DoğaSağlık

Deprem ve İlk Yardım

Türkiye, tarih boyunca birçok yıkıcı depremle sarsılmıştır. 17 Ağustos 1999’da merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 7.4 büyüklüğündeki Marmara depremi, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bolu, Eskişehir ve Bursa’da büyük yıkıma neden oldu. Bu depremden sadece 72 gün sonra, 12 Kasım 1999’da Bolu’da meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki deprem ise acıları daha da derinleştirdi.

23 Ekim 2011’de ise Van’ın Erciş ve Van ilçeleri, 7.2 büyüklüğündeki bir depremle sarsıldı. Yaklaşık 20 saniye süren depremde resmi rakamlara göre 601 kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı ve on binlerce kişi evsiz kaldı.

6 Şubat 2023 tarihinde ise Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli iki büyük deprem meydana geldi. 7.8 ve 7.5 büyüklüğündeki bu depremler, Türkiye’nin 10 ilinde ve komşu ülke Suriye’de büyük yıkıma neden oldu. Depremler sonucunda Türkiye’de en az 50 bin 783, Suriye’de ise en az 8 bin 476 kişi hayatını kaybetti. 122 binden fazla kişinin yaralandığı depremlerin ardından büyüklüğü 6,7’ye kadar varan 38 binden fazla artçı sarsıntı kaydedildi.

Bu depremler, Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığını ve depreme karşı her zaman hazırlıklı olma gerekliliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Büyük çaplı yıkımlara yol açabilen afetler, afet ve afet yönetimi konusunda toplumun tüm kesimlerinin bilinçlendirilmesinin ne kadar hayati olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu bağlamda, devlet yetkililerinden sivil toplum kuruluşlarına ve sıradan vatandaşlara kadar herkesin, afetlere karşı doğru bilgi ve becerilerle donatılması büyük önem taşımaktadır. Toplumumuzun afetler ve acil durum yönetimi konusunda köklü bir dönüşüm geçirmesi, yanlış inanç ve duygusal tepkilerden sıyrılarak, akılcı ve bilinçli bir tutum benimsemesi elzemdir. Bu dönüşümün temel taşı ise, yaygın ve etkili bir eğitim ve öğretim faaliyetidir.

Ülkemizin, afetlerden sonra yaşadığı yıkım ve iyileştirme döngüsünden çıkabilmesi için afet yönetim anlayışımızı kökten değiştirmemiz gerekiyor. Artık geleneksel kriz yönetimi yerine, modern afet yönetiminin temel prensiplerini benimsemeliyiz.

Bu prensipler; risk yönetimi, kayıp ve zarar azaltma, hazırlık, tahmin ve erken uyarı çalışmalarına odaklanmayı gerektiriyor. Yani, afetlerden sonra nasıl müdahale edeceğimize değil, afetlerden önce nasıl önlem alacağımıza odaklanmalıyız.

“İnsanlarımızı enkaz altından nasıl kurtarırız?” diye sormak yerine, “İnsanlarımız enkaz altında kalmasın!” diye düşünmeli ve bu doğrultuda hareket etmeliyiz.

EM-DAT’a göre bir olayın afet olarak sınıflandırılabilmesi için şu kriterlerden en az birini karşılaması gerekir:

* En az 10 kişinin ölmesi
* En az 100 kişinin etkilenmesi
* Olağanüstü hal ilan edilmesi
* İlgili devlet tarafından uluslararası yardım çağrısı yapılması

EM-DAT veri tabanı, BM kuruluşları, sivil toplum örgütleri, sigorta şirketleri, araştırma kuruluşları ve medya gibi çeşitli kaynaklardan elde edilen verilerin çaprazlamasıyla oluşturulmaktadır.

Türkiye’de Afetlerin Genel Görünümü:

EM-DAT verilerine göre, 1923-2016 yılları arasında Türkiye sınırları içinde toplam 313 afet meydana gelmiştir. Bu afetlerin 160’ı (%51.1) doğal afetlerden kaynaklanırken, 153’ü (%48.9) teknolojik afetlerdir.

Doğal Afetlerin Türleri:

Doğal afetlerin %55.4’ü ani gelişen, %44.6’sı ise yavaş gelişen afetlerdir. En sık görülen doğal afet türleri depremler (%40.6), sel baskınları (%25.6) ve fırtınalardır.

Teknolojik Afetlerin Türleri:

Teknolojik afetlerin dağılımına baktığımızda, %41.8’ini ulaşım kazaları, %25.5’ini jeofiziksel afetler ve %6.5’ini hidrolojik afetler oluşturmaktadır.

Afetlerde Can Kaybı:

1923-2016 yılları arasında Türkiye’de afetlerde toplam 91.797 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu ölümlerin büyük çoğunluğundan (%85.6) depremler sorumludur. Depremleri takiben en fazla can kaybına yol açan diğer afet türleri ise sırasıyla yol kazaları, sel baskınları, deniz kazaları ve patlamalardır.

