Yazarlar: Necmi Gürsakal, Necip Turaman ve ChatCPT
Bursa-2023, Dora Yayınevi
Bu defa çok farklı bir kitapla karşımıza çıkıyor. Yapay zekanın da içinde olduğu üç yazarlı kitap bizi el yazmalarının, sahafların dünyasına götürüyor. Romanın kahramanları el yazması kitapların ülke dışına kaçırılmasını konu alıyor.
Bir sahafın yayında çalışmaya başlayan Muzaffer kısa sürede kitaplarla bütünleşir. Onların ve sahaf dükkanlarını mesken tutan kedilerin dünyasına girer ve Kafka’nın “Dönüşümün”e benzer şekilde kediye dönüşür. Kitaplara kedilerin gölgesi düşer.
Roman, Bursa’da da geçiyor. Romanın kahramanı Muzaffer İnebey El yazmaları Kütüphanesi ve Kedili Tekke de dolaşıyor. Kovid salgınıda kaybettiğimiz Kütüphaneci Ömer Bey’de sayfalar arasından çıkıyor.
Romanın sayfalarında Ahmet Hamdi Tanpınar’ı onun “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” kitabında dile getirdiği, atasözü olan cümleler…
“…Devam ederek değişmek / İşte bütün mesele bu…”
Gürsakal’ın diğer kitaplarında karşımıza çıkan baba ile bitmeyen hesaplaşmayı bu eserinde de görüyoruz. Gürsakal, Turganyev’in “Babalar ve Oğullar” eseri ile “Hamlet” arasında gidip geliyor.
“Kuşakların dili farklıdır. Bazarov’un babasıyla anlaşamaması sadece fikirlerden değil, dillerinden kaynaklıdır. Bizim evde ise babamın dili zaten hep suskunluktu. O suskunluk, annemin göz yaşlarından daha ağırdı.”
Gürsakal, “Bazarov’un babası oğlunu anlamak ister ama başaramaz. Benim babamsa hiç denemedi. Aradaki fark, yokluğun mutlaklığıdır.” Diye devam eder.
“Zaman bir dilencidir, ‘UNUTMAK’ adlı koca gövdeli canavar için sadaka toplar.”
Hafıza, kitabın temel konusu hafızanın kaybı.
El yazması kitapların yurtdışına çıkarılması Osmanlı İmparatorluğu’nda başlamıştır. Elçilik görevlileri, tacirler ve seyyahlar ilgilerini çeken kitapları alıp ülkelerine götürmüşlerdir. I. Dünya Savaşı yıllarında Hans Von Seckt adlı bir Alman Subayı öneli harekât planlarını ve belgeleri geri iade şartıyla Almanya’ya götürür. Geri istense de bir daha gelmez.
Dönüm noktası 1 Kasım 1928’de yapılan Harf Devrimiyle olur. Latin harflerine geçiş sorası Osmanlıca kitap ve belgeler birden önemsizleşir.
En büyük katliam, bir Bulgar uzmanın tavsiyesiyle yapışır. Uzmanın önerisiyle “Fersude” tanımıyla Maliye Arşivinden ayrılan 120 balya ve 500 sandık vesika büyük bir kısmı Bulgaristan’a olmak üzere Vatikan ve Almanya’ya satılır. Evrakları ayırtan Bulgar bir araştırmacıdır.
Olaya tesadüfen şahit olan Gazeteci İsmail hakkı Bey (Konyalı) önce İstanbul Defterdarı Şefik Bey’e koşar. Bu evrak ve belgelerin önemini anlatır. İçlerinde değerli el yazmaları vardır. Beraber Vali Muavini fazlı Güleç’e giderler. Ama bu cinayeti önleyemezler.
Daha sonra sahneye bir Alman ortaya çıkar. Türkiye’ye yerleşen ve Türk Vatandaşı olan Osman Yaşar ve “Ayaklı fihrist” ve “Allame” olarak bilinen Kütüphaneci İsmail Hoca ortaya çıkar. Osman Yaşar daha sonra yeğeni Diş hekimi leyla Konig’i de Türkiye’ye getirecektir.
Osman Konig önce sahaflarda bulduğu kitapları satın alıp, Almanya’ya ve ABD’ye satar. Sıra kütüphanelerdeki el yazmalarına gelir. Osman Yaşar’a “Harf Devrimi” yüzünden yeni rejime düşman olan İsmail Hoca yardımcı olur. Böylelikle Leyla Hanım’ın ölümüne kadar sürecek el yazması soygunu ve ülke dışına kaçırılması süreci başlar.
Peki, ya Bursa’nın hafızası?
Atatürk’ün açtığı İpekiş ve Merinos’un arşivlerine ne oldu. BTSO’nun arşivi ne alemde, Araştırmacılara açık mı<<*Hangi gazetenin arşivi var? Bursa’nın yaşayan hafızaları kayda alınmadan ölüp gidiyor…
Kütüphaneci Ömer Kurmuş’un ölmeden önce hançer koleksiyonunun çalındığını biliyor muydunuz?
“Yazmak, sadece hayal etmek değil; düzenlemek, kısaltmak, atmak, yeniden kurmaktır.”
Not: Almanya’da aylarca el yazmalarını ve kaçakçılığı araştıran Güler Doğan Averbek’e teşekkür ederim.



