tüm kolaylıkların sağlanması düşünülerek organize edilmiş planlı ve akıllı bir bina. Danimarka’nın bu işten ne çıkarı olduğunu merak edebilirsiniz; sanırım onlar da ülkelerine beyin göçü sağlamak için böyle bir merkez yaptırmış olabilir. Doktora merkezinde uygun bir ortam, bilgi işleme, toplantı odaları, sınıflar, çalışma masaları, yiyecek-içecek ve dinlenme odaları bulunan çok fonksiyonlu bir yapı mevcut. Her yıl Danimarka’dan gelen yaklaşık 10 araştırmacının üniversitede bu merkezde misafir edildiği, ders verdiği ve araştırma yaptığı belirtiliyor.

Üniversitenin Yeni Sanat Ve Bilim Merkezi’nin Mimarisi ve Akustiği Göz Kamaştırıcı. Üniversitenin ışıkları hiç sönmüyor; misafir edildiğimiz mekânın yedinci katından, geceleri penceremin görebildiği kadrajda temel bilimler binalarındaki laboratuvar ve ofislerin lambaları yanıyor. Gece saat 11’e kadar %50 lambalar yanıyorsa, sabah 03:00’te %20 lambalar hâlâ yanıyor. Yurtdışında öğrencilik yıllarımda, Çinlilerin bizimle yarıştığını düşünerek çabalarını biliyorum. Alman Profesör Ewald’ın ifadesiyle, artık Batı, Çin’i durduramaz. Çünkü adamlar karınca gibi çalışıyorlar.

Programımızın son gecesinde, davetli dört bilim insanı için rektörün de katıldığı yemekte, ikili işbirliğine hazır oldukları belirtildi. Bitki Besleme konusunda çalışan meslektaşım, Rektör Yardımcısı Prof. Wang, öğrencilerinden aldığı geri bildirimle doğrudan şahsıma hitaben, “Ne zaman istersen gel, ders ver ve ortak araştırma için kapımız açık” dedi. İlgilerine teşekkür ederek durumu üniversitemin yetkililerine ileteceğimi belirttim.

Özetle, Çin uzun zamandır dünyanın birçok ülkesine gönderdiği araştırma öğrencileri ile başta temel bilimler ve teknoloji alanında, dünyadan öğrendiklerini ülkelerine yeniden taşıyarak bilim ve teknolojide, ABD ve diğer batı ülkelerinin önüne geçmiş gözüküyor. Bilimsel makale yayınlarında ve patentlerde öne çıktılar. Birçok bilimsel derginin merkezi haline gelmiş durumdalar. Gıda güvencesini ve altyapısını geliştirmiş ve artık dışarıya ihracata başlamışlar. 2023 ve 2024 yıllarında Kırgızistan ve Türkmenistan’da bilimsel kongrelere davet edildim. Öncesinde Azerbaycan ve Kazakistan’da bulundum. Türk dünyası, elindeki yeraltı petrol ve doğal gaz zenginliğine rağmen, Çin’in yanına yaklaşamayacak şekilde geride duruyor. Çin’in yakınındaki çevre ülkeleri bilimsel olarak solladığı görülüyor.

Türkiye’nin bilimsel temelde Çin ile ilişkilerini geliştirmesi yararlı olabilir. Çin’in, takip ettiği ve çoğunu yaşayarak gördüğümüz farklı ülkelerde eğittiği bilim insanlarının batıda beyin göçüne gitmesinin önünde geçmek için kendi bilim insanlarına batıdaki yaşam standartları fırsatlar sundular. Bilim insanlarına hem ortam hem de bilimsel özgürlük sundu. Batılı ülkeler düzeyine yakın, ancak Çin standartlarının çok üzerinde maaşlar sağlayarak nitelikli insanları ülkesinde tutmayı başardı. Yurtdışına giden Çinli bilim insanları, Batı’dan edindiklerini ve bilgilerini Çin’de uygulamaya geçirdiler. Öncelikle temel bilimlere öncelik vererek teknoloji geliştirdiler. Bilim insanlarını bilim içinde tutmak için liyakate dayalı bir yapılanma sağladılar. Çin’de akademik araştırmalar önceliklere göre belirleniyor ve yönetsel özerklik devlet politikaları ekseninde belirleniyor. Araştırmacılar araştırmada rahat ve maddi sorun yaşamıyorlarmış. Son 20 yılda Çin bütünlüklü bir çalışma ile bizim başaramadığımızı başarmış durumda. Ülkemizde belirlenmiş bir bilim politikası ekseninde temel bilimlere dayalı bütünlüklü bir eğitim yaklaşımı ve özerk üniversitelerde özgür bilim insanlarının liyakate dayalı yapılanması sağlanırsa bu topraklarda bilimsel gelişme ve teknoloji daha iyi gelişir inancındayım. 

Referanslar

  • PISA 2023. https://odsgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2024_05/06144528_ulke_ozetleri_rapor.pdf
  • Ortaş 2005a. Çin Dünya Biliminin Yeni Ekseni mi? CBT. 29 Ekim 2005. sayı 971.
  • Ortas 2005b. Dünyanın Yükselen Yeni Bilim Ekseni Çin’e mi Kayıyor? Türk Yurdu Dergisi. Aralık 2005.
  • Ortaş, 2014. PISA Eğitimde Başarısızlık. Popüler Bilim Dergisi. Ocak-Şubat 2014.Sayı, 228, sayfa 22-23
  • Ortas 2017. PISA sonuçlarının öğrettikleri: Neden öğretemiyoruz? Neden öğrenemiyoruz? Yeni Ufuklar Dergisi. Sayı 32, Ocak-Mart 2017. Sayfa 52-57.
  • Ortaş, 2019. Çin Tarım Üniversitesindeki İzlenimler ve Çin Bilimsel Yönden ABD’yi Geçiyor mu? Yeni Adana Gazetesi. 08.10.2019.

Yazar


Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin

En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.

Bir Yorum

  1. Keşkke Volvo’yu biz alsaydık ve uygun bir ekip kurabilseydik o sıçrama bizde olurdu.

Bir Yorum Yazın

Bunlara da Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu