GündemUluslararası İlişkiler

Büyük Ortadoğu Projesi’nin Son Noktası, Büyük Avrasya Projesi’nin Başlangıç Fişeği: İbrahim Antlaşmaları

Bir süre önce Hamas’ı kınayan, silah bırakması ve yönetimi Mahmud Abbas’a devretmesi çağrısı yapılan BM bildirisine Körfez ülkeleri ve Arap Birliği üyesi devletler imza atmıştı. Aynı şekilde İbrahim Antlaşmalarının kapsamının genişleyeceği de konuşulmuştu.

İbrahim Antlaşmalarını bilmeyenler için bir defa daha tekrar etmekte fayda var.

İbrahim Anlaşmaları, İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında 15 Eylül 2020’de imzalanan, Arap-İsrail normalleşmesine ilişkin ikili anlaşmalardır. Anlaşmanın ismindeki “İbrahim” vurgusu Sami ırklarının ve 3 ilahi/semavi dinin, yani Hristiyanlık, Yahudilik ve İslâmiyet’in ortak atası olan Hz. İbrahim’e gönderme yapılarak, dinlerin ve kültürlerin bir araya gelebileceği barışçıl bir zemin propagandası yapılarak algı pompalanmaya çalışılmıştı. Anlaşmaların mimarlarından biri olan ABD Başkanı Donald Trump, bu sürece güçlü bir şekilde aracılık etti ve bunu dış politika alanında büyük bir başarı olarak duyurdu.

Amerika Birleşik Devletleri’nin aracılık ettiği, 13 Ağustos 2020 tarihli ilk duyuru yalnızca İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgiliydi.

11 Eylül 2020’de İsrail ile Bahreyn arasında bir takip anlaşmasının duyurulmasından önce, 15 Eylül 2020’de, İbrahim Anlaşmalarının ilk yinelenmesine ilişkin resmi imza töreni, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin ev sahipliğinde 11 Eylül 2020’de gerçekleştirildi. İkili anlaşmaların bir parçası olarak hem Birleşik Arap Emirlikleri hem de Bahreyn, İsrail’in egemenliğini tanıdı ve tam diplomatik ilişkilerin kurulmasına olanak sağladı.

Yine 22 Aralık 2020’de Sudan ve 6 Ocak 2021’de Fas da İbrahim Anlaşmalarına imza atan ülkeler olmuştur.

Yine 2018’de Netanyahu’nun ziyaret ettiği ve Maskat’ta Sultan Kabus bin Said ile görüştüğü Umman Sultanlığı, İsrail ile yapılacak bir anlaşmanın en güçlü adaylarından biri.

Sudan anlaşmanın bildirim kısmını imzalamış olsa da Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in aksine İsrail ile ilgili belgeyi imzalamadı. Şubat 2023 itibarıyla İsrail ile tam normalleşme konusunda Sudan hükûmetiyle görüşmeler halen devam etmektedir.

Aynı şekilde 7 Mart 2023 itibarıyla İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Eli Cohen, İbrahim Anlaşmalarının Endonezya, Nijer, Moritanya ve Somali’yi kapsayacak şekilde genişletilmesi için Amerikalılarla görüşmelerde bulunmaya başladı ki Endonezya da geçenlerde Hamas’ı kınayan, silah bırakması ve yönetimi Mahmud Abbas’a devretmesi çağrısı yapılan BM bildirisine tıpkı Körfez ülkeleri ve Arap Birliği üyesi devletler gibi imza atmıştı.

İbrahim Anlaşmaları, İsrail’in Arap dünyasındaki yalnızlığını kırarken, Arap ülkeleri açısından da yeni bir jeopolitik açılım anlamına geliyordu. Özellikle İran’ın artan etkisine karşı bir denge unsuru olarak görülüyordu. Ayrıca ABD ile olan ilişkilerini güçlendirme ve ekonomik kazanımlar elde etme motivasyonları da bu ülkelerin kararlarında etkiliydi.

Yani bütün bu yaşanan gelişmelerin geldiği mana açıktır:

İbrahim Antlaşmalarının kapsamı Arap olmayan Müslüman devletlere doğru genişleyecek ve daha da önemlisi bu anlaşmalar sayesinde yeni bir Orta Doğu öngörülüyor.

Yeni Orta Doğu inşası var. Tarihte Finikelilerden başlayan süreçte Suriye merkezli Akdeniz havzası ticaretin ve medeniyetin merkezidir. Avrupa yaşlandı, ABD dünyayı doyurabilecek nitelikte değil. Dünyada yükselen Çin var.Yeni dünyada teknoloji ve ticaret merkezi Akdeniz havzası. Akdeniz havzası Suriye’den, Mısır’dan, Suudi Arabistan’dan, Ürdün’den, Lübnan’dan, Kıbrıs’tan oluşuyor. Enerji ve teknolojinin de ana hattı olacak.

İşin daha da önemli bir yanı var. Esasen İbrahim Antlaşmaları, Ortadoğu’nun yeniden tanzim çalışmalarının son etabını meydana getiriyordu zira ABD tarafından 1990 itibariyle tasarlanan ve hayata geçirilmeye başlanan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) son aşaması İbrahim Antlaşmalarıdır.

Bilindiği üzere Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) bir gecede karar verilmemiş, bu projenin ne zaman hayata geçirileceği, ne zaman hayata geçirilmesi için fizibilite çalışmalarının, zemin etüdünün ne zaman yapılacağına dair derinlemesine planlamalar yapılmıştır. Şöyle ki, ABD ve “Küresel Güçler” 21.yüzyılın planlamasını 1990 yılı itibariyle yapmaya başlamışlardır. SSCB’nin ve komünist blokun çökeceğini Berlin Duvarı yıkılmadan çok önce gören ve bilen küresel güç odakları Washington’da tek kutuplu yeni dünya düzenini planlamaya başlamışlardı bile. Ve bu planın belki de en önemli ve stratejik halkasını Büyük Ortadoğu Projesi oluşturuyordu… Sonrasında da Orta Asya’ya kadar uzanan bir dizayn projesi tasarlanıyordu.

ABD için 21. Yüzyılda en büyük hedef başta Ortadoğu ama daha da önemlisi SSCB’nin yıkılması ile siyasal nüfuz boşluğu yaşanan Orta Asya enerji koridorunu kontrol altına almaktı…

Amerika tarafından bu hattın kontrol altına alınması için “hedef seçilen” bölgelerdeki “Üniter/Ulus Devlet” yapılarının tasfiye edilmesi gerekiyordu…

Ama elbette ki Orta Asya’dan önce Ortadoğu’yu dikensiz gül bahçesi haline getirmek ABD’nin başlıca hedefiydi.

Ancak bunlar yapılırken daha önce bu ölçekte denenmemiş bu siyasal mühendislik projesi için bir deneme laboratuvarı gerekmekteydi…

Tito’nun hayatını kaybetmesiyle Sırp, Hırvat, Boşnak, Makedon ve Karadağlılardan oluşan farklı etnik yapılardan millerin oluşturduğu Yugoslavya’da yaşanmaya başlanan ekonomik sıkıntılara, özellikle Sırp ve Makedon radikallerin baskıcı, yıkıcı ve faşizan tavırları eklenince Yugoslavya için için kaynamaya başlamıştı.

Balkanların merkezindeki Yugoslavya asıl büyük proje olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin deneme laboratuvarı olmak için biçilmiş kaftandı…

Küresel güçler Yugoslavya için düğmeye bastılar. Tüm etnik gruplar (Boşnaklar hariç) silahlandırıldı… Yaşanan süreç içerisinde BM görevlilerinin göz yummasıyla Srebrenitsa’da Sırp güçlerinin günlerce yürüttükleri katliamlar sonucu 8 bin Müslüman Boşnak öldürüldü.

İşin daha da vahim yanı sayısı yüzleri bulan kadın ve küçük yaştaki kız çocukları tecavüz mağduru oldu.

