Uzun bir süredir bu konuda yazmak istiyordum. Bir türlü başlayamadım. Luviler ve Işık Dini saçmalıklarını birçok mecrada okuyunca dayanamadım ve yazmaya başladım.
Anadolu’da Luvi’ce çok yaygın. Anadolu’da yaşayan bu halk Işık dinindenmiş. Bununla ilgili Afyon ilimizde bir yazıt bulunmuş. Luvi’nin başına A koydun mu oluyor Aluvi. Oradan da ‘’Anadolu’daki Aleviler de bu kökenden geliyor’’ iddiası. Tabi ki bu halk Ari olacak.
Bir taşla onlarca kuş. Hem çökmekte olan muhteşem ‘’Hitit Tezi, Anadolu’nun Ari yurdu ve Avrupa’daki Arilerin Anadolu’dan gittikleri’’ tezi çökmekte. Ayrıca Aleviliğin kökenini de İslam dininden koparmakta.
Olayın arkasında ünlü arkeolog James Melleart var. 1958 yılında Çatalhöyük’ü bulan Melleart, kendini Arkeoloji tarihinin yıldızı yapmak istiyordu. Bu amaçla önce olmayan Dorak Hazineleri iddiasını ortaya attı. Bu yüzden uzun yıllar Türkiye’de kazı yapma izni verilmedi. Daha sonra farklı kazılar yaptı ama umduğunu bulamadı.
Işık halkı, ışık dini ilgili yazıtın kopyası ölümünden sonra evrakları arasında bulundu ve sahteliği konusunda bir tartışma yarattı.
2014 yılında İsviçre’de kurulan Luvi Araştırmaları Vakfı bulunuyor.
Philipps Marburg Üniversitesinden dilbilimci Dr. Ilya Yakubovich, yazıtın kopyası olduğu iddia edilen çizimlerdeki çivi yazılı işaretlerin daha çok Demir Çağı özellikleri taşıdığını, çalışmada ise yazıtın İmparatorluk Dönemine ait olduğunun iddia edildiğini belirterek, tamamen sahte bir durumla karşı karşıya olunduğunu dile getirmişti. (Birgün gazetesi,25 Mart 2018, Deniz Genceolu – Aktüel Arkeoloji Editörü, Murat Nağış – Aktüel Arkeoloji Yazı İşleri Müdürü)
Antik Çağda Anadolu coğrafyasına bakalım. Karadeniz kıyılarında Kaşkalar
Orta Anadolu’da Hattiler, Kuzey’de Kaşkalar, Doğu Anadolu’dan Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’a oradan Basra Körfezi’ne kadar uzanan bölgede Hurriler yaşıyordu. Sümer tabletlerinde Hurri adları geçer. Hurriler’den ardılı Urartular uzun bir süre hüküm sürdüler. Urartu dili Çeçence ile çözüldü. Azarbeycan’dan Sümer ülkesine kadar uzanan bölgede Kassitler.
‘’Babil’le kuzeyindeki bölge arasındaki bir diğer benzerlik, her ikisinin de çok dilli toplumlar olmalarıydı. Mari ve Ebla metinlerinden anlaşıldığı üzere, insanların çoğu Sami lehçelerini konuşuyorlardı, fakat Kuzey Suriye’de ne Sami dili olan ne de Sümer diliyle akrabalığı bulunan Hurriceyle ilgili kanıtlara da rastlıyoruz. Burada da kişi adları dilsel çeşitliliğin başlıca göstergesidir. Hurriler muhtemelen sonradan Hurri devleti Urkiş ve Navar’ın kurulacağı Kuzey Suriye’de baskındılar, ama Erken Hanedan Dönemi’nin üzerinden çok geçmeden Nippur gibi güney bölgelerinde Hurri adlarına rastlanır. Tüm Suriye’de ve Kuzey Mezopotamya’da Sami adları taşıyan insanlar yaşıyordu. Bu dil çeşitliliği bildiğimiz kadarıyla herhangi bir toplumsal ya da etnik çatışma yaratmamıştır.’’ (Marc Van De Mieroop, Eski Yakındoğu Tarihi MÖ 3000-323, S:51, Homer Yayınları-2018)
Yine Kafkasya’dan Basra Körfezi’ne ve Anadolu’da Turani kavimler yaşıyordu.