Afetlerde Zaman İçinde Değişim:

Afet sayısında genel olarak artış görülmekle birlikte, can kayıplarında 1980-1998 dönemine kadar düzenli bir düşüş yaşanmıştır. Ancak bu tarihten sonra can kayıplarında tekrar artış gözlenmektedir.

Depremlerin Etkisi:

Depremler, Türkiye’de meydana gelen afetlerin sadece %40.6’sını oluştursa da, toplam can kaybının %85.6’sından sorumludur. Gerçekleşen tüm depremlerin %43.8’i ölümlü olup, ölümlü depremlerin %60’ından fazlasında en az 1.000 kişi hayatını kaybetmiştir.

Afet Türlerine Göre Ölüm Oranları:

Afet başına düşen ölüm sayısı incelendiğinde, depremler 1.087 ölümle ilk sırada yer almaktadır. Bunu sırasıyla 301 ölümle çeşitli kazalar-yangınlar, 77 ölümle salgın hastalıklar, 61 ölümle çeşitli kazalar-patlamalar ve 55 ölümle uçak kazaları takip etmektedir.

EM-DAT verileri, Türkiye’nin depremler başta olmak üzere çeşitli doğal ve teknolojik afetlere maruz kalan bir ülke olduğunu göstermektedir. Depremler, can kaybı açısından en yıkıcı afet türü olmaya devam etmektedir. Bu nedenle, deprem riskine karşı hazırlıklı olmak ve afet risklerini azaltmaya yönelik politikalar geliştirmek büyük önem taşımaktadır.

Makale Devam Ediyor

Depremler ve Yıkıcı Etkileri

Depremler, yer kabuğunun derinliklerindeki kayaların aniden ve şiddetli bir şekilde hareket etmesiyle meydana gelen, insanlık için büyük bir tehdit oluşturan doğal afetlerdir. Bu hareket, yüzeyde kırılmalara ve şiddetli sarsıntılara yol açarak binaların çökmesine, can ve mal kaybına neden olur.

Depremlerin yıkıcı etkileri bununla sınırlı kalmaz. Yangınlar, tsunamiler, heyelanlar ve çığlar gibi ikincil felaketleri tetikleyerek daha da büyük bir yıkıma sebep olabilirler. Özellikle büyük depremler, devasa boyutta tsunamilerle kıyı şeritlerini yerle bir edebilir, ani sellerle geniş alanları sular altında bırakabilir ve heyelanlarla çığlarla dağları yerinden oynatabilir.

Depremlerin ardından gelen artçı sarsıntılar da hafife alınmaması gereken bir tehlikedir. Bu sarsıntılar, zaten hasar görmüş yapıları daha da zayıflatarak çökme riskini artırır ve kurtarma çalışmalarını sekteye uğratır. Ayrıca, sürekli devam eden sarsıntılar insanlarda psikolojik stres ve travmaya neden olarak toplumların toparlanma sürecini olumsuz etkiler.

Depremlerin ne zaman ve nerede olacağını önceden tahmin etmek mümkün olmasa da, şiddetini ölçmek için Richter Ölçeği kullanılır. 6 ve üzeri büyüklükteki depremler, özellikle nüfus yoğunluğu yüksek bölgelerde meydana gelirse, yıkıcı sonuçlara yol açabilir.

Depremlerin yol açtığı ölümler genellikle travma, boğulma, toz solunumu ve hipotermi gibi nedenlere bağlı olarak gerçekleşir. Ayrıca, binaların ve altyapının ağır hasar görmesi de yüksek ölüm oranlarına sebep olur.

Depremler, insanlık için her zaman büyük bir tehdit oluşturacaktır. Ancak, depreme dayanıklı yapılar inşa ederek, afet hazırlık planları geliştirerek ve toplumda farkındalık yaratarak bu doğal afetin yıkıcı etkilerini en aza indirgemek mümkündür.

Afet Potansiyel Risklerini Anlama

Türkiye, Avrasya Jeolojik Plakası üzerinde yer aldığı için tarih boyunca çok sayıda yıkıcı depreme maruz kalmıştır. Ülke topraklarının ve nüfusunun önemli bir kısmı deprem riski altında bulunmaktadır. Endüstriyel merkezlerin çoğu da bu riskli bölgelerde yer almaktadır. Türkiye’nin resmi deprem tehlike haritasına göre, topraklarının, nüfusunun ve sanayisinin büyük bir kısmı sürekli olarak şiddetli deprem riski taşıyan birinci ve ikinci derece riskli bölgelerde yer almaktadır.

Türkiye, Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan deprem bölgesi haritasına göre yüksek deprem riski taşıyan bir ülkedir. Ülke yüzölçümünün ve nüfusunun yaklaşık yarısı yüksek riskli bölgelerde bulunmaktadır. Tarih boyunca Türkiye’de 7.0 ve üzeri büyüklükte yaklaşık 100 deprem meydana gelmiştir ve bu depremler büyük can ve mal kayıplarına neden olmuştur. Özellikle 1999 yılında meydana gelen iki büyük depremde 18.000’den fazla insan hayatını kaybetmiş ve büyük çaplı hasar meydana gelmiştir. Son olarak, 2023 yılında Kahramanmaraş merkezli depremler Türkiye ve Suriye başta olmak üzere geniş bir coğrafyayı etkilemiş, büyük can kayıplarına ve çok geniş bir alanda yıkıma yol açmıştır. Depremler, Türkiye’nin sanayi ve ekonomi merkezini de etkileyerek ülke ekonomisi üzerinde ağır sonuçlar doğurmuştur.

Depremlerde korunma yöntemleri aşağıdaki adımlarla özetlenebilir:

  1. Çök-Kapan-Tutun: Deprem sırasında sağlam bir yere çökün, başınızı ve boynunuzu kollarınızla koruyarak kapanın, ardından sağlam bir şeye tutunun.
  2. Hasarlı Binalardan Uzaklaşın: Hasarlı bir binadaysanız hızla dışarı çıkın ve binadan uzaklaşın. Hasarlı binalara girmeyin, güvenli bir alana gidin.
  3. İletişim Yöntemleri: Eğer kapanırsanız, bir mesaj göndermek için boruya veya duvara vurun, ıslık çalın veya başka bir iletişim yöntemi kullanın. Yaralanmanız durumunda, kurtarıcıların sizi bulabilmesi için dikkat çekici işaretler yapın.
  4. Acil Durum Bilgilerini Takip Edin: Güvende olduğunuzda, yerel haber raporlarındaki acil durum bilgilerine dikkat edin. Pille çalışan radyo, TV, sosyal medya veya cep telefonu metin uyarıları gibi kaynaklardan talimatlar alın.
  5. Temizlik ve Güvenlik: Temizlik yaparken dikkatli olun ve koruyucu giysiler giyin. Uzun kollu gömlek, uzun pantolon, iş eldivenleri ve sağlam, kalın tabanlı ayakkabılar gibi koruyucu ekipmanları kullanın.
  6. Çalışmalar ve Provalar: Deprem anında nasıl korunulacağını öğrenmek için ailece, sınıfça veya çalışma arkadaşlarınızla provalar yapın. Bu, reflekslerinizi geliştirerek doğru davranışlarda bulunmanıza yardımcı olacaktır.

Bu korunma yöntemleri, deprem anında sarsıntıların etkisini en aza indirmek ve kişisel zararları azaltmak için önemlidir. Ancak, her durumda güvenliği sağlamak için yerel yetkililerin talimatlarını ve binaların tahliye planlarını takip etmek önemlidir. Ayrıca, deprem hazırlığı kapsamında acil durum çantaları, su ve gıda stokları gibi önlemler almak da önemlidir.

Bu yöntemler, deprem sonrası güvenliğin sağlanması ve zararların en aza indirilmesi için önemlidir. Özellikle Çök-Kapan-Tutun öğretisinin yaygınlaştırılması ve provaların yapılması, insanların doğru hareket etme reflekslerini geliştirmesine yardımcı olur. Bu bilinçlendirme çalışmaları, yetişkinlerin ve çocukların deprem anında kendilerini koruyabilmesi için büyük önem taşır.

İLK YARDIM

İlk yardım, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda hayatın kurtarılması veya durumun kötüye gitmesinin önlenmesi amacıyla olay yerinde, mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalardır. İlk yardım, herkesin olayın olduğu yerde bulabildiği malzemeleri kullanarak hayat kurtarıcı müdahaleler yapabilmesini içerir.

Acil tedavi ise tıbbi müdahalelerin doktor ve sağlık personeli tarafından yapıldığı acil tedavi ünitelerinde gerçekleştirilen müdahalelerdir.

İlk yardım ve acil tedavi arasındaki fark, acil tedavinin ehliyetli kişilerce gerekli donanımla yapılan müdahaleler olduğu halde, ilk yardımın ise eğitim almış herkesin olay yerinde bulunan malzemeleri kullanarak yaptığı hayat kurtarıcı müdahaleler olduğudur.

İlk yardım eğitimi, insanlara acil durumlarda ne yapacaklarını öğreten uluslararası bir halk eğitimi programıdır. İlk yardım eğitimi, mağdurlara yardım etme, arama ve kurtarma tekniklerini öğrenme ve hayat kurtarma becerilerini geliştirme amacı taşır. Deprem gibi doğal afetlerde kurtarma faaliyetlerini yürütmek için eğitimli ve bilinçli gönüllülere ihtiyaç duyulur. Ayrıca, felaketlerin ardından ortaya çıkan sosyal organizasyonlara destek vermek ve acil durumda eğitimli gönüllülerin devlet kurumlarına katkı sağlaması önemlidir. Bu nedenle, acil durumlardaki eğitimli gönüllülerin sayısını artırmak ve acil çalışmalara daha fazla dikkat ve destek vermek gerekmektedir.