İlerleyen süreçte Amerika ve Batı Srebrenitsa’da göz yumdukları Sırp diktatör Milosevic’i anında satmış ve onu tehdit unsuru olarak dünyaya göstermişler. Neticede NATO güçlerinin meşhur Belgrad bombardımanı yaşanmıştır. Finalde Yugoslavya paramparça olmuş, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Makedonya bu ülkeden geriye kalan “küçük güçsüz” devletçikler olarak sahneye çıkmıştı.

Çok geçmeden Yugoslavya modeli Çekoslovakya üzerinde de uygulandı ve orada da çok çabuk başarılı bir netice elde edildi. 79 yıllık cumhuriyet anında Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak 2’ye ayrıldı. 79 yıllık Cumhuriyet 1 senede parçalanmıştı…

Evet, BOP’un deneme laboratuvarı olarak seçilen Balkanda işler tam da küresel güç odaklarının istediği gibi neticelenmişti. Washington’da yüzler gülüyor ve ortaya çıkarılan tablo ile övünülüyordu… BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ denen emperyal dizayn projesi için adeta bir ön hazırlık aşaması olan Balkanların dizaynı ile artık Ortadoğu’nun dizaynı daha ustaca gerçekleştirilecekti. Ortadoğu’ya da parçalanmış Balkan modeli uygulanacaktı. Artık kesinleşmişti. İlk adım elbette ki gerek işlenmemiş maden kaynakları bakımından gerekse elinde var olan stratejik konum avantajına sahip olan ve daha önce de SSCB’nin mezarı olmuş Afganistan olacaktı…

Sonrasında ikinci adım ise Körfez Savaşı ile Kuveyt’ten sökülüp atılmasına rağmen yarım bırakılan Irak meselesini tamamlamak ve Irak’ın işgal planını hayata geçirmekti…

Gizemli 11 Eylül saldırılarından yirmi yedi gün sonra Afganistan işgal edilirken bu işgalin ardından on yedi ay sonra da Irak işgal edilecekti.

Bu arada BOP’un bir amacı ABD’nin enerji hatlarını kontrol altına almayı hedeflemesi ise bir diğer hedefi de Ortadoğu’da İsrail’in düşmanı veya rakibi olan hiçbir aktörü bulundurmamak, ortadan kaldırmaktı.

Bu minvalden hareketle yaşanan Arap Baharı ile İsrail’e karşı olan ne kadar Arap yönetimi varsa hepsi bu dalgadan üstüne düşen payını aldı.

Netice itibarıyla bu dalgayı atlatan Arap yönetimleri de İsrail’e olan tutumlarını da gözden geçirme gereği duydular.

Ve bugün gelinen noktada Körfez ülkeleri ve Arap Birliği üyesi devletler gerek Hamas gerekse İran başlıklarında hemen hemen İsrail’le aynı çizgide bulunmuş gözüküyor. Bir kısmı da İsrail’le normalleşme kılıfıyla İbrahim Antlaşmalarını imzalayarak resmen stratejik ortak haline geldi.

Ancak yukarıdaki satırlarımızda da belirttiğimiz gibi İbrahim Antlaşmalarının kapsamı Arap olmayan Müslüman devletlere doğru genişleme sürecine girdi ki bunların içinde her ne kadar İbrahim Antlaşmalarını imzalamasa da Hamas’ı kınayan Endonezya da var. Ayrıca Arap ülkeleriyle gerginlik yaşadığı dönemlerde dağılan SSCB sonrası bağımsızlıklarına kavuşan Orta Asya ve Kafkaslardaki Türk cumhuriyetleriyle sağlam diplomatik ilişkiler tesis eden Tel-Aviv yönetimi, özellikle 2020’deki Dağlık Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’a yaptığı mühimmatlarla dengelerin Bakü lehine değişmesine katkı sunmuştu ve Azerbaycan’la derin ilişkileri de bilen herkesin malumu…

Nitekim İsrail Arap ülkeleriyle imzaladığı ve Nijer, Endonezya gibi Arap olmayan Müslüman ülkelerini de dahil etmeyi arzuladığı İbrahim Antlaşmalarına Azerbaycan’ı da ekleme çabasında… Ayrıca İsrail’in Kazakistan’ı da gözüne kestirdiğini de gözden kaçırmamak gerekir.