Henüz Antik Yunan, yani Grekler henüz tarih sahnesinden yok. Batı ve Güney Anadolu’da Luviler bulunuyordu.
Sadece Anadolu’da değil, Ön Asya ve Balkanlar’da ışık dini diye bir din olmadı. Hattiler üzerinde egemenlik kuran kendilerine NEŞA diyen Hititler, kısa bir sürede Hurri dilini, Hurri kültürünü ve isimlerini aldılar. Tanrılarını ve dualarını aldılar. Bu yüzden onlara ‘’Bin Tanrılı Halk’’ adı verildi. Günümüzde Hatu, Hatko ve Hatukoy isimleri Adığeler/Çerkesler arasında halen kullanılmaktadır.
Çerkes lisanında HA köpek ve kurt anlamında kullanılır. Hatuşaş ismi de kapısında iki köpek yatan/bulunan yer anlamına gelir. Kafkasya’da aslan bulunmaz. Bu yüzden aslana da köpek benzetmesi yapılmıştır.
Hattuşaş, istilacı Hititler tarafından yakılıp yıkılır. Yüzlerce yıl sonra tekrar kurulur.
Eski Krallık dönemine dek yazılı kayıtlara rastlanmaz ve ikinci binyılın ilk yüzyıllarıyla ilgili bilgilerimiz, Asurlu tacirlerin bölgedeki kolonilerine dayanır. Bu kaynaklarda, çoğunlukla birbirleriyle çatışan ve halkları farklı diller konuşan küçük krallıklardan oluşma bir ağla karşılaşırız.
…Hititçeye Neşili, yani Neşa dili deniyordu; Neşa, başlıca Asur ticaret kolonisinin bulunduğu Kaniş’in yerel adıydı. Neşili belki de tebaasının çoğu tarafından konuşulmamasına karşın Hitit devletinin resmi yazı dili oldu. Başta Hititçe olmak üzere ikinci binyılın Anadolu dillerinin birçoğu Hint-Avrupa dil ailesindendir. On dokuzuncu yüzyılın, Hindistan’ın güneyinde bir yerlerde bir Hint-Avrupa yurdu olduğu yönündeki geçerliliğini yitirmiş düşüncesinin etkisiyle, Hint-Avrupalıların Anadolu’ya ne zaman ve nereden girdiklerinin saptanmasına ve bir istilanın kanıtlarının bulunmasına büyük ilgi gösterilmiştir. Ama beyhude bir araştırmadır bu. Hint-Avrupa dillerini konuşanların her zaman Anadolu’da yaşamamış olduklarının varsayılması için bir neden yoktur; ikinci binyıla gelindiğinde açıkça ayırt edilebilen bir grup olduklarını da söyleyemeyiz. Yalnızca, metinsel kaynaklarda Anadolu’da kullanılan dillerle ilgili bilgi bulduğumuzda, bazı halkların Hint-Avrupa dillerini konuştukları, bazılarınınsa konuşmadıkları gözleminde bulunabiliriz.
Hititçenin Neşa’nın, yani Kaniş’in dili olarak görülmesi, Eski Asur kolonileri dönemiyle sonraki Hitit tarihi arasında bir bağ kurulabilmesini sağlar. (Marc Van De Mieroop, Eski Yakındoğu Tarihi MÖ 3000-323, S:106-107, Homer Yayınları-2018)
Yozgat’ta bulunan Uşaklı Höyük’te 2021’de dairesel yapılar bulunmuştur. Bu yapılar Geç Tunç Çağı’na tarihlenmektedir. Bu tür yuvarlak yapı mimarisi Kafkasya’ya özgüdür. Bu tür yapılara en çok Malatya-Maraş*Adıyaman üçgeninde rastlanmaktadır.
Maykop’ta bulunan ve 5500 yıl öncesine tarihlenen eserler Ankara’da bulunan ve Hititlere atfedilen eserlerle aynıdır. *
Prof. Dr. Semih Güneri adındaki makalesinde; ‘’Hititli halkların, MÖ 2. binin başlarında dalga-dalga Anadolu’ya intikal ettikleri süreçlerde yanlarında getirdikleri tek şey Hint-Avrupalı dilleridir. Hititlerin ilk ortaya çıkmışlığının kaynağı, Asurca çivi yazılı belgelere dökülmüş söylentilerdir. Maddi veri yoktur. Hititler geldi diye yeni ve özgün arkeolojik belgeler ortaya çıkmış değildir. Tunç Çağı Anadolu sanatında Hititlerin gelişine bağlanacak bir değişiklik olmamıştır. Bu dramatik değişmezlik, Hititlerin tarihin karanlık deliklerinde yok olacağı MÖ 1180’lere kadar sürmüş gitmiştir.’
…Hatti’nin de Hurri’nin de dili, yaşayan dillerden Türkçe gibi Asya kökenli agglutinative/eklentili dillerdendir… Asyalı Türkler nasıl bugün burada bulunuyorsa, Hatti ve Hurri akraba toplulukları da bir dönem burada bulundular…
Hatti ve Hurri büyük ihtimalle aynı etnik kökten gelen akraba topluluklardır. Dolayısıyla etnik köken olarak Hatti ve Hurri muhtemelen Asyalı kültürlerdir.’’
(Hitit sanatı’ aldatmacasına son veriyorum. Yayınlanma: 21 Haziran 2024, 00:00)
Hitit tezini ülkemizde savunan ve Hititlerin sanki öncüsüymüş gibi ‘’Proto Hatti’’ kavramı Prof. Dr. Ekrem Akurgal kavramını icat etti (!). Prof. Dr. Sedat Alp’da bu tezlere destek verdi.
*
Anadolu, binlerce yıllık tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, bu da zengin bir inanç ve mitoloji mirası oluşmasını sağlamıştır. Bu inanç sistemlerinin merkezinde ise sıkça rastlanan bir figür, Ana Tanrıça kültüdür.
Bu doğaldır. Zira Çerkesler Ana erkildir. Setenay/Sataney Çerkeslerin anasıdır. Daha sonra ataerkillik hâkim olunca konumunu kaybetmiştir. Nart destanlarında bu dönüşüm görülür.
Anaerkillik ve eşitlik Turanilerde de vardı. Bunun en belirgin örneğini Çatalhöyük’te görüyoruz. Asur Devleti ile savaşan devletlerden birisi de Turukku krallığı’dır. Bugünkü Azerbaycan, Batı İran ve Ağrı Dağı ve çevresinde Turaniler/Erken Türkler yaşıyordu. Bölgede kaya resimlerinin yanı sıra çok sayıda kurgan bulunmaktadır.
Ön Türklerin kullandığı svastika (gamalı haç) işaretini bugün Çuvaş kadınlarının milli giysilerinde görmekteyiz. Svastika simgesi ise Truva’da bulunmuştur. (Ateş, Mehmet, Mitolojiler ve Semboller Ana Tanrıça ve Doğurganlık Sembolleri, S:161, İstanbul-2002
Troya’da Yeşim taşından baltalar ve çeşitli nesneler bulunmuştur. Burada bulunan yeşim taşları Doğu Türkistan’da Hoten bölgesinden çıkmaktadır. Troya’ya uzaklığı 4590 kilometredir.
Türkiye’nin bir şanssızlığı sadece yabancı arkeologlar değil Türk arkeologlar da Türklerin TÖRE ve Çerkeslerin XABZE kavramlarını yeterince bilmemeleridir. Çatalhöyük’te tapınak bulunamadı. Saray bulunamadı. Bu batılıların kafasını karıştırdı. Bir de anaerkilliğin olduğunu keşfettiler.
Batılı sosyologlar bugün için anaerkilliği konuşuyorlar. Yarın Çatalhöyük’te yaşayanların Antik Çağ’da ilk eşitlikçi toplum, ilkel komünal toplum ve hatta ilk sosyalist toplum olduğunu yazacaklar.
Bu arada sadece Anadolu’da değil, Balkanlarda da aslan yaşıyordu. Çatalhöyük önlerinde yaşayan aslan yerine niye Toroslarda yaşayan parsı simge seçtiler? Parsı sadece 12 hayvanlı takvimde görmüyoruz. Günümüzde parsı Başkırt bayrağında görüyoruz.
Gök tanrı inancına sahipsen tapınma alanı dağlardır. Dağ olmadığı yerde Sümerler suni dağ olarak Ziggurat inşa ettiler.
Eğer Töre veya Xabze varsa krala veya beye ihtiyaç duymazsın Kararlar ya aksakallılar tarafından ya da ortak alınır. İbni Fadlan seyahatnamesinde bunu anlatır. İbni Fadlan, Oğuzlar arasından geçip Bulgar hükümdarına giderken gördüklerini yazar.
‘’Oğuzlar ortak karar alırlar. Bir karar alındıktan sonra gelen birisi bu karar itiraz ederse, karar bozulur ve yeni karar alınır’’. İbni Fadlan Oğuz kadınlarının söz sahibi olmalarını da çok garipser.
Ana tanrıça inancı Anadolu’da o kadar yaygındı ki Roma’yı da etkiledi. Roma şehrinde Ana tanrıça için tapınak kuruldu.
Son yıllarda estirilen Luvi efsanesini doğrulayacak tarihsel kanıtlar yoktur. Güya ‘’Luvi ülkesi’’, bütün Batı Anadolu coğrafyasına yayılmış bölgesel büyük bir krallıkmış. İyi de Onerede Luvi’nin arkeolojik kültürüne dair bir tanımlama? Örneğin Luvi tarzı çanak-çömlek? Luvi mimarisi? Luvi tasvir sanatı? Nerede Luvi’ce tarihsel metinler?
Ana Tanrıça Kültünün Tarihsel Gelişimi
Anadolu’da ana tanrıça tapınımının kökleri Neolitik Çağ’a (M.Ö. 8000-5500) kadar uzanır. Konya’daki Çatalhöyük ve Burdur’daki Hacılar gibi önemli arkeolojik kazı merkezlerinde bulunan figürinler, bu inancın en eski ve somut kanıtlarını sunar. Bu heykelciklerde ana tanrıçalar genellikle iri göğüslü, geniş kalçalı ve şişman olarak tasvir edilir. Bu özellikler, onun temel işlevi olan bereket, doğurganlık ve bolluk sembolizmini yansıtır.
Neolitik dönemden sonra da bu inanç farklı isimler ve sembollerle Anadolu medeniyetlerinde varlığını sürdürmüştür:
- Hititler ve Hurriler: Ana tanrıça, Kubaba adıyla anılmıştır.
- Frigler: En belirgin ana tanrıça figürü, Kybele‘dir. “Dağ Ana” veya “Büyük Ana” anlamlarına gelen bu tanrıça, doğanın, dağların ve vahşi hayvanların koruyucusu olarak kabul edilmiştir.
- Lidyalılar, Yunanlar ve Romalılar: Friglerin Kybele’si, Lidyalılar ve sonrasında tüm Akdeniz havzasında etkili olmuş, Yunan mitolojisinde Rhea ve Demeter, Roma mitolojisinde ise Magna Mater (Büyük Ana) olarak yerini almıştır.
Ana Tanrıça Tapınımının Özellikleri
Anadolu’daki ana tanrıça tapınımı, evrensel ve süreklilik gösteren bazı ortak özelliklere sahiptir.
- Bereket ve Doğurganlık: Ana tanrıça, her şeyin kaynağı ve anası olarak görülür. Toprağın verimliliğini, hasadın bolluğunu, insanların ve hayvanların doğurganlığını simgeler.
- Doğa ve Yaban Hayatı: Özellikle Frigya’daki Kybele kültünde tanrıça, dağlarla ve vahşi hayvanlarla özdeşleştirilir. Genellikle aslanlar veya leoparlar eşliğinde tasvir edilir. Bu durum, onun hem doğaya hükmeden hem de onu koruyan bir varlık olduğunu gösterir.