Afetlerde İlk Yardım ve Temel İlkeler

Doğal afetlerde özellikle depremler ve çeşitli yaralanmalar durumunda, tıbbi müdahale ve ilk yardım uygulamaları hayati öneme sahiptir. İlk 60 dakika içinde yapılan doğru ve etkili müdahaleler, yaralıların yaşamını kurtarmak için büyük önem taşır. Bu ilk 60 dakika, “altın saat” olarak adlandırılır.

Özellikle acil havayolu açılması ve solunum desteği gerektiren durumlarda ise bu süre birkaç dakika ile sınırlıdır. Bu nedenle, toplumun genelinde sağlık bakım profesyonelleri dışında kalan herkesin ilk yardım konusunda bilgilendirilmesi önemlidir. Aslında her birey, kendi bilgi ve yetenekleri doğrultusunda “Afetlerde İlk Yardım Gönüllüsü” olarak hareket edebilir.

Önemli olan, yaşamı sona erdiren veya sakatlığa yol açan müdahalelerde bulunmamak ve doğru bilgilere sahip olmaktır. Bu nedenle, ilk yardımın temel ilkeleri ve uygulamaları konusunda bilgi sahibi olmayan bireylerin, sağlık çalışanı olsun ya da olmasın, herhangi bir müdahalede bulunmaması hayati önem taşır.

İlkyardımın öncelikli amaçları şunlardır:

  1. Hayati tehlikenin ortadan kaldırılması: İlkyardım, öncelikle hayati tehlikenin bulunduğu durumlarda müdahale etmeyi amaçlar. Bunun için öncelikle yaralı veya hasta kişinin güvenliğinin sağlanması gerekir. Örneğin, tehlikeli bir ortamda yaralıyı güvence altına almak veya kanama kontrolü yapmak gibi adımlar hayati tehlikeyi azaltır.
  2. Yaşamsal fonksiyonların sürdürülmesinin sağlanması: İlkyardım, yaralı veya hastanın yaşamsal fonksiyonlarının sürdürülmesine yönelik müdahaleleri içerir. Bunlar arasında solunum yolunun açılması, solunumun desteklenmesi, kan dolaşımının sağlanması ve kanama kontrolü gibi önlemler yer alır. Bu şekilde, kişinin hayati fonksiyonları devam ettirilir.
  3. Hasta/yaralının durumunun kötüleşmesinin önlenmesi: İlkyardım, hasta veya yaralının durumunun kötüleşmesini önlemek için müdahalelerde bulunur. Örneğin, enfeksiyon riskini azaltmak için yaralı bölgenin temizlenmesi, stabilizasyon sağlamak için kırıkların tespit edilmesi ve desteklenmesi gibi adımlar alınır.
  4. İyileşmenin kolaylaştırılması: İlkyardım, hastanın veya yaralının iyileşme sürecini desteklemeyi amaçlar. Bunun için yara bakımı, enfeksiyon önleme, ağrı yönetimi gibi önlemler alınır. Ayrıca, hastanın rahatlatılması, sakinleştirilmesi ve psikolojik destek sağlanması da iyileşmeyi kolaylaştırır.

Bu amaçlar doğrultusunda ilkyardım, olay yerinde yapılacak acil müdahalelerin en etkili ve doğru şekilde gerçekleştirilmesini sağlar.

İlkyardımın hedef girişimleri, yaralı veya hastanın durumuna bağlı olarak aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