Azerbaycan’ın İsrail ile uzun yıllara dayanan stratejik bağları onu bir sonraki İbrahim Anlaşmaları tarafı için güçlü bir aday haline getiriyor ve Washington’a İsrail’in patronluğunu Körfez’in ve Ortadoğu’nun ötesinde de kabul ettirmek için değerli bir fırsat sunuyor.

Zaten yaptığı Ortadoğu ziyaretleri esnasında Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara’yı da Şam’ın aradığı yaptırımların hafifletilmesinin bir karşılığı olarak İsrail ile bağlar kurmaya çağıran bir Trump gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ama elbette ki sadece Ortadoğu değil, Orta Asya’da ve Güney Kafkasya’da da Trump ve Amerikan cephesi tarafından ortaya atılan tezlerin kabulü elzem ki buna dünden namzet olan ilk ülke Azerbaycan’dır. Zira İsrail’le kankalıkları Haydar Aliyev’in, ardından da oğlu İlham Aliyev’in yönetiminde ilişkiler sessizce gelişti. Geçtiğimiz yıl iki ülke, ağırlıklı olarak enerji ve savunma sektörlerinde olmak üzere yaklaşık 1 milyar dolarlık ticaret gerçekleştirdi.

Azerbaycan, İsrail’in petrol ihtiyacının yüzde 60’ından fazlasını karşılayarak İsrail’in kritik bir enerji ortağı haline geldi. Aynı zamanda İsrail’in Hindistan’dan sonraki ikinci en büyük savunma müşterisi haline geldi ve 2018-2022 yılları arasında İsrail’in tüm savunma ihracatının yaklaşık onda birini karşıladı.

2020 Karabağ zaferi sonrası Tel-Aviv’de Azerbaycan elçilik nezdinde temsilcilik de açmışken İbrahim Antlaşmalarında kendine sandalye kapmamak için bir sebep de görmüyor.

Elbette ki Azerbaycan’ın İbrahim Antlaşmalarına katılmasını hedefleyenler sadece Aliyev ve İsrail’den ibaret değil elbette… ABD Başkanı Trump da bunun olmasında ısrarcı.

Ama elbette ki Trump yönetimi sadece Azerbaycan’da değil, başka Türk cumhuriyetleri için de bunu tasarlıyor. 4 tane Orta Asya Türk cumhuriyetinin İbrahim Antlaşmalarına dahil olması Trump tarafından amaç bellenmiş durumda.

Zaten Azerbaycan ve Türk cumhuriyetleri İsrail ile uzun süredir ilişkiler içinde. Bu nedenle, anlaşmanın bu ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi büyük ölçüde sembolik olacak ve ticaret ve askeri iş birliği gibi alanlarda ilişkilerin güçlendirilmesine odaklanacak.

Uluslararası kaynaklara göre önemli sorunlardan biri Azerbaycan’ın komşusu Ermenistan ile olan çatışması. Trump yönetimi, iki ülke arasında barış anlaşmasının İbrahim Anlaşmaları’na katılmanın ön koşulu olduğunu düşünüyor.

Kaynaklara göre, Trump yetkilileri anlaşmaya katılabilecek birkaç potansiyel üyeyi kamuoyuna açıkladı. Ancak Azerbaycan’ın yer aldığı görüşmeler en yapılandırılmış ve ciddi görüşmeler arasında yer alıyor. Kaynaklardan ikisi, anlaşmanın birkaç ay, hatta birkaç hafta içinde sağlanabileceğini belirtti.

Trump’ın barış misyonları özel temsilcisi Steve Witkoff, Mart ayında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye giderek Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüşmüştü. Witkoff’un önemli yardımcısı Aryeh Lightstone, ilerleyen günlerde Aliyev ile bir araya gelmiş ve görüşmede İbrahim Anlaşmaları’nın da ele alındığını söylemişti.