- Anaerkil Toplum Yapısı: Bazı bilim insanlarına göre, ana tanrıça kültünün yaygın olduğu toplumlarda, en azından inançsal düzlemde, kadınların daha aktif ve saygın bir role sahip olduğu bir anaerkil sistemin izleri görülebilir.
- Ölüm ve Yaşam Döngüsü: Ana tanrıça sadece yaşamı veren değil, aynı zamanda onu geri alan bir figürdür. Yaşamın ve ölümün döngüselliğini temsil eder. Kybele’nin sevgilisi Attis’le olan mitolojisi, bu döngüyü en iyi anlatan hikayelerden biridir.
Anadolu’da ana tanrıça tapınımı, sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda o dönemin sosyal ve kültürel yapısını yansıtan, binlerce yıllık bir mirastır. Bulunan eserler, bu topraklarda yaşayan insanların doğaya, yaşama ve kadına yüklediği derin anlamları gözler önüne sermektedir.
Anadolu ve Kafkasya’da ana tanrıça tapınımı, her iki bölgenin de köklü inanç sistemlerine sahip olmasından kaynaklanan zengin bir kültürel mirası temsil eder. Her ne kadar bu iki coğrafya arasında doğrudan bir “tek bir kült” ilişkisi kurmak zor olsa da yapılan araştırmalar bazı ortak temaların ve benzerliklerin varlığına işaret etmektedir.
Kafkasya’da Ana Tanrıça Kültü
Kafkasya’da ana tanrıça tapınımı, genellikle doğa tanrıçaları, bereket ve koruyucu ruhlar etrafında şekillenir. Bu inançlar, özellikle eski Türk, Çerkes, Abhaz ve Oset gibi halkların mitolojilerinde izlenebilir.
- Çerkes Mitolojisi: Çerkesler’in Nart destanlarında önemli bir figür olan Setenay Guaşe, doğrudan bir “ana tanrıça” olarak tanımlanmasa da, bilge, cesur ve akıl danışılan bir anne figürü olarak büyük bir saygı görür. Setenay, Nart Kurultayı’nın çözemediği sorunları çözmesiyle öne çıkar.
- Karaçay-Malkar Halkı: Bu halkın mitolojisinde doğaya dair pek çok ana tanrıça bulunur. Bunlardan bazıları Kök Anası (Gök Tanrıçası), Kün Anası (Güneş Tanrıçası), Cer Anası (Toprak Tanrıçası) ve Suv Anası (Su Tanrıçası)‘dır. Bu tanrıçalar, doğanın farklı unsurlarını korur ve bereketi temsil eder.
Anadolu ve Kafkasya Arasındaki Ortak Temalar
Her ne kadar coğrafi ve kültürel olarak farklılıklar gösterse de, Anadolu ve Kafkasya’daki ana tanrıça inançları bazı ortak temalara sahiptir:
- Doğurganlık ve Bereket: Her iki coğrafyada da ana tanrıça figürleri, yaşamın ve bereketin kaynağı olarak görülmüştür. Neolitik dönemin şişman kadın heykelleri bu inancın en somut kanıtıdır. Kafkasya’daki Cer Anası (Toprak Anası) da bu bereket temasının bir yansımasıdır.
- Doğayla Özdeşleşme: Anadolu’daki Kybele’nin dağlar ve vahşi hayvanlarla, Kafkasya’daki tanrıçaların ise su, toprak ve rüzgar gibi doğal unsurlarla ilişkilendirilmesi, bu inançların doğaya ne kadar bağlı olduğunu gösterir.
- Koruyuculuk ve Bilgelik: Ana tanrıça figürleri, sadece bereketin değil, aynı zamanda toplumun ve bireylerin koruyucusu, yol göstericisi ve bilge varlıklar olarak da kabul edilmiştir. Çerkes mitolojisindeki Setenay Guaşe bu rolün en güzel örneklerinden biridir.