  1. Havayolunu açmak ve rahat solunum yapılmasını sağlamak: Solunum yollarının açılması, yaralı veya hastanın solunumunu kolaylaştırmak için önemlidir. Eğer havayolu tıkanmışsa, yapay solunum veya Heimlich manevrası gibi müdahalelerle havayolu açılır.
  2. Kalp atımının olmadığı durumda, kalp masajı yapmak: Kalp durması veya kalp atımının olmadığı durumlarda kardiopulmoner resüsitasyon (CPR) uygulanır. Kalp masajı ve suni solunum kombinasyonu ile kalbin yeniden çalıştırılması hedeflenir.
  3. Kanamayı durdurmak: Kanamaların kontrol altına alınması, yaralıda kan kaybını önlemek için önemlidir. Basınç uygulama, sargılar veya tamponlar kullanarak kanamalar durdurulur.
  4. Yaralının şoka girmesini önlemek: Şok durumunda, vücudun organlara yeterli oksijen ve kan akışını sağlamak önemlidir. Yaralıya uygun pozisyon verilerek (genellikle yatay ve bacaklar kaldırılmış şekilde) dolaşım desteklenir.
  5. Yaraları sarmak: Yaralarda enfeksiyon riskini azaltmak ve iyileşmeyi desteklemek için yara bakımı yapılır. Temiz bir bez veya bandaj ile yaralar sıkıca sarılır.
  6. Kırık ve çıkıkları hareketsiz hâle getirmek: Kırık veya çıkıkların hareket etmesini önlemek için, yaralının hareketsiz hale getirilmesi gerekir. Şişlik veya ağrıyı azaltmak için alçı veya splint gibi immobilizasyon yöntemleri kullanılır.
  7. Yaralıyı uygun pozisyona getirmek: Yaralının rahat ve güvenli bir pozisyonda olması önemlidir. Omurga yaralanmalarında veya solunum zorluğu olan durumlarda, uygun pozisyon verilerek yaralının durumu desteklenir.
  8. Beden sıcaklığını korumak: Soğuk hava veya hipotermi riski durumunda, yaralının beden sıcaklığını korumak için uygun giysiler ve battaniyeler kullanılır.
  9. Haberleşmeyi sağlayarak yaralının hızla sağlık kuruluşuna sevk edilmesini sağlamak: Olay yerinde veya acil durumlarda, yaralının hızla uygun sağlık kuruluşuna ulaştırılması önemlidir. İletişim araçları kullanılarak yardım talep edilir ve sağlık ekiplerine doğru bilgi aktarılır.

Bu hedef girişimler, ilkyardımın temel prensipleri ve uygulamaları arasında yer alır ve acil durumlarda yaralı veya hastanın hayatını kurtarmaya veya durumunun kötüleşmesini önlemeye yönelik adımlardır.

İlkyardımın temel uygulamaları Koruma

Bilgilendirme, Kurtarma (KBK) olarak ifade edilir. İşte bu uygulamaların detayları:

  1. Koruma: Koruma uygulaması, olay yerinde güvenli bir ortam oluşturmayı ve kaza sonuçlarının ağırlaşmasını önlemeyi amaçlar. Bu aşamada aşağıdaki adımlar takip edilir:
  • Olay yerine varıldığında, kendi güvenliğiniz için dikkatli olun ve tehlikeleri değerlendirin.
  • Eğer olay yerinde tehlikeli maddeler varsa, güvenli bir bölgeden olay yerine müdahale edin.
  • Elektrik hatlarının, sızıntı yapan gaz veya yakıt hatlarının, çöken yapıların veya diğer tehlikelerin olup olmadığını kontrol edin.
  • Mümkün olduğunca çok sayıda kişinin olay yerinden uzaklaşmasını sağlayın ve olay yerini güvenli hale getirmek için önlemler alın.
  1. Bildirme: Bildirme uygulaması, olayın veya kaza durumunun hızlı bir şekilde yardım kuruluşlarına bildirilmesini içerir. Bu adımları takip ederek bildirme yapabilirsiniz:
  • 112 acil telefon numarasını arayarak veya diğer uygun iletişim yöntemlerini kullanarak olayı yetkililere bildirin.
  • Olay yerine en yakın acil yardım ekiplerinin sevk edilmesini talep edin.
  • Yetkililere olayın yerini, meydana gelen durumu ve varsa yaralıların durumunu doğru ve açık bir şekilde aktarın.
  1. Kurtarma: Kurtarma uygulaması, olay yerindeki yaralı veya mağdurların güvenli bir şekilde kurtarılmasını içerir. Bu aşamada aşağıdaki adımlar takip edilir:
  • Yaralıları veya mağdurları tehlikelerden uzaklaştırın ve güvenli bir bölgeye taşıyın.
  • Eğer yaralılar hareketsiz ise boyun ve omurga yaralanmalarını önlemek için dikkatli bir şekilde taşıma yapın.
  • Temel yaşam desteği veya ilkyardım müdahalesi gereken durumları belirleyin ve gerekli müdahaleleri yapın.
  • Yaralıların durumunu sürekli olarak izleyin ve sağlık kuruluşlarına hızla sevk edilmelerini sağlayın.

Bu temel uygulamalar, ilkyardım eğitimi alan bir bireyin olay yerinde doğru ve etkili bir şekilde hareket etmesini sağlar. KBK prensiplerine uygun olarak, öncelikle kendi güvenliğinizi sağlayarak koruma önlemlerini alır, ardından olayı yetkililere bildirir ve son olarak yaralıların güvenli bir şekilde kurtarılmasını sağlarsınız. Bu temel uygulamalar, ilkyardımın etkili bir şekilde gerçekleştirilmesinde büyük önem taşır.

