Köşe Yazıları

Atatürk’ün Son Meclis Konuşması ve Din Hassasiyeti

Atatürk’ü olduğu gibi anlatmak temel prensibimdir. “Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları” sözünün tamamını okumak çok önemlidir:

Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.(Alkışlar) Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt; bağrından çıktığımız Türk ulusu ve bir de, uluslar tarihinin bin bir acıklı olay ve sıkıntı ile dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır. Elimizdeki programın ruhu, bizi sadece bir kısım vatandaşlarla ilgilenmekten engeller, biz bütün Türk ulusuna hizmet ederiz. Geçen yıl içinde, parti ile hükümet kuruluşunu birleştirmekle vatandaşlar arasında ayrılık tanımadığımızı fiilen göstermiş olduk. (Var ol sesleri) Bu olayın bizim, devlet yönetiminde kabul ettiğimiz, ‘Kuvvet birdir ve o ulusundur’ gerçeğine uygun olduğu ortadadır.(Alkışlar) Gücün tek kaynağı olan Türk Milletinin seçkin vekillerini, büyük mutlulukla, eğilerek selamlarım.(Bravo, yaşa sesleri, şiddetli ve sürekli alkışlar)

(Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. V, C. 20, Sa. 3, 1 Kasım 1937).
Atatürk ve diğer siyasiler meclisten çıkarken.

Daha önce çokça kez dindar Atatürk’ü insanlara aktarmaya çalıştım ama hep bu cımbızlama ile karşılaşınca insanımızın cahilliğine üzülür oldum. Şimdi bu son meclis konuşmasında Atatürk’ün ne demek istediğini ele alalım.

Burada eğer Atatürk söylediğinin tam tersini söyleseydi işte o zaman dine hakaret etmiş olurdu. “Gökten ilham alıyoruz” demesi çok daha dogmatik olacaktı. Kur’an kitabı biz Müslümanların kutsal kitabı olduğu herkesçe bilinir. Kur’an ve diğer kutsal kitaplar “gökten bir mucize” ile inmemiştir. İşte bu yüzen Hz. Muhammed’in mucizesi “Kur’an-ı Kerim” olarak geçmektedir. Sonuçta Allah gökleri ve yeri yaratmıştır. Onu kendi yarattığı yere sıkıştırmak acizlik olacağı için Allah göktedir söz çok dogmatik olacaktı. Kur’an için de aynı şey geçerlidir. Kur’an indirildi ama gökten değil. Ayetlerin ortaya çıkış hikayesini bildiğimiz aşikardır. Bu konu böyledir. Bu konuda Ümit Doğan, Sinan Meydan ve Kazım Yurdakul okunmalıdır.

Dindar Atatürk

Öncelikle şunu söylerek girmek istiyorum; tarih bir kez yaşanmıştır, değiştirmek mümkün değildir. Günümüz tarih felsefesinin temel taşlarını oturtan kişi Augustinus’tur. Batı dünyasının örek aldığı isimlerden biri olan İbn Haldun’da büyük felsefi gelişimler yapmıştır. Değinmek istediğim tarihi yazdığım için tarihin nasıl okutulması gerektiğini de biliyorum.  Bir çeşit olayların olduğunu dile getiririler o sahtekar tayfa! 

İlkten başlamak isterim; Atatürk’ün ve onun döneminin dinsiz olduğunu ileri sürenler dışarıdaki ülkelerdir. Almanya’nın planı aynen şu şekildedir: “İngilizler Musul’da hedeflerine ulaşmak için bir yandan Türkiye’deki ayrılıkçı hareketlere destek verirken bir yandan Kemalist akımın yayılmasını engelleyecek önemlere başvurmuşlardır. Yapılması gereken Kemalist Cumhuriyetin hem din düşmanı, hem de Kürt düşmanı olduğu temasını ortaya atıp işlemektir.”

   Bu gibi sözler ile birlikte Atatürk daha kendi döneminde dinsiz olarak tanımlanmıştır. “İkra bismi, Rabbi safsatası” ifadesinin köklerini iyi bilmek gerekiyor. Ben bunun hakkında bir yazı paylaşmıştım. 

Ayrıntılar İçin Bakınız:  Atatürk Ayete Safsata Dedi Yalanı (wannart.com)

Atatürk döneminde müfredatta okutulan kitaplar akıl-bilim sentezi doğrultusundaydı. Atatürk’ü bu sözü söyleyecek kadar kızdıran şey, bu bölümü yazan Arap tarihçinin bilimsel ve akıl-mantık-bilim sentezinin dışına çıkmış olmasıdır. Atatürk burada bilimin ön plana çıkması ve dinsel yazım tarzına engel olmak için bu derece sivri bir eleştiri yapmıştır.