Anadolu ve Kafkasya’da ana tanrıça inançları, sadece dini birer figürden öte, o toplumların doğayla, yaşamla ve toplumsal düzenle kurdukları ilişkinin de bir göstergesidir. Bu inançlar, her iki bölgenin kültürel kimliğinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
*
Urartularla ilgili bir kazı yapılmaktadır. Köyden bir bekçi tutulmuştur. Bekçi, arkeologların kazıdan çıkan yazıtlardaki hiyerogliflerin okuma çalışmalarına kulak verir. Oluşturulan kelimeler kulağına yabancı değildir. Bazı kelimelerin anlamını sorar. Ondan sonra iyice emin olur ve kazı ekibine dönerek “BU DİL ÇEÇENCE” der. Hızla hiyeroglif yazıyı öğrenir ve bulunan yazıtları o okur.
Kazı ekibi tesadüfen Çeçenlerin yerleşip bir köy kurdukları yerin yakınındaki bir URARTU yerleşmesinde bir kazı çalışması yapmaktadır. Artık başta İlber Ortaylı olmak üzere akademisyenlerin çoğu Urartuların Çeçenlerin ataları-akrabaları olduğunu kabul etmiştir.
*
Geçenlerde Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan “URARTU KRALLIĞI Yönetim ve Organizasyon” kitabında bir kelime dikkatimi çekti; URU.
URU, şehir demek. Bana hemen Sümerlerin son döneminde Sümerlerin UR şehri tarafından kurulan ve Harran’a kadar uzanan bir imparatorluk kuran ve rahmetli Ömer BÜYÜKA’ya “Hazreti İbrahim Abaza’mıydı?” diye kitap yazdıran UR şehri.
Sümerlerin iskeletlerini araştıranlar içlerinde Kafkas kökenliler olduğuna dair bulgular vardır.
Kitapta, Palu’ya kadar gelen (MÖ 810-786) yılları arasında yaşamış Urartu hükümdarı Menua kazıttığı yazıtta Hatti (Hitit değil) ülkesi sınırlarına geldim diyor. Hititler MÖ 1200’de yıkıldığı düşünülürse aradan 400 yıl geçmiş ama Hatti ülkesi çünkü Hattiler ve (bir kısım Hurriler) orada yaşamaya devam ediyorlar.
*
Hristiyanlık MS 380 yılında Roma’nın resmi dini oldu. Buna rağmen Anadolu ve Balkanlarda ana tanrıça inancı hakimdi. Bu inancı yıkmak için kilise Meryem Ana figürünü benimsedi. Meryem Ana Tanrı İsa’nın anası yani bir nevi ana tanrıça oluyordu. Ona da dua ediliyor, kiliselere resimleri yapılıyordu. Katolik kilisesi bu inancı hala sürdürüyor.
KAYNAKÇA
- -Agasıoglu, Firuddin, Taşbaba, İstanbul-2014, Bilgeoğuz
- -Akurgal, Ekrem, Anadolu Kültür Tarihi, s, 161, Ankara-2000)-TÜBİTAK
- -Alp, Sedat, Hitit Çağında Anadolu, Ankara-2001 TÜBİTAK
- -Aslanoğlu, Kaan, ABD’nin kurucu babası böyle dedi: Kızılderililer Türk, Odatv, 18 Şubat 2023
- -Ateş, Mehmet, Mitolojiler ve Semboller Ana Tanrıça ve Doğurganlık Sembolleri, İstanbul-2002
- -Balkan, Kemal, Mama Kralı Anum-Hirbi’nin Kaniş Kralı Warşama’ya Gönderdiği Mektup Ankara-2020, TTK
- -Bauer, Susan W., Antik Dünya, İstanbul-2013, Alfa Tarih
- -Baycora, S. Ya, Kuzey Kafkasya Eski Türk Yazıtları ile Volga-Don ve Turan Yazıtlarının Karşılaştırılması, Eskişehir- 1996, Eskişehir Türk Ocağı Yayınları, 1996