Kaynaklara göre, görüşmelerin bir parçası olarak Azerbaycan yetkilileri, İbrahim Anlaşması’na ilgilerini değerlendirmek için komşu Kazakistan da dahil olmak üzere Asya ülkelerindeki yetkililerle temasa geçti.

Nitekim geçenlerde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’a giderek Trump’la birlikte kameralar önünde tokalaşıp kameralar önünde savaşın bittiğini ve artık barış dönemine geçildiğini tüm dünyaya ilan etmeleriyle birlikte artık Azerbaycan’ın İbrahim Antlaşmalarına katılmasına engel oluşturacak bir faktör de kalmamış oldu. Fakat Paşinyan’ın başbakanlığındaki Ermenistan hiçbir şekilde Azerbaycan’ın dahil olacağı bir masanın dışında kalmak istemeyecektir ve önce savaşın bitirilmesinden sonra tıpkı Azerbaycan gibi İbrahim Antlaşmalarına dahil olarak Batı ile bu antlaşmalar vasıtasıyla yakınlaşmaya çalışacaktır. Ayrıca 2020 yılının başlarında Ermenistan’ın Tel-Aviv’de büyükelçilik açtığını, büyükelçi olarak da Armen Smbatyan’ı atadığını, büyükelçilik açılışı esnasında Yahudi halkının yılbaşı bayramı olan Roş Aşana gününe açılış gününün denk gelmesi münasebetiyle İsrail vatandaşlarının ‘Roş Aşena’ bayramını da tebrik ederek Tel-Aviv’deki Ermenistan Büyükelçiliği’nin açılışını yaptığını da belirtelim ki o tarihlerde de Nikol Paşinyan başbakandı. Yani esasen Nikol Paşinyan Batı yanlısı olduğu için Batı yanlısı her aktörle sıcak ilişki kurmaktan yana bir profile sahip. Fakat Ermenistan’ın Tel-Aviv’deki büyükelçiliğinin İsrail’in Azerbaycan’a Karabağ’daki desteğiyle kapandığını belirtmiş olalım. Ancak sahada yaşanan son gelişmelerden sonra Ermenistan, Karabağ’dan ötürü İsrail’e gönül koymayı bırakacaktır ki Batı ile yakınlaşmayı derinleştirmek istiyorsa nasıl Azerbaycan’la tokalaştıysa aynı hamleyi İsrail’le tokalaşarak da yapmak zorunda. Elbette ki Beyaz Saray’da Trump, Aliyev’le Paşinyan’ın ellerini sıkarken Karabağ’la Nahçıvan’ı birbirine bağlayacak Zengezur Koridoru’na da resmen çöktü. O koridorun adı Trump Koridoru oldu. Ve sadede gelecek ve asıl vurucu noktaya gelecek olursak tıpkı yukarıdaki satırlarımızda da bahsettiğimiz gibi Amerika, Sovyet sonrası tek kutuplu dünya düzeninde Ortadoğu’yu dizayn ederken Ortadoğu’yu dikensiz gül bahçesi yaptıktan sonra ve İsrail’e Ortadoğu’nun anahtarını teslim ettikten sonra hiç vakit kaybetmeden Orta Asya’ya yönelmek ve enerji hatlarını kontrol altına almak istiyordu. İşte Amerika’nın BOP nihayete erdikten sonra hiç vakit kaybetmeden Orta Asya’ya girmesinin yegane anahtarı da adına Trump Koridoru denen Zengezur Koridoru’dur. Bu koridor ile Ermenistan’la İran’ın sınırdaş olma durumu tarih olacak ve İran’ın sınırında Amerikan varlığı olacak. Böylelikle hem ABD bu koridordan Orta Asya’ya ulaşacak hem de İsrail, İran’ı kuzeyden çevrelemiş olacak. Yani Trump-Netanyahu ikilisi bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar. Bu da İran’ın güvenliği açısından ciddi bir tehdit teşkil eder ki BOP’un da son ayağı İran’dır. İran da tuş edildikten sonra artık BOP nihayete erecek. Yani Azerbaycan’ın ve “Kamber’siz düğün olur mu?” misali Ermenistan’ın da İbrahim Antlaşmalarına dahil olmalarıyla artık İran Atlantik güçlerince kuşatılacak ve tuş edilecek. Böylelikle BOP’a son nokta İran’la konacak. BOP’un neticeye erdiği İbrahim Antlaşmaları ve İran başlıkları, aynı zamanda Orta Asya’ya yönelik Amerikan planı olan Büyük Avrasya Projesi’nin (BAP) de başlangıç fişeği olacaktır. Öyle çünkü, Soğuk Savaş Sonrası dönem, 2014’te Ukrayna krizinin başlaması ve Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı ile bitti ve büyük güç mücadelelerine yani idealizmden jeopolitiğe döndük. Artık, İkinci Dünya Savaşı koşullarına göre oluşturulmuş dünya düzeni 21. yüzyılın ihtiyaçlarını karşılamıyor ve dünya artık yeni bir mücadele noktasına doğru sürükleniyor. İşte 1990’lı yıllarda Balkanlar’da, 2000’li yılların başlarından itibaren Ortadoğu’da yaşananlarla hızlanan bu süreç, Orta Asya’daki enerji hatlarını kontrol altına almak isteyen Amerika’nın uyguladığı politikaların bir neticesidir.