Solunum ve Kalp Durması

Solunum ve dolaşım işlevi, canlıların yaşamını sürdürmede büyük önem taşır. Solunum durması, çeşitli nedenlerle solunum hareketlerinin durması sonucunda vücudun oksijen ihtiyacını karşılayamaması durumudur. Bu durumda, yapay solunumun derhal başlatılmaması halinde kısa sürede kalp durması ortaya çıkabilir. Bilinci kapalı olan bir bireyde meydana gelen kalp durması, büyük arterlerden (atar damarlarından) nabız alınamaması anlamına gelir. Havayolunun açılması, solunumun sağlanması ve dolaşımın devam ettirilmesi, ilk yardım uygulamalarında öncelikli hedeflerdir. Bu nedenle solunum ve kalp durmasının belirtilerinin ve bulgularının bilinmesi ve erken dönemde tanılanması büyük önem taşır.

Solunum durması, aşağıdaki belirtilerle kendini gösterebilir:

  • Kişinin göğsünün hiç hareket etmemesi veya çok zayıf hareket etmesi
  • Solunum sesinin duyulmaması veya çok zayıf olması
  • Dudağın veya cildin soluk veya mavimsi renk alması
  • Kişinin bilincinin kapalı olması veya cevap vermemesi

Kalp durması ise aşağıdaki belirtilerle kendini gösterebilir:

  • Nabız alınamaması (büyük arterlerden)
  • Kişinin bilincinin kapalı olması veya cevap vermemesi
  • Derin ve etkisiz solunum (veya solunumun tamamen durması)
  • Dudağın veya cildin soluk veya mavimsi renk alması

Bu belirtiler solunum ve kalp durmasının erken dönemde tanınması için önemlidir. Eğer bir kişide solunum veya kalp durması olduğunu düşünüyorsanız, hemen yardım çağırın ve yapay solunum (solunum durması) veya kalp masajı (kalp durması) gibi ilkyardım müdahalelerine başlayın. Solunum ve kalp durmalarında erken müdahale, kişinin hayatta kalma şansını önemli ölçüde artırır. Bu nedenle solunum ve kalp durmasının belirtilerini bilmek ve hızlı bir şekilde uygun müdahaleleri yapmak yaşamsal önem taşır.

Afet durumlarında, ilkyardımın temel ilke ve uygulamalarına dikkat etmek, yaşam kurtarmada büyük önem taşır. İlk yardımın temel ilke ve uygulamalarını bilmek, afetzedeye etkili müdahalede bulunmak için gereklidir. İşte bazı temel ilke ve uygulamalar:

  1. Güvenlik: Öncelikle kendi güvenliğinizi sağlayın. Olay yerindeki tehlikeleri değerlendirin ve güvenli bir çevre oluşturun. Müdahale ederken kendi güvenliğinizi tehlikeye atmayın.
  2. Değerlendirme: Yaralının durumunu hızlı bir şekilde değerlendirin. Bilinçli mi, solunumu var mı, kanaması var mı gibi önemli bilgileri tespit edin.
  3. Acil çağrı: Hemen acil yardım hattını (örneğin, 112) arayarak yardım isteyin. Yaralının durumunu ve olay yerini net bir şekilde bildirin.
  4. Havayolu ve solunum: Yaralının havayolunu açın ve solunumunun devam ettiğinden emin olun. Eğer solunumu yoksa veya zorlanıyorsa, yapay solunum veya CPR (Kalp masajı) gibi solunum müdahalelerine başlayın.
  5. Kanama kontrolü: Kanayan bir yaranın kanamasını durdurmak için basınç uygulayın ve gerekirse sargı veya bandaj kullanın. Kanama kontrolü sağlamak hayati öneme sahiptir.
  6. Şok önleme: Yaralıyı şok durumuna düşmekten korumak için uygun pozisyonu sağlayın. Bunu yaparken yaralının vücut ısısını korumaya da dikkat edin.
  7. Yaralanmaların hareketsizleştirilmesi: Kırık veya çıkık gibi yaralanmalarda, yaralının hareket etmemesi ve yaralanmanın daha da kötüleşmesini önlemek için hareketsizleştirme uygulayın.
  8. İletişim ve sevk: Yaralının durumunu ve ihtiyaçlarını sağlık kuruluşuna bildirmek için iletişimi sağlayın. Gerekirse ambulans talep edin ve yaralının hızla sağlık kuruluşuna sevk edilmesini sağlayın.

Bu temel ilke ve uygulamaları dikkate alarak ilkyardım müdahalesi yapmak, yanlışlıkları önlemek ve yaralının durumunun ciddileşmesini engellemek için önemlidir. İlk yardım eğitimi alarak bu becerileri geliştirmek ve güncel bilgilere sahip olmak da önemlidir.

İlk yardım temel prensip ve uygulamaları: İlk yardımı gerçekleştiren birey;

ilk yardımın temel ilke ve uygulamaları içinde triyaj (ayırma) sistemi önemli bir yer tutar. Triage, sınırlı kaynakların kullanılarak çok sayıda yaralıya acil bakımın ulaştırılmasını sağlamak için tıbbi personel veya acil tıp çalışanları tarafından kullanılan bir sistemdir. Triage sistemi, hastaların acil yardım alması gereken öncelik sırasını, transport hızını ve hangi hastaneye sevk edileceğini belirlemek için kısa klinik değerlendirme yapmayı içerir.

Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde, itfaiye gibi kamu çalışanlarının da triyaj yapabildiği görülmektedir, ancak genellikle bu kurumlarda paramedik, acil tıp teknisyeni gibi sağlık personeli istihdam edilmektedir. Ülkemizde ise triyajın sadece sağlık çalışanları tarafından uygulanabilmesi daha yaygın bir uygulamadır.

Triage sistemi, acil durumda kaynakların etkin kullanılmasını sağlamak ve en çok ihtiyaç duyan hastaların öncelikli olarak tedavi edilmesini hedefler. Bu sistem, ilk yardımcıların olay yerindeki yaralıları hızla değerlendirerek aciliyet durumlarına göre kategorize etmelerine yardımcı olur. Böylece, kaynakların doğru bir şekilde dağıtılması ve tıbbi müdahalenin en etkin şekilde gerçekleştirilmesi sağlanır.

İlk yardım eğitimi alan herkesin triyaj konusunda bilgi sahibi olması önemlidir. Bu sayede, acil durumlarda doğru değerlendirme yapılabilir ve en kritik durumda olan hastalara öncelik verilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, triyaj sistemi en iyi sağlık çalışanları tarafından uygulanır ve profesyonel sağlık ekibinin yönlendirmeleri ve koordinasyonuyla gerçekleştirilir.

Hayat kurtarma zinciri nedir?

Hayat kurtarma zinciri dört halkadan oluşur ve ilkyardımcının görevi sınırlıdır.

İlk halka, sağlık kuruluşuna haber verilmesi ve erken tanı ve yardım çağırma sürecidir. Bu halka, kalp ve solunum durması belirtilerinin hızla belirlenmesini, bilinç durumunun değerlendirilmesini ve acil yardımın aranmasını içerir.

İkinci halka, olay yerinde temel yaşam desteği yapılmasıdır. Herkes, her yerde bilinci kapalı bir hasta veya yaralı ile karşılaşabilir. Olay yerinde kalp-akciğer canlandırmasının başlatılması, yaşamın kurtarılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle, temel yaşam desteği becerilerini sağlık bakım profesyonelleri dışındaki bireylerin de bilmesi ve uygulayabilmesi önemlidir. Bu halkada hedef, toplumun genelinde bilgilendirmedir.

Üçüncü halka, erken defibrilasyon ve ambulans ekiplerince müdahaledir. Bu halka, hızlı ve düzensiz kalp atımının elektroşok dalgalarıyla normal ritme döndürülmesini ve ambulans ekiplerinin gerekli müdahaleleri yapmasını içerir.

Dördüncü halka, hastane acil servislerinde müdahaledir. Bu halkada, hastane acil servislerinde gerekli tıbbi müdahalelerin yapılması ve tedavi sürecinin başlatılması yer alır.

Özellikle üçüncü halka olan erken defibrilasyon konusunda, ilkyardım eğitimi almış bireylerin otomatik eksternal defibrilatör (OED) kullanım eğitimine katıldıysa uygulama yapabileceği belirtilir. Otomatik defibrilatörlerin halka açık ve kalabalık bölgelerde, ambulanslarda bulunması gereklidir ve sağlık bakım profesyonelleri olmayan bireylerin temel yaşam desteği kurslarında aldıkları eğitim sonucunda otomatik defibrilasyon uygulayabilmeleri desteklenir.

Hayat kurtarma zinciri, bir bütün olarak ele alındığında hızlı ve etkin bir şekilde sağlık hizmetlerine erişimi sağlar ve hayati tehlikede olan bireylerin yaşamını kurtarır. Her halkanın görevini yerine getiren ve koordineli bir şekilde çalışan sağlık profesyonelleri ve ilkyardımcılar, hayat kurtarma sürecinde önemli bir rol oynar.

İlkyardımın ABC’si nedir?

İlkyardımın ABC’si “Airway” (Hava Yolu), “Breathing” (Solunum) ve “Circulation” (Dolaşım) kavramlarını ifade eder. Bilinç kontrol edildikten sonra, bilinç kapalı bir kişiye yardım ederken aşağıdaki adımlar hızla değerlendirilmelidir:

A. Hava yolu açıklığının değerlendirilmesi: Öncelikle, kişinin ağız ve boğazındaki engelleri kaldırmak için başını geriye doğru hafifçe eğerek hava yolunu açmalısınız. Herhangi bir yabancı cisim veya kusmuk varsa, temiz bir şekilde çıkarılmalıdır.