Zannedilen gibi “Biz bu evlatlara dini kötü okutalım, Müslüman olmasınlar” gibi bir ifadenin söz konusu değildir. Benim aklım şunu almıyor; bir insanın içini nasıl değiştirecekler, dinini nasıl mahvedecekler? Bugün bile böyle bir şey mümkün değildir. Kendi yetiştirdiği nesle “dinsizlik” aşılamak isteyen kişi neden “Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri”, “Askere Din Kitabı” gibi kitapları yayımlatsın Diyanet’e? Kısacası bu mektup, dine hakaret etmek maksadıyla yazılmamış, akıl-bilim sentezinin uyuşumunu desteklemek içindir. Bunun “din düşmanlığı” ile bir alakası yoktur. Efsaneleştirme konusunda uzman olan cumhuriyet tarihi yalancılarımız sadece bu cümleyi alıp, bütün mektubu okumazlarsa sonuç böyle olur.

Bu mektup tamamen çarpıtma ve pisletme ile halka sunulmuştur. Üzülerek söylüyorum ki, insanlar sorgulamadan kanmıştır… Bunu anlamanın basit yolu ise, söyledikleri ile yaptıkları arasındaki zıtlıktır. Ezan halkın anlayacağı dile çevrilmiştir, Kur’an’ın Türkçeye çevrilmesiyle halkın anlayacağı bir din anlayışı yaratmaya çalışmıştır. Buna da çok kılıf buldular, mesela Atatürk düşmanlarının ha bire dile getirdiği gibi Kur’an’a “safsata, masal” gibi baksaydı neden üzerinde uğraştı? Kur’an’ın “yasaklanması” konusu ise koskoca bir yalandır.

Atatürk’ün çevresinden okuduğumuz hatıralara baktığımızda “Allah” diye iç geçirdiğini okuruz, sofralarda “İnşallah” dediğini öğreniriz. Benim gibilerin amacı Atatürk’ü Müslümanlık konusunda savunmak değil, sizlerden gelen saldırılara cevap vermektir. Atatürk eğer ki, “dinsiz” nesil yetiştirdi, neden o zaman okullara Kur’an göndermiştir. Gönderdiği okullardan birisi Gazi Kız Numune Mektebi gönderilmiştir. Sadece okullara değil din adamlarına hediye ettiği Kur’an’lar bugün müzede sergidedir. Atatürk’ün bugün not defterliği incelendiğinde “Din, milliyetin bir parçasıdır! Ancak taassubun milletleri ümmet haline düşüreceği unutulmamalıdır.” gibi yazılar mevcuttur.

Atatürk dua ederken

Bunun gibi birçok örnek verilebilir… Dini reddeden adamın neden hafızı olsun? Kendi özel hafızında emirler verip dua okutturduğu şehirler vardır. Atatürk’ün çoğu zaman baktığımızda fotoğraflarda elinde tesbih görürüz, 28 Mayıs 1922’de ellerini açıp dua ettiğinin kanıtı da vardır. Zübeyde Hanım ki; çok dindar bir annemizdir, onun yetiştirdiği evlat nasıl dini silebilir? Dinsiz adamın neden cenaze namazı kılındı? Gel gelelim Kazım Karabekir’in tarihi çarpıttığı hatıratlarına Kazım Karabekir egolu bir insandır; Kurtuluş Savaşı’nı kendisinin başlattığını ileri süren şiirleri vardı. Kitapları bir kez daha göz geçirdim, “Atatürk namussuz olmamızı istiyordu” gibi rezillikten beter sözler geçer. Karabekir’e sormak isterim: Atatürk Kur’an’ı madem “Bu Arap Uşağının Yaveleri’ni” anlatmaksa neden o zaman kafasına göre Kur’an’ı kendi kafasında sallamadı? Kur’an’ı Türkçeye çeviren kişiler çok okumuş ve ilmi yüksek hafızlardır. Kur’an aslında Mehmet Akif sayesinde Türkçe olmuştur, fakat Vahdettin Türkçeye çevrilmesini istemediğinden daha sonraki tarihlere kalmıştır…

O da Atatürk cumhuriyetine nasip olmuştur. Atatürk, Kur’an’ı “pis” göstermek istese din alimlerine çeviri yaptırmazdı. Afet İnan meselesini diğer yorumlarda cevapladım, okuyunuz. Acaba Atatürk’e “dinsiz” diyenler Atatürk gibi Kur’an hediye etmişler mi okullara, hafız yollamış mıdır?  

ATATÜRK’ün özel hafızı Yaşar Okur

Yaşar Okur’u ele aldığım yazı mevcuttur.

Ayrıntılar İçin Bakınız Güzel okuyor mu benim Hafızım?” Yaşar Okur


Atatürk’ün Yalancı Arkadaşları

Öncelikle Kazım Karabekir’in iddialarının yalan olduğunu anlayacağımız şekilde sorguluyorum:

1-Kazım Karabekir’in bu yazısına katılan kimsecikler yok, Karabekir’in yazdığına göre bu olay 10 Temmuz 1923’te gerçekleşmiş. Atatürk devrimleri ve düşüncelerini son raddeye adar saklayan birisidir. Daha halifelik kalkmamış, laiklik ilkesi benimsenmemiş, cumhuriyet kurulmamıştır. Halifeliğin devam ettiği o dönemde Atatürk nasıl oluyor da dine karşı hakarete geçebiliyor?