- -Bernal, Martin, Kara Athena Eski Yunan Uydurmacası Nasıl İmal Edildi, İstanbul-Kaynak Yayınları-2016
- -Can, Alper, Antik Çağ Sözlüğü, Bursa-2015, Sentez
- -Can, Alper, Eski Çağ Rehberi, İstanbul-2011, Arkeoloji ve Sanat Yayınları
- -Cevizoğlu, Hüseyin, Coğrafyadan Tarihe Türk Tarihi İçinde Doğu Anadolu, İstanbul-1991, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkezleri Kurma ve Geliştirme Vakfı Yayını
- -Childe V. Golden, Doğu’nun Prehistoryası, Ankara-2010, TTK
- -Crawford Harriet, Sümer ve Sümerler, Ankara-2010, Arkadaş
- -I. Çorum Kazı ve Araştırmaları Sempozyumu, Çorum-2010
- -II. Çorum Kazı ve Araştırmaları Sempozyumu, Çorum-2012
- -Çurey, Ali, Hatti, Hititler ve Çerkesler, İstanbul-2012
- -Davletov, Timur B, Türk Dünyasında Ortak Kar Leoparı (Pars) Motifi-(The Common Motif of Snow Leopard (Pars) in Turkic World)
- -Demir, Muzaffer, Lidyalılar Mythos’tan Logos’a, Ankara-2020, TTK
- -Diker, Selahi, Türk Dilinin Beş Bin Yılı, İzmir-2000
- -Durmuş, İlhami, İskitler, İstanbul-2007, Kaynak
- -Durmuş, İlhami, Sarmatlar, İstanbul-2007, Kaynak
- -Erhat, Azra, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul-2003, Remzi
- -Erzen, Afif, Doğu Anadolu ve Urartular, Ankara-2010, TTK
- -Erzen, Afif, İlk Çağda Ankara, Ankara-1990, TTK
- -Gumilev, L.N, Etnogenez, Halkların Şekilleniş Yükseliş ve Düşüşleri, İstanbul-2004, Selenge Yayınevi
- -Heredot, Histories, s, 407, İstanbul-2012, İş Bankası Kültür Yayınları
- -Hodder, Ian, Çatalhöyük Leoparın Öyküsü, İstanbul-2021, YKY
- -Işık, Fahri, Uygarlık Anadolu’dan Doğdu, İzmir-2019
- -Karatay, Osman, Türklerin Kökeni, Ankara-2009, Kripto
- -Karatay, Osman, Ural-Altay Kuramı, İstanbul-2020, Selenge
- -Kaşgarlı Mahmut, Divan-ü Lügat-it-Türk, (uyarlayan Fuat Bozkurt), Konya-2017
- -Ksenophon, Yunan Tarihi, Ankara-2020, TTK
- -Kramer, Samuel Noah, Tarih Sümer’de Başlar, İstanbul-2002, Kabalcı
- -Kürüm, M. Turgay, Avrasya’da Runik Yazı, Ankara-2002
- -Macquan, G. Hititler ve Hititler Döneminde Anadolu, Ankara-2009-Arkadaş
- – Mieroop, Marc Van De, Eski Yakındoğu Tarihi MÖ 3000-323, Homer Yayınları-2018)
- -Mişan, Kazım, Erken Türklerin Anadolu Yazıtları, Bodrum-2006
- -Mişan, Kazım Türklerin Kaybolan Ataları, Bursa-2011
- -Okur, İbrahim, Sümer Matematiği ve Sayıların Gizemi, İstanbul-2008, Okursoy
- -Peker, Ekrem Hayri, Yeşim Taşı Ön Türkler ve Türk Tarihinden Kesitler, İstanbul-2017, Kastaş
- -Peker, Ekrem Hayri, Taşların Yolculuğu Avrasya, Önasya ve Akdeniz’de Ön Türk İzleri, Bursa-2020, Ekin
- -Peker, Ekrem Hayri, Avrupa ve Asya’da Erken Türkler, Bursa-2024, Ekin
- -Poroy, A. Akif, Ön-Türkler, İstanbul-2015, Ankara-2013, TTK
- -Selçuk, Balkar, Çerkes ve Yunan Mitolojileri, İstanbul-2015
- –Selçuk, Balkar, Çerkes ve Mısır Mitolojisi Nartlardan Nertlere, Ankara-2020
- Selçuk, Balkar, İran ve Çerkes Mitolojileri Üzerine Etüd, Ankara-2021