Neticede artık İbrahim Antlaşmaları ve İran faktörü sayesinde BOP en olgun safhasını yaşayıp finale doğru geri sayıma geçerken onu takip edecek Büyük Avrasya Projesi ile ilgili detaylar ortaya çıkmaya başladı. BAP‟ın üç büyük hedefi sırası ile İran, Rusya ve Çin‟dir. Batı istihbaratı kısa vade (2-5 yıl) için İran’a, orta vade (5-15 yıl) için Rusya’ya, uzun vadede (15-25 yıl) ise Çin‟e hazırlanıyor. Zaten BOP’ta Suriye ve Irak ile ilgili hesaplar netleşti. İran ile ilgili artık Zengezur Koridoru’na “Trump Koridoru” denerek ABD’nin burada kullanım hakkı elde etmesiyle harekete geçilmiş bulunmakta olan küresel güç odakları, İran’ın işini bitirdikten sonra hala Filistin Devleti kurulmasında ısrarcı olan Suudi Arabistan da ihmal edilmeyecek ve parçalanacak. Mekke’de ve Medine’de abdestli, Müslüman Vatikan’lar tesis edilecek. Böylelikle İsrail dışında Ortadoğu’da bir tane güçlü üniter devlet kalmazken Orta Asya’da Amerikan ve Batı etkisi Trump Koridoru’ndan itibaren hissedilmeye başlanacak. Bilhassa da Çin adına bunun etkileri olacak. Batılı istihbarat servisleri de zaten bunların hazırlığı içinde.

Görev bölümü ise şu şekildedir;

– Hong Kong (İngiliz MI6),

– İç Moğolistan (Alman istihbaratı),

– Mançurya (Japonya),

– Tibet (ABD)

ve – Doğu Türkistan (ABD).

Yani Trump ile Avrupa arasında yaşanan fikir anlaşmazlıkları kimseyi yanıltmasın, Çin aleyhtarlığında hala hemfikirler.

Yani ezcümle Büyük Avrasya Projesi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin devamıdır ve aradaki geçişi da İbrahim Antlaşmaları ve İran faktörü oluşturmaktadır.

Zaten son yıllardaki önemli gelişmeleri okursak da BOP’tan BAP’a geçildiğini ve İbrahim Antlaşmalarıyla İran sahasında yaşananların da bu geçişteki dönemeç olduklarını anlayacağız. Buyursunlar efendim:

•Rusya’nın Ortadoğu (Suriye, Kıbrıs-Limasol, Irak, Mısır ve Libya’da) yeni üsler edinmesi karşısında ABD, bir an önce Kıbrıs‟ı Rumların altında paketleyip NATO‟ya sokmak istiyor.