B. Solunumun değerlendirilmesi: Kişinin solunumunu kontrol etmek için “Bak-Dinle-Hisset” yöntemini kullanabilirsiniz. Göğsün yukarı ve aşağı doğru hareket edip etmediğini gözlemleyin, kulakla yaklaşarak solunum sesini dinleyin ve yanağınızı kişinin ağzına ve burnuna yaklaştırarak soluk alıp verip vermediğini hissedin. Eğer kişi solunum yapıyorsa, solunum yolunu açık tutmaya devam edin. Solunumu yoksa, solunum desteği (sunma) sağlamak için yapay solunum (CPR) uygulamasına başlamalısınız.

C. Dolaşımın değerlendirilmesi: Şah damarından (karotid arter) nabız alarak dolaşımın değerlendirilmesi yapılır. Şah damarının yan tarafına parmaklarınızı yerleştirin ve 5 saniye boyunca nabzı hissedin. Nabız yoksa veya çok zayıfsa, kalp masajına başlamalısınız.

Bu ABC ilkyardım prensipleri, hayati öneme sahip olan hava yolu, solunum ve dolaşımın değerlendirilmesini ve gerektiğinde müdahale edilmesini sağlar.

Sonuç

Afet durumlarında ve ilk yardım uygulamalarında bilgi ve beceri sahibi olmak, hayat kurtarmada büyük önem taşır. İlk yardım eğitimleri, toplumun her kesimine yayılmalı ve farklı yaş gruplarında erken dönemden itibaren verilmelidir. Yerel yönetimler tarafından kurslar düzenlenmeli, tatbikatlar yapılmalı ve çevrimiçi eğitimler sunulmalıdır.

Deprem gibi afet anlarında, yaralanmaların hızlı bir şekilde müdahale edilmesi gerekmektedir. Kanamalar, kafa ve omurga travmaları gibi durumlarda ilk yardımcılar, acilen müdahale etmeli ve yaralıyı kurtarmalıdır. Kanamanın durdurulması için basınç uygulanmalı, gerektiğinde turnike kullanılmalıdır. Omurga kırığı gibi durumlarda ise hareket ettirme yapılmamalıdır.

Ayrıca, afet mahallindeki birinin veya ilk yardım eğitimi almış bir gönüllünün yaralıya müdahale etmesi gerekebilir. Bu nedenle, temel yaşam desteği kursları ve otomatik eksternal defibrilatör (OED) kursları gibi eğitimler önemlidir. İlk yardımcılar, eğitim aldıkları konuları bilinçli bir şekilde uygulamalı ve gerektiğinde sağlık bakım profesyonellerine bilgi aktarmalıdır.

Son olarak, afet durumlarında iletişim, organizasyon ve takip önemlidir. İletişim imkanları kullanılarak yardım kuruluşlarına haber verilmeli ve yaralının en kısa sürede sağlık kuruluşuna ulaştırılması sağlanmalıdır. Yaralının kimliği ve değerli eşyaları koruma altına alınmalı ve hastane sevk süreci takip edilmelidir.

Afet ve ilk yardım eğitimleri, toplumun afetlere ve acil durumlara karşı bilgi, bilinç ve farkındalık düzeyini artırır. Sürekli eğitim ve tatbikatlarla bilgilerin hafızada kalıcılığı sağlanır ve afet anlarında doğru ve etkili müdahale yapma becerisi geliştirilir. Bu sayede toplumda afetlere hazırlıklı ve ilk yardım konusunda bilinçli bireylerin sayısı artar.

Yazar

Kaynak
Ibrahim Mohamed Shaluf, An overview on disasters, , Disaster Prevention and ManagementHande Bahadır A.G.M.Mehmet Emin Baris, Effectiveness Of Turkish Disaster Management System And Recommendations.H.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, Temel İlkyardım Uygulamaları Eğitim KitabıMargarita Poteyeva et al., Disaster Management A Disaster Manager’s Handbook, W. Nick Carter(Edit), 1991, 2008 Asian Development Bank, 6 ADB Avenue, Mandaluyong City 1550 Metro Manila, Philippines,,pp. 215-216Seher Deniz Öztekin(Edit), Afetlerde Tıbbi Müdahale Acil Yardım ve Afet , İstanbul Üniversitesi, Yönetimi Lisans Tamamlama ProgramıH.Fazıl İnan, Zülfinaz Kurt, İlknur Kubilay, a. g. e.,Seher Deniz Öztekin(Edit), a. g. e.Faizan H. Arshad, Alan Williams, Glenn Asaeda, et all., A Modified Simple Triage and Rapid Treatment Algorithm from the New York City (USA) Fire Department, Prehospital and Disaster Medicine, April 2015,Resmi Gazete, 29 Temmuz 2015 Tarih, 29429 Sayı, Sağlık Bakanlığı, İlkyardım YönetmeliğiSeher Deniz Öztekin(Edit), a. g. e.Hilmi ÖZDEN Makalesi

Bir Yorum Yazın

Başa dön tuşu