- -Sevin, Veli, Hakkâri Taşları Gizemi Peşinde, Ankara-2015, TTK
- -Sevin, Veli, Anadolu Arkeolojisi, Ankara, 2. Baskı, Der
- -Sevin, Veli, Anadolu Arkeolojisi, Ankara, 4. Baskı, Der
- -Sevin, Veli, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Ankara-2013, TTK
- -Sevin, Veli, Yeni Assur Sanatı-1, Ankara-1999, TTK
- -Somuncuoğlu, Servet, Saymalı Taş, Gökyüzü Atları, İstanbul-2011, AC Yapı
- -Sözeri, Tankut Mistik/Gizil Simgeler Gelenek ve Kavramlar, İstanbul-2014, Kastaş
- -Strabon, Anadolu (Kitap X11, X111, X1V) Çev., İstanbul-2018, Arkeoloji ve Sanat
- -Süleyman, Olcas, Yazının Dili, İstanbul-2001, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
- -Şeşen, Ramazan, İbn Fadlan Seyahatnamesi, İstanbul-2017, Yeditepe
- -Tarcan, Haluk, Ön Türk Tarihi, İstanbul-1998, Kaynak
- -Tarcan, Haluk, Ön Türk Uygarlığı I A-I B, İstanbul-2006
- -Tekçe, Fuat E, Pazırık Altaylardan Bir Halının Öyküsü, Ankara-1993, Kültür Bakanlığı
- -Thomson, George, Tarih Öncesi Ege, İstanbul-1983-1985, Payel
- -Togan, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul-1970, İstanbul Ün. Edebiyat Fakültesi
- -Tuncay, Bahtiyar, Ön Türk Tarihi Araştırmaları, İstanbul-2017, Ankara-2013, TTK
- -Turstsaninev, G. F. Kafkasya’da Bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazıların Çözümlenmesi, Ankara-2006, KAF-DAV
- -Türkkan, Reha Oğuz, Türkler ve Kızılderililer, İstanbul-2009, Pegasus
- -Yükmen, Bakiye, Anadolu Megalitleri, İstanbul-2003, Arkeoloji ve Sanat
- -Zekiev, Nurfatih Z., Türklerin ve Tatarların Kökeni, İstanbul-2007, Selenge
Makaleler
- – Genceolu, Deniz ve Nağış, Murat, Dr. Eberhard Zangger, Mellaart iddiaları ile ne amaçlıyor? Aktüel Arkeoloji, 25 Mart 2018
- -Karatay, Osman, Suvarlar: Doğu Avrupa’nın esrarengiz Halkı, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Cilt: X, Sayı:1, İzmir-2010
- -Özakıncı, Cengiz, Avrupalıların Ataları Türk’tür, Bütün Dünya-Mart 2010, İstanbul-2006
- -Özgüç, Nimet, Acem Höyük-Burushaddum, Ankara-2015
- -Öztürk, Hasip, Ergenekon Destanından Çıkarımlar, www.belgeseltarih.com
- -Peker, E. Hayri, Ön Asya’da Ön Türkler, www.belgeseltarih.com
- -Peker, E. Hayri, Atalarımızın Yazısı Bulundu, www.belgeseltarih.com
- -Peker, E. Hayri, Taş Anıtlar, Balballar-Taş Babalar ve Balballar, www.belgeseltarih.com
- -Peker, Ekrem Hayri, Tarih Yazımının Değişimi: 19. Yüzyıl, www.belgeseltarih.com
- -Şahin, Tahsin, İlyada’daki Troya ve Anadolu
- -Şahin, İbrahim, İçel/Gülnar’da Eski Türklere Ait Yeni tespit Edilmiş Epigrafik Belgeler: Tanıtımı ve Ön Değerlendirilmesi
- -Weis, Harvey, Akdeniz ve Batı Asya’da Kuraklık, Toplumsal Çöküş ve Direnç, Aktüel Arkeoloji, Mart-Nisan, s:68, 2019, İstanbul-2019
Makaleye Yorum Yaz Rastgele Makale Getir
Makale Arşivi sitesinden daha fazla şey keşfedin
En son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için ücretsiz abone olun.