•İran’ın adeta Ortadoğu’daki ejderhası olan Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin celladı Amerika oldu. Kasım Süleymani’nin kaybıyla başlayan süreç içerisinde İran, kendi cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopterinin düşmesi karşısında aciz kaldı. Başkenti Tahran’da konuk olarak ağırladığı Hamas lideri İsmail Haniye’nin suikaste uğraması karşısında bile hiçbir şey yapamadı. Ne kendi cumhurbaşkanı Reisi’yi koruyabildi ne de Haniye’yi suikastten muhafaza edebildi. İran’ın boş teneke olduğu çıktı piyasaya…

Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Katar ile İslam Ordusu kurmasına İngiltere, ABD ve İsrail izin vermedi.

•Rusya Ukrayna bataklığına sokulurken İran ve Hizbullah arka arkaya İsrail’in yaptığı hücumlarla hırpalandı. Böylelikle Muammer Kaddafi, Hüsnü Mübarek, Ali Abdullah Salih, Zeynel Abidin Bin Ali gibi önemli Arap liderlerin devrildiği kanlı Arap Baharı’na rağmen İran’ın ve Hizbullah’ın karadan milis kuvvetleriyle, Rusya’nın da havadan jetleriyle sunduğu destekler sayesinde devrilmeden ayakta kalabilen Beşşar Esad rejimi, iç savaşta yanında olan müttefiklerini arka arkaya kaybetti. Böylelikle Esad’ın destek alacağı bir güç kalmazken Suriye adeta kendi kaderine terk edilmişti. Bu da Esed rejiminin sonunu getirdi ve Suriye’de rejim değişti. İran’ın Şii hilali projesi çöktü.

•Şu an İngilizlerin Hong Kong Kurtuluş Hareketi oldukça aktif bir durumda.

•Çin ise 6 milyon özel kuvvet elemanını batıya sızdırdı. Avrupa ve Afrika’da toprak satın alıyor ya da uzun süreli kiralıyor. Buraları ihtiyaç halinde savunma amaçlı kullanması bekleniyor.

•Japonya’ya Çin füzelerini ve hava savunmasını çökertecek teknoloji geliştirmesi görevi verildi.

•Çinli öğrencilerin Amerika’ya girememeleri için vize işlemleri zorlaştırıldı.

•Çin’e yönelik gümrük vergileri artışında rekorlar kırılırken askeri olarak da Filipinler, Japonya, Tayvan ve Güney Kore üzerinden Çin karşıtı bir kuşak Uzakdoğu’da oluşturularak Çin kuşatılıyor.

Tüm bu gelişmelerin ışığında artık dikkatler Ortadoğu’dan Orta Asya’ya ve Uzakdoğu’ya çevrilmiştir. Allah küresel aktörlerin kapışmasından doğacak felaketlerden tüm insanlığı korusun.

Şimdilik bu kadar.

Allah sonumuzu hayır eylesin.

Selam ve dua ile…


Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir

Yazar


Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin

En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.

Bir Yorum Yazın

Başa dön tuşu

Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen ücretsiz abone olun.

Okumaya Devam Edin

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.

Detaylı bilgi için Gizlilik ve Çerez Politikamız sayfasını inceleyebilirsiniz.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Makale Arşivi olarak, sizlere değer katacak bilgileri sürekli araştırıyor ve en güncel makaleleri sizinle paylaşıyoruz.
Bu platformu ayakta tutan en önemli destek, reklamlardan elde edilen gelirlerdir. Reklamlarımızı, sizlere en iyi deneyimi sunmak adına, mümkün olan en az rahatsız edici şekilde yerleştirmeye özen gösteriyoruz. Sizden ricamız, bu değerli içeriği sürdürebilmemiz için reklam engelleyicinizi kapatarak bize destek olmanızdır. Desteğiniz, gelişmeleri size ulaştırmaya devam etmemize katkı sağlayacaktır.