2- Karabekir’e göre Atatürk, “Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkumdur” demiş, 10 Temmuz 1923’ten 5-6 kadar geriye gittiğimizde de Kılıçzade Hakkı’ya “Millet dinsiz değildir, dini de İslam’dır. Yani komünistlik gibi dini reddedecek ortada bir meslek yoktur.” diyor. Karabekir’e öyle demişse, neden Kılıçzade Hakkı’ya tam tersini söylüyor? Atatürk arkadaşlarına daha değişik din ile ilgili söylemler vermiştir. Peki neden sadece Karabekir’e dini kötülüyor? “Din vardır ve lazımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var.” sözü Atatürk’e aittir. (Asaf İlbay, Çocukluk Arkadaşım Atatürk, Mustafa Kemal’le 45 Yıl, İstanbul, 2014, s. 108,109.)

“Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı, ilerlemeye engel hiçbirşey içermiyor.” sözü Atatürk’e aittir. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C III, 5. bas., Ankara, 1997, s. 93.)

Yukarıda verdiğim örnekler kadar daha çok sözü mevcut ama sadece Karabekir’e göre “dini reddeden insan” sıfatındandır. Karabekir’in anıları tarihi birer evrak değillerdir. Bir şey eğer ki “anı, hatırat” oluyor ise, belgeler ve başka kişiler tarafından destek görmesi lazımdır; bu tarihin bir kuralıdır. Her anı doğruyu anlatmamaktadır. Rıza Nur, Kazım Karabekir gibiler, Atatürk’ün yaptıklarını “ben yaptım” sıfatına çekmektedirler. Rıza Nur’un meşhur eserini okuduğumuzda Lozan’da en büyük başarıyı o kazanmış (!), Cumhuriyeti o kurmuş (!), ve halifeliği o kaldırmıştır(!). (Halifeliğin kaldırılması hakkında taslak sunduğu doğrudur. Bu taslağı yazmasında Atatürk etkisi olduğundan, halifeliği yine Atatürk etkisi kaldırmıştır, Ahmet Anapalı’nın dinlenmesini tavsiye ederim.) Bahsettikleri bir dergi var. Dergiyi bugün gün yüzüne çıkaran Kadir Mısıroğlu’nun yayınevi olan Sebil Yayınevi’dir. Kadir Mısıroğlu’nun tezleri ise Turgut Özakman tarafından çürütülmüştür…  Yaptığım şey Atatürk’ü yüceltmek değil, savunmak değil, olanı yazmak ve yıkanmış beyinlerin doğrusunu öğretmektir. Burada sizi tenzih ediyorum, burada sadece münazara yapıyoruz. Sizin tarafın yazdığı tezlere olabildiğince yanıt vermeye çalışıyorum. Tek bir şey söyleyip sonlandırıyorum; Bu topraklar 1400 yıldır İslam’a hizmet etmektedir, bundan ben de bir Müslüman olarak gurur duyarım. Hiçbir güç İslam’ı bu topraklardan silmeye yetmeyecek, yetmez de… Atatürk’ün burada “İslam’ı yasaklatıyor” diye anılması mantıklı mı Allah aşkına bir çok zabıt var İstanbul’da kaldığı 6 ay boyunca “Cenab-ı Hak” kelimesini ağzından düşürmediğini Rauf Orbay, İsmet İnönü, Cevat Abbas Gürerlerin hatıraları kronolojik olarak birlikte hareket ettikleri için doğru kabul etmekteyiz…

Ayetlere masal diyen adam ayetleri neden Türkçeye çevirmeye uğraşsın? “Hafız yollama” konusunda şimdi bir de  açıklık isterler; Atatürk’ün özel hafısı, Yaşar Okur’dur. Yaşar Okur, Atatürk’ün emriyle Çanakkale’de 1932 yılında hatim okumuştur. Bunun fotoğraflarını bulabilmek kolaydır, aynı zamanda gazetelere düşmüştür. Aynı zamanda oradaki Çanakkale şehitliğine mevlit okutmuştur.

Sonuç

Atatürk son meclis konuşmasına kadar bilinçli ve aklı başında bir Müslüman olarak yaşamıştır. Aksi bir şeyden söz edilemez!

Yazar

  • Ali Koray Kaya

    Ali Koray Kaya, 2007 doğumlu genç bir araştırmacı-yazardır. Lise eğitimine devam etmektedir. Tarih, Edebiyat ve Sosyoloji hakkında bazı çalışmalar yapmıştır ve yapmaya devam edecektir. Atatürk ve Cumhuriyet merkezli çalışan Kaya, medya üzerinden insanlara hitap etmekte ve bilgilendirmektedir.

    Tüm gönderileri görüntüle

Bir Yorum Yazın

İlginizi Çekebilir

Başa dön tuşu